9.Bölüm : Kavuşma

187 11 0
                                    


9.Bölüm : Kavuşma

"Eğer ölü bir bedeni ayakta tutan ruhsa, ruhumu almadan bırakmam..."

Yazardan

Genç adam uzandığı yerden acıyla inleyip doğrulmaya çalıştı. Yeni açılan gözleri etrafı bulanık görürken etraftaki sesleri kulakları yeterli işitemiyordu. Birkaç saniye kendine gelmeyi bekleyip tekrar doğrulmaya çalıştı. Dila'nın babası Ömer Bey kolunu yaralı adamın omzuna koyarak onu durdurdu. "Yaran derin Merih, doktor yerinden kalkmasın dedi." Adamın sözleri Merih'in bir kulağından girip diğerinden çıkarken tek düşündüğü Dila ve Rüzgar'dı. Şu an neredeydiler, ne haldeydiler?

Omzundaki eli umursamadan uzandığı koltuktan doğrulup oturur pozisyona geldi. "Dila ve oğlum nerede?" dedi sert sesiyle. Öyle ki sesinin soğukluğu odaya kışı getirmiş, odadakilerin tüylerinin ürpermesini sağlamıştı. Yaşlı adam başını eğip "Adamlar her yerde arıyor. Doğu denen soysuz kaçırmış."

Merih kaşlarını kaldırıp sinirle karşısındaki adama baktı. "Biz bunca yıl o soysuzdan korumaya çalışırken onları, nasıl olur da bir gecede onca adamın yaralanır da bu kadar rahat saldırı yapabilirler?"

"Doğu'nun ne kadar güçlü olduğunu biliyorsun evlat. Ben sırf kızıma olan takıntısı yüzünden kızımı ailesinden ayırıp yurt dışına gönderdiğim halde onu bulmuş. Evini öğrenmiş, etrafına kızımdan habersiz adamlar yerleştirmiş. Eninde sonunda istediğini alacaktı. Daha güçlü bir plan yapmamız lazım Merih. Bu mesele Dila'yı uzaklaştırarak halledebileceğimiz bir şey değil. Bize Doğu'yu yıkabilecek bir plan lazım. Onu tek bırakmamız lazım, aksi takdirde hiç bir zaman zafer bizim olmayacak!"

"Herkesi bir anda nasıl uzaklaştıracağız? Mehmet yıllarca onunla iş yapıyordu. Gittim adamın kızıyla evlendim Dila için, yine olsa yine yaparım. Doğu'yu piyasaya rezil etmemiz lazım. Ama bu da yetmez. Bir açığını bulup insanların onunla iş yapmasını engellememiz lazım ki güç bulamasın." Koltuğun kenarında duran ceketini aldı ve ayağa kalktı. Yaşlı adam sorar gözlerle bakıp "Nereye gidiyorsun bu halde?" dedi. Merih imalı bakışlar gönderip "Adamlarının bir işe yaradığı yok, gidip kendim bulacağım oğlumla Dila'mı." deyip önce salondan ardından da evden çıktı. Bahçede park halinde duran camı kırılmış arabasına binip ceketinin cebinden telefonunu aldı ve öfkesinin sahibi olan adamı aradı.

Arama üçüncü çalışta cevaplandı ve bir kahkaha sesi kulaklara peyda oldu. "Geç kaldın Merih, ben daha erken ararsın diye tahmin ediyordum." Merih sinirle yumruklarını sıkarken "Bekle şerefsiz, bekle. Belanı sikmeye geliyorum." Doğunun kahkahası kesilmezken konuşmak için gülmesini zor durdurdu. "Kim olduğumu unutuyorsun Karaduman. Ben istersem eğer sen beni ömrün boyunca arasan da bulamazsın. Şimdi... Sana atacağım konuma gel. Ya sevgili çocuğunun annesi ya da oğlun, ikisinden birinin ölümüne şahit ol." Telefon suratına kapanırken sıktığı yumruğunu arabanın direksiyonuna vurdu. Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştı. Arabayı çalıştırıp telefonuna gelen konuma doğru sürmeye başladı. Ne oğluna ne de sevdiğine bir şey olmayacaktı. İkisini de kurtaracaktı.

Bir saat süren yol Merih'i iyice endişelendiriyordu. Ya Doğu, Merih'i oyalandırmak için her hangi bir konuma gönderip sevdiğiyle çocuğunu kaçırırsa? Ya Merih oraya gidene kadar onlara bir şey yaparsa? Kalbi sıkışırken hızını arttırdı.

Yaklaşmıştı. İki yüz metrelik bir yolu kalmıştı. İleride gördüğü yıkık dökük binayla sertçe frene basıp arabayı durdurdu. İçinden dua ediyordu. "Lütfen burada olsunlar Allah'ım!"

Merih'in peşinden gelen korumalar da arabalarını durdurup Merih'in yanında yerlerini aldılar. Merih elini havada döndürüp kısaca binanın çevresini sarmalarını emretti. Adamlar bir karınca sürüsü gibi peş peşe ilerleyip binanın etrafına sıralandılar. Silahları ellerinde, olası bir tehlikeye karşı tetikteydiler.

PARAMPARÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin