10. Bölüm : Yeniden

123 5 1
                                    

10.Bölüm : Yeniden

*Bir kasırga kopacaktı ve biz içine hapsolacaktık.*

Oturduğum salıncağın üzerinde zamanın nasıl bu kadar çabuk geçtiğini sorguladım bir süre. Doğu'nun eve kutu gönderdiği gecenin ardından on gün geçmişti. Kabus gibi geçen gecenin ardından babam ve Merih tedbir amaçlı bizi bir eve getirmişlerdi. Şehir merkezinden oldukça uzakta ve epey ıssız bir yerdi. Bulunduğumuz yerin çevresinde başka bir ev görmemiştim.
Evde sadece ben, Rüzgar ve Merih kalıyorduk. Babamlar bizim tehlikede olduğumuzu, bu yüzden uzakta olmamızın faydalı olacağını söylüyordu. Her ne kadar Merih'le aynı evde kalmak zorunda olsam da kendimden çok Rüzgar'ın iyiliği için buna katlanmam gerekiyordu. Bu on gün içerisinde beklediğimizin aksine hiç tartışmamıştık. Bana bir şeyler anlatmasını bekliyordum ama hâla bir şeyleri gizliyordu ve bu işte yalnız değildi. Babam da işin içindeydi. Her ne kadar Doğu'nun benim peşimde olduğu için bunların yaşandığını söyleseler de inanmıyordum. Tek sebep bu olamazdı. Her ne olduysa bu benim yokluğumda olmuştu.

Rüzgarın yüzüme savurduğu saçlarım düşüncelerden kopmamı sağladı. Yüzümü kapatan saçımı elinle geri atarken oturduğum salıncağın arkasında bulunan mutfağın balkona açılan kapısı aralandı. Merih elindeki kahveyle yanıma gelip gözlerimin içine baktı. Oturmak için izin istiyordu. Gözlerimi kapatıp izin verdim. Oturduktan sonra elindeki kırmızı kupayı avuçlarımın arasına bıraktı. Sıcak kahveden bir yudum aldım, içim ısınmıştı. 

Aramızdaki sessizliği bozup "Daha ne kadar burada kalacağız?" dedim. Cümlem ne kadar sitem cümlesi olsa da oldukça düz bir sesle söylemiştim.
"Tehlike geçene kadar." Verdiği cevap beni tatmin etmeye yetmemişti. Yeteri kadar açık konuşmuyordu.
"Tehlike ne zaman geçecek?" Derin bir nefes alıp bıraktı. Kahvesini içip "Bilmiyorum Dila. Tek bildiğim  bir süre daha buradayız." dedi.

Önümüzde duran masaya bıraktım kupayı. "Çok sorumsuzca hareket ediyorsunuz. Bizi korumak için buraya getirdiniz ve hiç bir şey söylemiyorsunuz. Neden buradayız bilmeyi istiyorum. Tamam, Doğu takıntılı pisliğin teki ama tek sorun bu değil. Benden bir şeyler saklıyorsun. Babamla birlik olup beni kandırıyorsunuz resmen. Ben eski küçük Dila değilim. Büyüdüm ben ve senin aksine çocuğumu düşünmek zorundayım. Benim şu anda Almanya'da işimin başında olmam gerekirken burada sizin sorunlarınızla uğraşıyorum. Ya doğru düzgün bir açıklama yap ya da ben oğlumu da alıp gidiyorum."

Kaşları söylediklerimle çatılmış kupasını sinirle masaya bırakmıştı. "Saçmalamayı bırak! Nereye gideceksin? O şerefsiz peşinde ve seni bulduğu yerde alıp götürecek. Rüzgar'a ne yapacak peki? Umurunda mı zannediyorsun? Benim kanımdan olan bir çocuğu bir saniye yaşatır mı o soysuz? Bunca yıl seni korumak için uzak durdum senden. Sen git diye karnındaki çocuğumdan ayrı kaldım ben. Size bir zarar gelmesin diye çocuğumun ilk kelimesini, ilk adımını, ilk doğum gününü kaçırdım ben! Ben mi sorumsuzum? Sırf o şerefsiz sizi bulup zarar vermesin diye sizi terk ettim ben. Gittim başka bir kadınla evlendim. Neden? Çünkü nişanlandığım kadının babası ben onunla nışanlanmasaydım Doğu'yla ortak olacaktı ve o herif daha güçlü olacaktı. Seni bizden almak için daha çok güce sahip olacaktı. Biz de seni koruyamayacaktık. Baban seni kabul etmedi. Çünkü burada babandan başka kalacak yerin yoktu. O da seni istemeyince burayı terk edecektin. Elindeki son parayla Almanya'ya uçacaktın ve çocukluk arkadaşım olan Onur'la bir şekilde yolların kesişecekti. O seni ikna edip uygun fiyata hisse almanı sağlayacaktı. Sen onunla çalışacaktın ve biz de senin güvende olduğunu bilecektik. Ve böyle de oldu. Biz senin sandığından çok daha fazla tehlikeliyiz. Doğu'nun seni bulup yanına alması tüm dengelerin şaşması demekti. Baban ve ben tüm itibarımız kaybettik. Sonra yeniden ayağa kalktık ve birlikte güçlendik. Şimdi de Mehmet'le ortak olduk ve itibarımız kazandık. Hem yer üstünde hem de yer altında. Anladın mı şimdi?"

Duyduklarımın etkisinden çıkamadım. Yıllardır yaşadığım hayat resmen bir plandan ibaretti. Hiçbir ânı bana ait değildi. Her şey bir oyundu. Babamın beni terk etmesi bile. Bunları zaten anlatmışlardı ama ikinci bir kez duymak durumu daha çok idrak etmemi sağlamıştı.
Sesimin titremesine engel olamadım. "Yer altı derken neyi kastediyorsun? Lütfen bana doğru duymadığımı söyle. Merih siz.." Cümlemi tamamlayamadan hıçkırıklara boğulmuştum.
"Lanet olsun, senden bir şey saklamak istemiyorum. Ama mecburum. Sana daha fazla yalan söylemek istemiyorum. Benden daha fazla nefret etmeni istemiyorum. Her şeyi gidince öğreneceksin. Sadece biraz daha sabretmen gerek. Ama şunu bil ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." Bir kasırga kopacaktı ve biz içine hapsolacaktık. Yer yerinden oynayacaktı ve biz bundan habersizdik.

Yaşadıklarımı kaldıramayan vücudum yaşları gözlerime iletmiş ve yanaklarımdan süzülmesini sağlamıştı. Kendi yaşadıklarıma değil en çok Rüzgar'a üzülüyordum. Babasını hiç tanıyamamıştı. Baba sevgisini tadamamıştı. 

Ağlamanın şiddetiyle omuzlarım sarılırken kendimi en son yıllar önce tutunduğum kolların arasında buldum. Hıçkırıklarımı durduramadım. Güvendiğim kollar vücudumu sıkı sıkı sararken kendimi ilk defa savunmasız hissettim. Başımı göğsüne yaslayıp sakinleşene kadar göz yaşlarımı akıttım. 

"Beni hâla seviyor musun?" dedim başımı göğsünden ayırıp. 

"Seni sevmeyi hiç bırakmadım."

İç çekip konuştum. "O zaman o Melek denen kızdan ayrıl. Madem benim için birlikteydin şimdi de benim için ayrıl. Rüzgar daha fazla babasından ayrı kalmasın. Yeniden deneyebiliriz. Rüzgar için mutlu bir aile olabiliriz."

Yumuşak elleri saçlarımı okşarken konuşmaya başladı. "Emin ol bunu senden daha çok istiyorum ama yapamam." 

Kendimi kollarında çektim. "Ne demek yapamam?" Burnumu çekip sakinleşmeye çalıştım. Yıllar sonra her şeye rağmen tekrar deneyelim diyordum ve yapamam diyordu. Sıkıntılı bir nefes verdi. "Sözleşme imzaladık."

Duyduğum sözlerle sinir beynime sıçramıştı. "Öyle mi? O zaman yanıma bile yaklaşma Merih Karaduman. Ne zaman o kadından tamamen kurtulursun o zaman ancak bana yaklaşabilirsin." Göz yaşlarımı silip onu balkonda tek başına bıraktım.

Merdivenlerden çıkıp Rüzgar'ın odasına girdim. Yatakta uyuyordu. Düşmemesi için sol tarafına bıraktığım yastığı kaldırıp yanına uzandım. Bu hayatta yaptığım her şeyi onun için yapmıştım ve öyle yapmaya da devam edeceğim. Kollarımı küçük vücuduna sararken fısıldadım. "Baban seni seviyor oğlum ve biliyorum, bize geri dönecek." 

...

Ve bitti..

Uzun bir süre yazmadığımın farkındayım. Yeniden burada yazmak çok güzel. Okul, dersler, sınavlar derken hikaye yazmak uzun süredir aklımdan çıkmıştı. Bugün yeniden bir şeyler yazayım dedim ce kısa bir bölüm yazdım. 1.3 K olmuşuz. Bunu görmek beni çok mutlu etti ve aynı zamanda motive de etti. Hikayemi okuyup destek olanlara çok teşekkür ederim. Ben bir yazar değilim ve elimden geldiğince bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Umarım beğenmişsinizdir bölümü. Yazım yanlışı varsa kusura bakmayın. Uzun süredir yazmadığım için biraz zorlandım ama zamanla ifade biçimlerim ve kelimelerim gelişecektir.

Bölüm hakkındaki öneri,düşünce ve fikirlerinizi yazmayı unutmayın.
Yaldızınızı parlatmayı unutmayın ⭐

PARAMPARÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin