11.Bölüm : Uslanmaz

40 0 0
                                    

Başlamadan oylarsanız çok sevinirim. Bölüm kısa ama yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar.

___

___

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

11.Bölüm : Uslanmaz

Hayat, bittiğin yerden başlar.


Hayatın bize sunduklarıyla bizden istedikleri çok farklıydı. Kocaman bir labirentti ve bizim çıkışı bulmamızı bekliyordu. Peki biz çıkışı bulabilecek miydik? Tam ümidimi kaybetmişken karşıma yeni bir yol çıkıyordu ve kafamı karıştırıyordu. Tam işte burada bittim dediğim anda bir ses bana fısıldıyor. Hayat, bittiğin yerden başlar.

Can sıkıntısıyla okumak için elime aldığım kitaptan Rüzgar'ın ağlama sesiyle başımı kaldırdım. Kitabı kapatıp sehpaya koyup ayaklandım. Merdivenleri çıkıp üst kata geldiğimde sol tarafta kalan Rüzgar'ın odasına ilerledim. "Baba!" duyduğum kelimeyle yerimde kalakaldım. Baba diye ağlıyordu ve sesi o kadar acıklı çıkıyordu ki o an gerçekten babasına ne kadar özlem biriktirdiğini anladım. İnsan görmediği birini nasıl bu kadar özleyebilirdi? Yanımda hissettiğim bedene döndüm. Zorla da olsa konuştum. "Sen yanına gider misin?"

Başını sallayıp içeri girdi. Kucağına aldığında Rüzgar'ın ağlamaktan kızaran yüzünü gördüm. "Baba!" deyip ağlamaya devam ederken küçük kollarını Merih'e sarmıştı. İstemsizce gözümden akan yaşı sildim. Hayat herkes için zordu ama babasız büyüyen çocuklar için daha zordu. 

Geçen dakikaların ardından Rüzgar sakinleşmişti. Şimdi birlikte sıcak şöminenin karşısında oturuyorduk. Rüzgar yerde oyuncaklarıyla oynarken bir süre onu izledim. "Artık geri dönmemizin vakti gelmedi mi?" Merih de benim gibi Rüzgar'a dalmıştı. "Geldi, Dila. Ancak sana sunduğumuz şartları kabul edersen gidebiliriz." Elimdeki oyuncak arabayı orta sehpanın üstüne bırakıp "Nedir o şartlar?" diye sordum. "Bir süre babanla yaşayacaksınız. Yanınızda ben olamayacağım. Bu yüzden babanın sizi koruması gerek."

"Ne zaman vardın ki? Biz sensizliğe alıştık Merih. Emin ol bu durum bize koymuyor. Tek kişi olsaydım bir dakika yanınızda durmazdım ama Rüzgar var. Onu emanet edebileceğim bir yerde olması gerekiyor. Sadece bu yüzden kabul edeceğim." Başını salladı. "Sadece bu değil ama. Dışarı her çıkışınızda adamlar da sizinle birlikte gelecek. Buna itiraz etme şansın yok. Aynı zamanda şirketteki güvenlik de en üst seviyeye çıkarılacak. En önemlisi yanında ruhsatlı silah taşıyacaksın." Cebinden bir kolye çıkarıp oturduğum koltuğun arkasına geçti. "Bu kolyenin içinde takip cihazı var. Ne olur ne olmaz." Saçımı kenara çektiğinde sıcak nefesini ensemde hissettim. Kalbim alışık olmadığı bu durum karşısında çoktan maraton koşmaya başlamıştı. Kolyeyi taktıktan sonra saçımı eski haline getirdi. Önüme geçip elimi avucuna alıp yanıma oturdu. "Bu yüzüğü de parmağından çıkarmaman gerek. İçinde takip cihazıyla birlikte dinleme cihazı da var. Merak etme, olağan bir durum olmadıkça kimse seni dinlemeyecek. Şirkete de kamera koydurduk, senin odan da dahil."

Derin bir nefes verdim. "Sizce de biraz abartmamış mısınız?" Başını iki yana salladı. "Neler olduğunu gördün Dila. Oğlumun da senin de bir daha böyle bir durum yaşamanızı istemiyorum. Kabul ettiğini varsayıyorum." 

"Kabul ediyorum Merih."

"O zaman yarın yola çıkıyoruz. Bu gece güzelce dinlenin."

Merih'le konuşmamızın üstünden saatler geçmişti. Gökyüzünde çoktan Güneş'in yerini Ay almıştı. Bir saat önce Rüzgar'ı yedirdiğini için rahattım. Çorbayı karıştırırken belime dolanan kollarla  bakışlarımı kolların sahibine çevirdim. Tabii ki Merih'le başkası değildi. "Ne yapıyorsun?" Çatılan kaşlarıma inat gülümseyip "Sevdiğim kadına sarılıyorum," dedi. Saçlarımı kokladığında onu geri ittim. "Dediklerimi çok çabuk unutmuşsa benziyorsun. O kadından ayrılmadan bana yaklaşamazsın. Düşmanım da olsa bunu başka kadına yapmam." Merih oflayıp geri çekilirken hazır olan çorbayı kaselere koyup masaya yerleştirdim. 

"Hadi, yemek hazır." Sofraya oturup sessiz bir şekilde yemeğimizi yemiştik. Sofrayı kaldırmama yardım etmişti. Son tabakları tezgaha bıraktığımda ıslanmayan Merih tekrar arkamdaki yerini almıştı. Gözlerimi devirdim. "Ne laftan anlamaz adamsın sen!" Burnunu yanağıma sürttüğünde sakin olup yutkundum. "Yapma!" 

"Sen de beni özlemedin mi?" diye sordu fısıldayarak. Ona dönüp ellerimi itmek için omuzlarına koydum ancak itememiştim. Burnunu yavaşça boynuma indirip bir öpücük bıraktı. Dudaklarının baskısını hissetmek elimi ayağımı bağlamıştı. Öpüşleri yavaşça aşağı inerken "Ben seni çok özledim," dedi. Ardından tekrar yukarı çıkıp dudağımın kenarında durduğunda ellerimi göğsüne indirip "Dur, Merih." dedim. "Gerçekten durmamı istiyor musun Dila?" Tekrar bir öpücük. "İçindeki o arsız isteği hissedebiliyorum." Yüzüme koydurduğu sayısız öpücükleri onu iterek böldüm. "Ben ciddiyim, Merih! Boşanmana kadar uslu dursan iyi edersin. Yoksa daha çok soğuk duş alırsın." Tezgahla arasından çıkıp Rüzgar'ın yanına gittim. Onu kucağıma alıp yukarıdaki odamıza çıktım. 

Uslanmaz adam! Yıllar sonra tekrar içimde gömülü olan o duyguların tekrar dışarı çıkmasını sağlıyordu. Kendime gelmeliydim. Bu kadar kolay yelkenleri indiremezdim. Nefeslerimi sakinleştirip uyumaya çalıştım. 

Ertesi sabah uyandığımızda hazırlanıp direkt çıkmıştık. Önümüzde uzanıp giden yolu izliyordum.  Kar taneleri yavaş yavaş arabanın camına düşüyordu. Ardından eriyip yok oluyordu. Biz de böyle olacaktık. Yoktuk, var olduk ve tekrar yok olacaktık. Ancak gerimizde bir iz hep bırakacaktık.

- - - 

Kısa da olsa bir bölüm paylaşmak istedim. Kontrol etmeden atıyorum, yazım yanlışları varsa kusura bakmayın. 

Yıldızlarınızı parlatmayı unutmayın ✨😘

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 21 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PARAMPARÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin