ÖZEL BÖLÜM: RESİTAL

75 7 0
                                    

ÖZEL BÖLÜM:
RESİTAL

"Kırmızı mı..." Elime diğer ruju da alıp açtım ve dudağımın yanına tuttum. "bordo mu?" Gözlerim dudaklarımdan, Akasya'nın aynadaki yansımasına kaydı.

"Bence bordo." dedi, düşündüğünü gösteren ifadeden sıyrılıp, çenesine yerleştirdiği elini indirdiğinde. "Elbise koyu, ruj koyu. Gözlerini parlatır diye düşünüyorum." Kırmızı ruju indirip bordo ruja odaklandım. Ama içimdeki his yüzünden dudağımı, kararlaştıramamışçasına büktüm.

"İçimden bir ses, sebepsizce kırmızı diyor." Bordoyu indirip yeniden kırmızıya baktım. Evet, renk kesinlikle buydu.

"Sen nasıl istersen." Ona aynadan gülümseyerek baktıktan sonra ruju dikkatlice dudaklarıma yaydım. Düzgün dağılması için dudaklarımı birbirlerine bastırdıktan sonra aynaya yaklaşıp bir öpücük kondurdum. Geri çekildikten sonra iki rujun da kapağını kapatıp, makyaj çantantama atarken Akasya'ya döndüm. Yarısını tepeden, gevşek bir şekilde topladığım saçlarımın serbest tarafı ben dönerken özgürce savruldu. "Çıkabiliriz." Hevesle, dişlerimi göstererek gülümserken ona doğru koştum ve koluna girdim. Kapıya doğru ilerleyip, kapıyı açmak üzereyken bir an duraksadım.

"Kimin resitaliydi bu?" diye sordum kolum kolunun arasından yavaşça sıyrılırken. Kimin resitali olduğunu bilmeden en önden yer ayırtacak kadar bilinmezliğe bayılan biri değildim ama nedense buna gözüm kapalı onay vermiştim. Yine de, öğrenmek iyi olurdu.

"Keman resitali olduğunu söylediğimde hemen sözümü kesip evet diye atladığın için söyleyemedim Linaycığım," diyerek söze girdi. Sonra birkaç saniye bekleyip, vurgulayarak cevapladı. "Yalın Şanlıay." Yüzümdeki gülümseme bâki kalsa da, bu tanıdık gelen isme kaşlarımı çatmıştım. Gözlerimi gözlerinden çekmeden düşünmeye çalıştım, nereden duymuştum bu ismi? Ama işin içinden çıkamayınca gözlerim yeniden âna odaklandı.

"Kimmiş?" diye sordum aynı yüz ifademi korurken.

"Aslında fotoğrafçı. Ama çok iyi bir müzisyenmiş. Bir yıl önce de kendi bestelerini yapmaya başlamış." Dudaklarımı bükerek gözlerimi kaçırdım. Hâlâ çıkaramamıştım kim olduğunu.

"Pekâlâ, görelim bakalım bir yıllık besteler nasılmış." Yeniden koluna girdikten sonra kapıyı açtım ve beraber dışarı çıktık. Hemen geçidin önünde bekleyen arabanın sürgü kapısı, şoför bizim geldiğimizi görünce açıldı. Soner Bey arabadan çıkıp bizim yanımıza geldi ve önce Akasya'ya, sonra da bana arabaya binmemde yardımcı oldu. Başımı eğerek ve dudaklarımı birbirlerine bastırıp teşekkürümü belirttikten sonra o da gülümseyerek başını eğdi ve kapıyı kapattı. Araba hareketlenirken Akasya'ya baktığımda kendini makyaj aynasından yeniden kontrol ediyor, omuzlarına dağılan, maşayla şekillendirdiği koca bukleli, dolgun kömür rengi saçlarını; sanki gecenin sonunda hiç yerleri değişmeyecekmiş gibi omuzunda sabitlemeye çalışıyordu.

"Bakmayı kes artık," diyerek omzumu omzuna değdirdim. "Güzelsin işte."

"Eh... Kemal'den sonra özgüvenimi toplamak," Aynayı kapatıp kısa bir iç çekti. "yalan söyleyemem, zor olacak." Dudaklarımı birbirlerine bastırarak gözlerimi kaçırdım. Ama sonra aralarında geçen şeyi hatırlamadığımı fark edip yeniden ona baktım.

"N'olmuştu, hatırlatsana?" Bu sorularıma alışık olduğunu biliyordum. Son bir yıldır çok fazla hafıza sorusu soruyordum ona ve buna engel olamadığım için hafıza problemimi ona açmak zorunda kalmıştım. Onun hakkında tek hatırladığım da bundan iki yıl önce çok yakın arkadaş olduğumuzdu. Tamamen kaybolan, diğer her şeyden daha da eksik hatta bomboş olan dört ayımdan sonra annem beni hastanesinde tedavi görmeye zorladığında beni ziyarete gelmişti. Aslında arkadaş olduğumuzu bile ondan öğrenmiştim. Ama cana yakın birine benziyordu. Canlı koyu renk gözleri ve kocaman gülüşüyle birini kendine ısıtması çok zor olmamalıydı.

TEK ODAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin