↬6↫

1.1K 100 220
                                    

-
Yeni bölüm, iyi okumalar...🍃
-

Beraber sessizce merdivenlerden aşağı iniyordunuz. O da konuşmuyordu sen de.

Bir anda açılan flaşla Eren'e döndün.

"Burası tadilatta, lamba yok."

Anladığını belirtircesine başını salladın ve koridorda sağa dönüp ilerlemeye başladın.

Buranın tadilatı okul olduğundan ara verilmişti. Kimse uğramadığı için yerler ve duvarlar hafiften tozlanmıştı.

Koridorun sonunda kalan laboratuvar ilerlediniz ve solda duran kapıyı açarak içeri geçtiniz. Kapı arkanızdan yavaş bir şekilde kapanmıştı.

"Işığı bana doğru tutar mısın?" Dedin arkana dönüp Eren'e bakarak. Senin dediğine baş sallayarak ışığı önüne tuttu ve coğrafya hocasının istediği haritayı bulmaya başladınız.

"Yok sanırım." Diye mırıldandın çekmeceyi geri kapatarak.

"Yanlış hatırlamıyorsam, iskeletin arkasındaki komidinin içinde olması lazım." Dedi Eren, ensesini avuşturarak.

"Neden bunu baştan söylemedin?" Diye söylendin sessizce. Seni duymuştu.

"Unutmuşum, üzgünüm..."

"Sorun yok." Dedin ve iskeletin arkasına doğru geçmeye çalıştın. Fakat çok az bir mesafe vardı.

İskelete yukarıdan baktığında aranızda büyük bir mesafe vardı. Onu çekemezdin. Eren, ufak bir gülüş atıp iskeleti yavaşça bulunduğu yerden kaldırdı ve kenara koydu. Sana bakarken hâlâ yüzünde ufak bir sırıtış vardı.

"Ne? 1.68 o kadar da kısa değil." Dedin homurdanarak.

"Neyse." Dedi Eren ve ekledi. "Geç kalmayalım."

Komidini açtı ve içindeki rulo şeklinde sarılmış dünya haritasını alıp kapıya doğru yöneldi. Sen de onun arkasından ilerliyordun.

Eren, kapı kulpunu indirdiğinde kapıda bir hareketlenme olmadı. İkinci kez deneyince şaşkınlıkla önündeki kapıya bakmaya başladı.

"İşte şimdi sıçtık."

"Ne oldu?" Diye sordun merakla. Sana boş gözlerle baktı.

"Kapı arızalıydı. Gerçi buradaki her şey arızalı. Kapı kendiliğinden kilitlenmiş." Dedi ve telefonunun ekranına baktı. "Sinyal de çekmiyor."

Gözlerini genişletip ona baktın.

"Neden kapı kapanırken tutmadın?" Diye sordun ve ekledin. "Ve kapının arızalı olduğunu biliyordun.

"Sence ben arkama bakarak mı yürüyorum? Kapının kapandığını bile duymadım. Sessizce kapanmış olmalı."

"Tamam, pardon." Diyerek etrafına bakındın.

"Yapacak bir şey yok. Birisinin gelip bizi buradan çıkarması gerek." Dedi Eren, kapının karşısındaki yere oturup sırtını duvara yaslayarak.

"Seslensek olmaz mı?" Diye sordun. Sana ciddi misin? Bakışi atarak göz devirdi.

"Giriş katından iki kat aşağıdayız. Sence de bizi duyma ihtimalleri var mı?"

"Tamam, yok." Dedin pes ederek ve çekingen bir şekilde aranıza biraz mesafe koyarak Eren'in yanına oturdun. Bulunduğunuz ortami aydınlatan tek şey Eren'in telefonunun feneriydi.

Sessizce on dakika boyunca oturdunuz. İkinizden de ses çıkmıyordu. Eren, konuşmayı düşünmüştü ama sen istemezsin diye bu fikrinden vazgeçmişti.

"Sessizce durmaktansa sohbet edelim." Dedin ona yandan bir bakış atarak. O an, onun hep sana baktığını fark etmiştin. Yanakların kızarık bir şekilde önüne döndün. Az ışıktan dolayı kızardığını görmesi imkânsızdı.

"Bana bir şeyler anlat." Dedi Eren ve oturduğu yerden hafifçe kıpırdanarak uzatmış olduğun bacaklarına kafasını koydu.

"Rahatsız olduysan kalkarım." Dedi gözlerini sana dikerek.

Kafanı iki yana salladın.

"H-hayır, iyiyim böyle."

"Güzel." Dedi ve gözlerini kapatarak konuşman için işaret verdi. Sen ise aklına gelen ilk şeyi anlatmaya başladın.

"Fransızca dersinde, masadan biriyle mesajlaşıyorum..." dedin. Eren'den cevap alamayınca konuşmaya devam ettin.

"Konuşma tarzı hoşuma gidiyor... Sadece, ne bileyim... Kim olduğunu merak ediyorum."

Diyeceklerin bu kadardı. Eren, birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra nihayet konuşmuştu.

"Sana ne yazmıştı?"

Ellerin istemsizce Eren'in saçlarına uzanmış, hafifçe okşuyordu.

"Onun da kendi dersinde sıkıldığını söylemişti. Bana, onu bulmamı istediğini söyledi." Dedin ve ekledin. "Hatırladıklarım bu kadar."

"Kaç haftadır konuşuyorsunuz?" Diye sordu sana tekrar. Sorularına anlam veremiyordun ama cevapladın.

"3 haftadır..." diye mırıldandın.

Gözlerini yavaşça açıp sana baktı. Ellerin onun saçlarında durmuş, hareket etmiyordu. Eren, yavaşça doğrularak ellerinden destek aldı ve tam karşından sana baktı.

Yere koyduğu telefonundan gelen ışık alttan yüzüne çarpıyordu ve kirpikleri çok hoştu.

Eli yavaşça sol yanağını okşamaya başladı. Sen ona bakarken, o pürüzsüz parmaklarıyla kulağının altından dudağına doğru düz bir çizgi çekti.

"N-ne yaptığını sanıyorsun?" Diye sordun. Tebessüm etti.

"Peki, konuştuğun kişinin ben olduğumu söylesem?" Diye sordu Eren'in gözleri senin gözlerini delerken.

"Ama... Ama sen, japonca dersinde değil misin?" Diye sordun şaşkınca. Eren, ellerini yüzünden çekerek sana yalandan şaşkınmış gibi baktı.

"Ne yani? Teneffüste görüp de yazamaz mıyım?" Diye sordu sana. Şaşkınca ona bakarken bir soru daha attı ortaya. "Seni..." dedi ve durdu. Biraz bekledi. "Öpebilir miyim?"

Bakışları yavaşça dudaklarına doğru indi. Sana gittikçe daha çok yaklaşıyoru. Sen, gözlerini yavaşça kapadığında Eren, tatmin olmuştu ve dudaklarını dudaklarınla birleştirmişti.

-
Bölüm sonu🍃
-

ᴍᴀsᴀᴅᴀᴋɪ ɴᴏᴛ (ᴇʀᴇɴ x ʀᴇᴀᴅᴇʀ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin