Aynı yaratılmıştık hepimiz, kimsenin hayatı eşit değildi ama hepimiz eşittik. Herkesin kendince bir acısı vardı, kimi hayata bir sıfır önde başlarken kimisi geride başlardı. Ben hayata nerede başladığımı bilmiyordum, anne ve babamı daha önce hiç görmemiştim. Dördümüzün içinde bulunduğu arabada kaza geçirmiştik ve Çınar ve ben annemin karnındaydık henüz, hastanede sadece Çınar ve beni kurtarabilmişlerdi. Annem ve babam biz daha doğmadan ölmüşlerdi, hayat bir yandan bana bu acıyı verirken bir yandan da ödül olarak Çınar'ı vermişti bana. Ailemizden geriye sadece ikimiz kalmıştık, birbirimize aile olmuştuk. Küçücük yaşta birbirimize sahip çıkıp destek olmuştuk. Çınar'la en büyük hayalimizdi anne ve babamızla tanışabilmek ama bu imkansızdı, herkes onların birbirlerine çok aşık olduğunu anlatırdı. Böyle güzel bir anne ve babanın çocukları olmaktan mutluyduk. Çınar herkesle anlaşabilen eğlenceli bir çocuktu, ama konu ben olduğumda bambaşka birisine dönüşüyordu. İkimizin de kırmızı çizgisi birbirimizdik, o çizgi geçilirse eğer biz bile tanıyamazdık kendimizi.
Şimdi ise Çınar'ı bu kadar sinirlendiren konunun ne olduğunu merak ediyordum, kolay sinirlenen birisi değildi.. tabi konu ben değilsem. Cem'in dediğine göre sinirle mekandan çıkan ikizim gayet sakin bir şekilde geri dönmüştü, nedenini anlayamamıştım ama üzerinde hissettirmemeye çalıştığı bir gerginlik vardı. Cem ve Emre çok geçmeden kalkmışlardı, Emre'nin yarın bir sürü işi vardı. Çınar'la beni de baş başa bırakmak istemişti anlaşılan, onlara veda ettikten sonra Çınar'la onun odasına çıktık. Hava karardığı için mekan yavaş yavaş kalabalıklaşıyordu, camın önündeki mermere oturup denizi izlemeye başladım.
"Neredeydin Çınar?" yanıma gelip kollarını belime sardı ve benimle birlikte manzarayı izlemeye başladı.
"Emir'in yanındaydım, sinir etti beni." gözlerimi manzaradan çekip ona baktım, yalan söylemediğinden emin olmak istiyordum.
"Emir ile beni hiç tanıştırmadım, cidden seni bile sinirlendirmeyi başarabiliyorsa onunla tanışmak isterim." sırıtıp kafasını iki yana salladı.
"Emin ol o hıyar herkesi sinirlendirebilecek bir kapasitede, işlerinden dolayı pek müsait olamıyor. Belki bir gün bize yemeğe davet ederim." Emir Çınar'ın yakın arkadaşıydı, nasıl tanıştıklarını bilmiyorum ama onunla daha önce hiç tanışmamıştım.
"Bu Kıbrıs'ta ki oteli onunla birlikte mi kuruyorsunuz?" gülerek kafasını olumlu anlamda salladı, anlaşılan ona ne kadar sinir olsa da güveniyordu.
"O güvenebileceğim birisi, canımı bile emanet edebilirim ona." hayretle baktım ona, bunu Çınar mı söylüyordu cidden.
"Şimdi daha çok merak ettim bu arkadaşını." sıkıntılı bir nefes verip beni kucağına aldı ve koltuğa götürüp bıraktı. Yanıma oturup ellerimi tuttu, anlaşılan canını sıkan şeyi söyleyecekti sonunda.
"Seninle konuşmak istediğim başka bir konu var aslında Nehir..." birden kapı açıldı, içeriye takım elbiseli adamlar girdi. Çınar hızla ayağa kalkıp beni arkasına çekti ve belindeki silahı çıkardı, ne olduğunu anlayamadan büyük bir kalabalığın ortasında bulmuştuk kendimizi. En ortada duran adam silahını beline koyup bize doğru yürümeye başladı, tam karşımızda duruyordu.
"Kız kardeşinin kılına zarar gelmesini istemiyorsan bizimle gelirsin duman." Çınar'a neden duman dediğini anlamamıştım ama Çınar'ın bunca silahın önünde tek başına durması korkutuyordu beni. Kalabalıklardı, buraya nasıl girmişlerdi bilmiyorum ama dedemin korumaları çoktan haber uçurmuşlardı ona.
"Sana neden güveneyim?" cidden kendisini benim için feda m edecekti?
"Çınar!" dedim sinirle, kolumu sıktı sessiz olmam için. Karşımızdaki adam güldü alayla ve Çınar'ın elindeki silahı aldı. Bu adamlar Kerem ile mi bağlantılıydı acaba? Sabah beni üstü kapalı bir şekilde tehdit etmişlerdi sonuçta, polis çağırmalıydım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hukuksuz +18 (Devam Ediyor)
General FictionYüzyıllardır insanların dengede tutmaya çalıştığı bir terazi vardı, belki bu terazi hiç dengede duramamıştı ama biz hukukçular bu teraziyi eşit dengeleyebilmek için uğraşıyorduk. Bunca okul, bunca kitap, bunca cesaret adalet ve eşitlik içindi. Bu te...