Güzel şeylere ulaşmak için bir çok zorluklardan geçmek zorunda kalırdık, ama yolun sonunda bütün zorluklara değerdi. Sadece sabretmek gerekiyordu, bende sabredecektim. Bu yolun sonunda her şey daha güzel olacaktı, Çınar yeniden yanımda olacaktı, Kerem de hapsi boylayacaktı.
Sabah erkenden kalkıp hazırlanmıştım, Lale abla sabah 7'de geldiğini söylemişti. Hava bugün biraz soğuk olduğu için elbisemin üzerine ceketimi almıştım, aşağı indiğimde Lale abla yeni geliyordu.
"Günaydın" dedim gülümseyerek, Lale abla şaşkınca bana bakıyordu.
"Günaydın güzel kızım da kalkmasaydın keşke, saat daha çok erken." birlikte mutfağa doğru ilerlerken bir yandan da konuşuyorduk. "Savaş oğlum kalktı mı spor için?" kahretsin, görmemiştim onu hiç. Tam bir şey diyecekken birden birisi beni kendisine çekip boyun girintime bir öpücük bıraktı, ne olduğunu anlayamadan kalbim panikle hızlanmaya başladı.
"Günaydın" Savaş'a baktım gülümseyerek ve yanağına bir öpücük bıraktım.
"Neden giderken uyandırmadın beni de?" elini karnımın üzerinden çekmemişti hala, baş parmağıyla okşadı yanağımı.
"Çok güzel uyuyordun, uyandırmak istemedim." Lale abla hayranlıkla bizi izliyordu, elini kulağına götürüp masayı tıklattı.
"Maşallah yavrum, hep böyle olun Allahım bozmasın aranızı." gülümsedim ve Savaş'tan ayrılıp tezgaha yöneldim.
"Hadi duşa gir, kahvaltı hazır olur birazdan." kafasıyla beni onaylayıp yukarı çıktı, çaktırmadan derin bir nefes alıp Lale ablaya yardım etmeye başladım. Kahvaltıya başlarken Emir de teşrif etmişti aramıza, bugün raporum bittiği için yarın adliyeye gidecektim. Bugün Mehmet amca için güzel bir hediye bakmalıydım, ne kadar ona kızgın olsam da 6 ay boyunca idare etmişti beni. Kahvaltıdan sonra çantamı da alıp Savaş ile çıktık evden, Emir'in işi olduğu için geç gelecekti. Telefondan hediye bakıyordum, arabaya binip kemerimi taktım.
"Şu telefondan kaldır kafanı, miden bulanıcak." anlamayarak baktım Savaş'a.
"Bay sevimsizin bu kadar düşünceli birisi olduğunu bilmiyordum, merak etme 23 yaşındayım ve her şeyin farkındayım." elimdeki telefonu alıp kapattı ve arabayı çalıştırdı.
"Seni düşündüğüm için değil kendimi düşünüyorum." gözlerimi devirip tekrardan açtım telefonumu ve hediye bakmaya devam ettim. Bu sefer telefonumu tamamen alıp kendi cebine atmıştı.
"Ne yapıyorsun!?" dedim sinirle, beni umursamadan arabayı sürmeye devam ediyordu.
"Bugün bir sürü boş vaktin olucak, o zaman devam edersin." daha çok çattım kaşlarımı ve cebindeki telefonuma uzandım, izin vermedi.
"Bana karışamazsın!" sinirle baktı bana.
"Ses tonuna dikkat et küçük hanım!" ikimiz de birbirimizi sinirlendirmekten başka hiçbir şey yapmıyorduk.
"O zaman sen de telefonumu ver." beni umursamadı bile, bu daha çok bozuyordu sinirimi. Böyle anlaşamayacaktık, sinirle çıkardım çizmelerimi ve bacaklarımı kendime çekip çaktırmadan tırnaklarımı geçirdim. "Sevimsiz, bencil öküzün tekisin." bana baktı, gözlerinde dümdüz bir ifade vardı.
"Her hareketin, her kelimen seni ölüme daha çok yaklaştırıyor." alayla güldüm.
"Sence ölümden korksam avukat olur muydum?" o da alayla güldü.
"Savaş Aslanbey'i tanımıyorsun." gözlerimi devirdim ve bacaklarımı indirip çizmelerimi giydim.
"Gerek duymuyorum, üç ay sonra birbirimizi hiç tanımıyormuşuz gibi devam edeceğiz zaten." sinirle baktı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hukuksuz +18 (Devam Ediyor)
Fiksi UmumYüzyıllardır insanların dengede tutmaya çalıştığı bir terazi vardı, belki bu terazi hiç dengede duramamıştı ama biz hukukçular bu teraziyi eşit dengeleyebilmek için uğraşıyorduk. Bunca okul, bunca kitap, bunca cesaret adalet ve eşitlik içindi. Bu te...