Evden çıktıklarında ikisi de bir süre konuşmadan hızlıca yürüdüler. Babaannesi o yaşına rağmen hiç aksamadan yürüyordu. Gözlerinden iki damla yaş geldi. Ekrem kendisini ağlamamak için zor tutuyordu. Babaannesinin ağladığını görünce elinden tuttu. Babaannesi torunundan güç alırcasına elini sıktı. "Bunca yıl koynumuzda yılan beslemişiz meğer. Ah oğlum, mezarında ters döndürdü seni," dedi. O yaşta bir çocuğun algılaması güç bir cümleydi bu. Ekrem babasının gerçek anlamda ters döndüğünü düşündü. Daha çok üzülmüştü. Ekrem hıçkırarak ağlamaya başladı. Babaannesi eve gidene kadar torununu teselli etmek için onlarca cümle kurdu. Ancak Ekrem hiç birini duymuyordu. Eve geldiklerinde Ekrem eve girmek istemedi. Babaannesinden kapının önünde oturmak için izin istedi. Babaannesi evin önünden ayrılmaması şartıyla izin verdi. Ekrem bahçeyi çevreleyen duvarın üzerine çıkarak oturdu. Babası yeniden ölmüş gibi hissediyordu. Çok üzgündü. Dizlerini kırarak, ayaklarını duvara koydu. Başını iki dizinin arasına alarak ağlamaya başladı. Babaannesi camdan baktığında Ekrem'in orada kıvranır vaziyette oturduğunu görünce içi parçalandı. İçeriye çağırdı torununu. Ancak Ekrem biraz daha kalmak istediğini söyledi.
Çok kısa bir süre sonra tanıdık bir ses işitti. "Limonlu şeker ister misin?" diye soruyordu o tanıdık ses. Ekrem Seher'in geldiğini anlayınca kafasını kaldırıp bu kez "İsterim," dedi. Şekerin ambalajını açarak ağzına götürdü. Seher "Yine mi üzgünsün?" deyince Ekrem üzgün olduğunu belli edercesine kafasını salladı. Seher bir çırpıda zıplayıp Ekrem'in yanına oturdu. Ne olduğunu anlatmak isteyip istemediğini sordu. Ekrem olanları açık bir şekilde anlatmaya cesaret edemedi. Ancak yine de "Birazcık mutluluğa hasret kalır bazen insan. Bazılarından destek bekler. Bu desteği de en yakınlarından bekler. Annesinden bekler, babasından bekler. Onlar destek vermeyince de en çok onlar üzer. Arkadaşından beklersin. Beklediğini göremeyince bir anlık üzülür sonra devam edersin. Bu böyle değil. Yara gibi değil. Yara çabuk geçer. Yol gibi değil. Yol uzun da olsa elbet biter. Bu bambaşka bir şey. Sanki bacağım kopmuş gibi. Bundan sonra bacağım olmadan yürümek zorunda kalacakmışım gibi. Bacak bu işte. Yerine konmuyor. Takma bacak takıyorlar ama biliyorsun. O bacak senin bacağın değil. Böyle bir acı. Babam bırakıp gideceğine ölseydi demiştin ya hani. Haklıymışsın. Öyle bir acı ki iyi ki babam ölmüş ve bugünleri görmemiş. Ama keşke babam değil de annem ölseymiş," dedi. Seher "Bu sefer durum çok ciddi anlaşılan," deyip başını Ekrem'in omzuna koydu. Ekrem hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. "Babam mezarında ters dönmüş dedi babaannem. Sence de dönmüş müdür?" diye sordu. Seher elindeki şekeri ağzına götürüp öylece düşündü. Sonra "Ölüler hareket edemezler. Bu nedenle dönmüş olamaz. Muhtemelen babaannen baban olsa çok üzülürdü demek istemiş," dedi. Ekrem'e Seher'in söylediği çok mantıklı gelmişti. Babasının ters dönmediğini öğrendiği için içi ferahlamıştı. "Babamın hasta olduğunu yeni öğrendiğimiz bir gün babam ve annem çok şiddetli kavga etmişlerdi. Odamda kulaklarıma yastık bastırıp duymamaya çalışmıştım. Babam anneme "İnsanın gözünün önüne iğne ucu kadar bir şey koysalar, o iğne ucunun dışında karşısında dağlar olsa göremezmiş. Sen benim gözümde büyüttüğüm iğne ucu kadar haysiyeti olmayan biriymişsin. Senin yüzünden gerçekleri görememişim," dediğinde anlamamıştım. Şimdi babamın ne demek istediğini çok iyi anlıyorum," dedi. Seher bu kadar derin bir cümleyi duyduğu için Ekrem adına çok üzülmüştü. Başını Ekrem'in omzundan kaldırıp yanağına bir öpücük kondurdu. "Merak etme. Bundan sonra senin gözünün önüne toz tanesi bile konsa ben o toz tanesini silerim," dedi. Ekrem o an ihtiyaç duyduğu merhameti Seher'den görmüştü. O an Seher'e âşık olduğunu hissetti.
Aynı gün birden fazla duygunun esiri olmuştu. Annesine olan kızgınlığı birden geçivermiş, Seher'e olan duyguları şaha kalkmıştı. Ne yapacağını bilemedi. Seher de bunu yapmayı hiç ummuyordu. İkisi de utanmıştı. Seher bir çırpıda oturduğu yerden bir çırpıda zıplayarak inip hızlıca uzaklaştı. Ekrem Seher'in arkasından "Hani bir sır verecektin?" diye seslendi. Seher arkasını dönmeden "Sırrımı verdim az önce," dedi. Ekrem anlayamadı. Seher'in hiçbir şey söylemediğini düşündü. Orada hala oturuyordu. Babaannesi torununa seslenerek bir kez daha çağırdı. Ekrem üzgün, şaşkın ve birazcık mutlu şekilde eve girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limonlu Şeker
RomanceEkrem ve Seher'in hüzün dolu bir hikayesi... Çoğu zaman hüzünlü, bir o kadar merak uyandırıcı bir hikayeye şahit olmaya hazır mısınız?