Muhammet Ali Sönmez'den...
Arabayı park edip, eşyaları bagajdan almıştım. Şüheda içeri önce girmişti. Yağan yağmurdan ötürü her taraf çamur olduğundan yürümek zorluydu.
"Hoşgeldin oğlum" annem kapıyı açar açmaz selam verdim, o da selamımı geri almıştı. "Şüheda nasıl oldu?"
"Çok şükür daha iyi anne" annemde 'çok şükür' diyerekten çizmeleri ve yağmurluğu çıkarıp kenara koymuştum.
"Oğlum siz bir yıkanın dökünün. Üzerinizden hastane havasını bir temizleyin. Kahvaltı hazır sayılır gelirsiniz hemen. Olur mu yavrum?" Girişteki lavobada ellerimi yıkayıp maskemi çöpe atmıştım. Bu hastalık mahvetmişti her şeyi.
"Olmamı annem. Hemen geliriz biz" annem kafasını sallayıp mutfağa geçince bende üst kata çıkmıştım.
"Muhammet? Abicim yengem nasıl?" Faruk yeni kalkmış olmalı ki gözlerini ovalaya ovalaya yürüyordu. "Çok şükür iyi. Merak etme"
"Çok şükür" o aşağı doğru inerken bende odamızın kapısını tıkladım. 'Gel' sesi yerine kapı yavaşça açılınca çocukların uyuduğunu anlamıştım.
"Sessiz ol, gel" Şüheda uzun sarı saçlarını açmıştı yine. Bilerek mi yapıyordu bilmiyordum ama iyi ki yapıyordu.
"Önce sen mi duşa girersin ben mi gireyim?" Çocuklara bakıp "Önce sen gir. Sen saçlarını kurutunca ben girerim" dedim. O da başını sallayınca dolaptan kendine birkaç kıyafet ve havlu alıp içeri girmişti.
O sırada bende laptopumu açıp Ankara'daki marketlerime mail attım. Gelir listesi gider listesi kâr zarar vs. Ardından internetten Efe ile Mert için birkaç okul eşyası sipariş ettim. Onları artık okula yazdırmanın vakti zamanı gelmişti. Zaten ikinci sınıf oldukları için adapte olmaları o kadar da zor olmazdı. Hele ki bu çocuklar Efe ile Mert ise...
"Ne yapıyorsun?" Şüheda bir anda arkamdan konuşunca sıçramış ve korkmuştum. Kalbimi tuttum o an ki refleks ile.
"Ay pardon sıçrayacağını düşünmemiştim, sesi duymuşsundur diye varsaymıştım" masadaki bardağa su doldurup bana verdi. Suyu alıp üç yudumda bitirince önce 'elhamdülillah' dedim sonra da ona teşekkür ettim.
"Afiyet olsun, çocuklara okul eşyası mı alıyorsun?" Kafamı salladım laptopa eğilince ıslak saçları önüne düştü. Gözlerimi saçlarından çekip ekrana baktım.
"Aynen, zamanı geldi bence." Kafasını sallayıp onayladı beni "Saçlarını kurut daha yeni hastaneden geldik. Üşütme"
"Kurutacağım ama sanırım banyodaki priz kısa devre yapmış. Çalışmıyor" kafamı yüzüne çevirip baktım. "Gerçekten mi? Hiç anlamam biliyor musun?" Omzularını silkince ona dolaptan ekstra bir tane daha havlu çıkardım.
"Temiz merak etme. En azından yaşını al sen saçının, bende duşa gireyim. Çocuklar uyanınca kurutursun saçlarını"
"Tamam teşekkürler" kafamı sallayıp kıyafet aldım yanıma. Sonra ise duşa girip üzerimdeki ağırlığı attım. En sonda abdest alıp çıktım.
"Mert giyiniyorsun ablacığım biliyorum ama o kazağın yarısını niye içine yarısını niye dışarı koyuyorsun. Anlamıyorum seni"
"Abla bu yeni moda kızlar bunu çok beğeniyor"
"Allah'ım sen bana sabır ihsan eyle. Çocuğum sen kaç yaşındasın?"
"Sekiz yaşındayım" çok bilmiş tavrına gülünce Şüheda beni farketmişti.
"Ablan ile ne konusunda anlaşamıyorsunuz bakalım küçük bey?"
"Ne konusunda anlaşıyoruz ki enişte?" Dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemeye çalıştım.