1: Tanışma 1

24 5 2
                                    

Sevgili okur: lütfen müziksiz hikaye(leri)mi okuma. Bu bölüm için (animeseverler bilir) TK (from ling tosite sigure) dinleyebilirsiniz veya Billie Eilish'den çok depresif olmayan (my boy olabilir) bir şarkı olabilir hehe. Byeee ;)

Eka kalabalığa karıştığı anda kulaklarını şehrin sesi doldurdu. Belki kafasının içindeki düşünceleri bastırırdı bu sesler. Normalde şehri dinler ve izlerken düşünceleri sakinleşirdi ama son günlerde sessizleşmiyordu içindeki çığlıklar tüm bu dış gürültülere rağmen. Adımlarını hızlandırdı sırf bu yüzden.

Artık bu sistemden ve güç kavgasından yorulmuştu. Kendisini bir yerlere atıp sonsuza kadar uzak kalmak istiyordu. Sanstra artık eskisi gibi değildi. Üyelerin hepsi ayrı çıkarcı olmuştu. Kimse halkı düşünmüyordu. Babası ve dedesi Eka'nın üzerine sürekli onlar gibi olmasını istedikleri için bir baskı yapıyorlardı. Ama bunu kabullenmek o kadar da kolay değildi. Her şey bir kenara annesi bile sürekli Eka'nın üzerine geliyordu. Güç bu kadar önemli miydi? Sahip oldukları zenginlik zaten akıl almaz iken o kadar güce gerçekten ihtiyaçları var mıydı?

Hayır, Eka onlar gibi olamazdı. Bu çok acımasızca olurdu. Başını kaldırıp etrafına bakındı. İnsanların çoğu mutsuz, başları önlerinde ve sürekli bir yere yetişmeye çalışıyorlardı. Onlar için iyi bir şeyler yapamadığı için çok üzülüyordu. Kimse onu dinlemiyordu ki!

Yürümeye devam etti. Artık nereye gittiğini de bilmiyordu. Biraz ara sokaklara dalmıştı. Ama bir önemi de yoktu. Eve dönüş yolu ne kadar uzun olursa o kadar iyiydi. Bir süre daha yürüdü ve artık hava kararmaya başladı. Yağmur da hafiften çiseliyordu. Büyük sırt çantasına uzandı, şemsiyesini çıkarıp açtı. Belki de biraz aceleci davranmıştı ama yağmur nasıl olsa hızlanırdı birazdan.

Yağmur hızlandıkça daha da yürüme isteği arttı. Belki bugün eve çok geç döndüğü için azar yiyecekti. Ara sokaklarda gezinmeye devam etti. Su birikintilerine düşünmeden basıp geçiyordu hidrofobik spor ayakkabılarıyla. Bu teknolojiye sokaktaki kaç kişi sahipti acaba? Dar bir sokağa doğru döndü. Keşke ayaklarından çıkartıp insanlara verebilseydi bu ayakkabıları hatta ailesinin ruhu duymadan insanlara maddi destek verebil- O da kim?

Duvara yaslanıp yerde cansız gibi yatan, kendi yaşlarında bir kız gördü Eka. Bu yağmurda sanki o duvarın kenarında, konteynırın arkasında ve yağmur üstüne yerken uyuyakalmış gibi gözüküyordu bedeni. Hemen kıza yaklaştı. Karanlıktan kızın yüzünü göremedi. Şemsiyeyi kıza doğru tuttu. Eka donakaldı.

Kızın yüzünde oluşan yaraları yağmur akıtmışı, dizleri ve kolları da çizikler içerisindeydi. Dayak mı yemişti? Bir yerlerden mi düşmüştü? Eka başını kaldırıp, kızın yaslanmış olduğu duvarın üstüne doğru baktı. Aslında baya yüksek bir binaydı yani en azından düşmüş olsa çiziklerle kurtulamazdı. Biraz daha ileriye doğru baktı, aynı hizada bir kaç merdiven ve borular vardı. Oralardan düşmüş de olamazdı yine de yüksekler-

"Sen kimsin?"

Eka hızla bakışlarını kıza doğru çevirdi. "Be-ben... (Ne diyecekti?) Ben...(Kendisini nasıl tanıtacaktı?) Ben-"

"Benden uzak dur! " Kız yerden zorla kalkmaya çalıştı telaşla.

"Hey, heey dur! Benden sana zarar gelmez. Yemin ederim!" Eka kolunu tutup geri oturtturdu kızı. Gideceğinden çok korkmuştu bir anda. Şanslıydı ki kızın takati yoktu. Kız ona baktı çaresiz bir şekilde. Bakışlarında 'bana yardım et' hissiyatı olmasa da o isteği Eka kızın gözlerinden okumuştu.

"Ben... Ben Eka. Buralardan geçiyordum ve seni bu halde görünce endişe ettim. Sana yardım etmek istedim o kadar." Kız kızıl saçlarını geriye attı, hepsi sırılsıklam olmuştu. Yaralarından akan kan ile karışıyordu. Ama hiçbir şey söylemedi. "Ben seni güvende tutarım. Benimle gel." dedi Eka ve kızın kolundan tutup ayağa kaldırdı. Kızın yüzünde bir şaşkınlık oluştu.

Beraber yan yana yürümeye başladılar. Eka'nın aklında şimdi öncekinden binlerce kat fazla şey dönüyordu. Bu kız kimdi? Ne olmuştu ona? Onu güvende tutacağını söylemişti ama nereye götürecekti? Eve götüremezdi. Neden böyle birden bire bu sorumluluğun altına girmişti ki? Önce bir kızı tanısaydı, ya kötü biri idiyse? İsmi neydi? Nerden geliyordu? Birileri onu kovalamış mıydı? Kıyafetleri de hiç buralardaki insanların giyindiği gibi değildi. Ah ne yapacaktı?

"Jin Qu."

Eka duraksadı. Kıza döndü, gözlerinden rahatlama ve yorgunluk okudu. Bir şey demişti ama.. Bir saniye, kız ismini mi söylemişti yoksa?

"Ne?"

"Ben Jin Qu." Eka, ne dediğini idrak edebilmek için gözlerine bir süre daha baktı. Sanki o gözlerden her şeyi anlayabilirmiş gibiydi-Aa ne?

"Haa ismin Jin Qu!"

Jin Qu güldü, "Evet, evet ismim."

"Buralardan değilsin." Jin Qu'nun yüzü düştü. "Vee bu tamamen normal bir şey! Haha anlayamayacak kadar salak olan benim."

Jin Qu bu saçma şakaya yorum yapmadı ve Eka daha da utandı, mahcup oldu. Sanki onu nereye götürüp güvende tutacağını biliyormuş gibi şu anda buna mahcup oluyordu!

TEK DİLEĞİM SENİN İÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin