Bölüm 1: '' kurtuluş''

33 4 1
                                    

Bugün hayatımın en güzel günü! artık 18 olduğum için sonunda en büyük hayalimi gerçekleştiriyorum : tek başıma LONDRA'YA GİDİYORUM!

Londra benim çocukluk hayalim. kendimi bildim bileli yurt dışına, farklı dillere, farklı ülkelerin gelenek ve göreneklerine ilgim var. eskiden her sene farklı bir dil öğrenmeye yeltenirdim ; Rusça, İspanyolca, Fransızca, Almanca...

İngilizce ise ayrı bir aşktı benim için. hayatımın her alanında kullanmaya çalışırdım. insanlar bu aşkımın nerden geldiğini sorardı sürekli. Aslına bakarsak hala bile , nerden geldiğini bilmiyorum. ilgim var işte... seviyorum. 

13 yaşımdan beri ailemi Londra'ya gitmek için ikna etmeye çalışıyorum. çok baskıcı bir ailem var;  giydiğim her şeye, konuştuğum insanlara, yediğim şeylere, dinlediğim şarkılara, okuduğum kitaplara, kullandığım kelimelere karışan bir ailem var. 

ve tahmin edebileceğiniz gibi bu fikrimi onlara söylediğimde anında karşı çıktılar

'' sen bir kızsın, kız başına ; tek başına nereye gidiyorsun! saçmalama! '' ....

hayatımın onların yönlendirmesinden hep nefret ettim. 

üniversite sonuçları açıklandığında puanım istediğim bölüme fazlasıyla yetiyordu: ingilizce öğretmenliği.  Ailem öğretmen olmamı istemiyordu ama 1 sene bekleyip tekrar sınava girmemi istemedikleri için kabul etmek zorunda kaldılar. 

- HER NEYSE-

Biraz size kendimden bahsedeyim; 

ben Milena Sanders. ismim Almancada '' zarif ve sevilen kız (!)'' anlamına geliyor 2 ay önce 18'ime girdim. terazi burcuyum. ve burcumun özelliklerini fazlasıyla taşıyorum.

bavulumdaki her şeyi son kez kontrol ettikten sonra diğer çantalarımla birlikte kapının önünde ailemle vedalaştım. Biraz önce de dediğim gibi ; 3 aylık bir program ve araştırma için Londra'ya gidiyorum. 1 büyük bavul ve 3 tane sırt çantası ile yolculuğum epey zor olacak ama buna fazlasıyla değer

babam beni havaalanına bıraktıktan sonra pasaport ve bilet işlemleri için sıra bekledim ve ( belki bilirsiniz) pasaport kontrolü çok uzun süren bir işlem. yaklaşıl 50 dk o çantalarla sıra bekledikten sonra kontrolüm bitti ve 1 tane çantam hariç diğer bütün valizlerim uçağa yollandı

normalde yurt dışı uçaklarının giriş kapısı sürekli değişir ama benim şansıma tek kapıda kaldı ve sorunsuz bir şekilde uçağa bindim

o kadar heyecanlıyım ki... sadece uçağa binmek bile beni çok heyecanlandırırken o uçakla Londra'ya gitmek!! 

hala olayın şokuyla birlikte oturduğum koltuktan kafamı çevirip dışarıyı seyrettim. uçak henüz kalkmamıştı. 1 dakika sonra pilotun anonsu duyuldu 

'' sayın yolcularımız, ben kaptanınız Sinan. yolculuğumuz yaklaşık 5 saat sürecektir. bizi tercih ettiğiniz için teşekkür eder, iyi yolculuklar dileriz''

telefonumdan Anne Marie- 2002 şarkısını açtım ve kulaklığımı takıp başımı koltuğun kenarına yaslayarak yanımdaki pencereden dışardaki manzarayı izlemeye koyuldum

içim kıpır kıpırken hangi şarkıyı dinleyeceğime bile karar veremiyordum, 2002'yi yarıda bırakıp dolu kadehi ters tut- Madem şarkını dinlemeye başladım bu sefer. 

inmemize 1 saat kala, Londra'da olduğum için o kadar mutlu ve huzurlu hissediyordum ki. sanki evim burasıymış gibi... sanki yıllarca burada yaşamışım gibi... 

insanın daha önce gitmediği, tanımadığı insanların sesini duymayı, hiç girmediği bir evi özlemesi mümkün müydü? bavullarımla sokakta, kalacağım aile evine doğru ilerlerken kendimi buraya ait hissettim. buraya daha şimdiden bağlanmıştım. 

yolda ilerlerken kalacağım evdeki kadına , yolda olduğumu ve evin tam olarak konumunu göndermesini söyledim. 

yurt dışına giden öğrenciler, genelde para sıkıntısı olduğu için otelde kalamıyorlar. bazı yardımsever insanlar da kendi evlerindeki boş odaları nerdeyse bedava denecek bir parayla öğrencilere kiralıyorlar ve böylelikle bizlere yardım etmiş oluyorlar. 

UZAKTAKİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin