başımla onayladıktan sonra odama çıktım ve hızlıca giyebilecek bişeyler aradım. hava soğuk olduğu için kalın giyinmem gerekiyordu ama basit görünmek de istemiyordum. ten rengi bir külotlu çorap giyip üstüne mini bir siyah giyip beyaz bir bluz giydim
saçlarımı açıp düzleştirdikten ucuna çok hafif dalgalar verdim beyaz kalın topuklu botlarımı da giyip montumu ve çantamı yanıma alıp aşağı indim. Jason hala kapıya çıkmamıştı. çantamdan parfümümü çıkarıp iki kere sıktım boynuma. 1 dakikadan daha az bir sürede jason hemen odasından çıkıp yanıma geldi
+ Aww. Miss Sanders?
gülümseyerek etrafımda bir tur döndüm ve kombinin her detayını görmesini sağladım
+ ben çok sönük kaldım sanki yanında, fazla güzel olmuşsun... gidip daha şık bir şeyler mi giysem..
halbuki onun da üstünde mavi kalın bir sweatshirt ve siyah kot pantolon vardı. Taktiği mavi bere ile de mükemmel görünüyordu
Mükemmel görünüyorsun jason. Hem alt tarafı yemek +
Haklısın, alt tarafı yemek... Neyse çıkalım hadi
Çıkıp taksi çağırdık ve Jason'un tarif ettiği adrese doğru yol aldık. İçimdeki kötü enerji bir anda yok olmuştu sanki. Kendmi bir kaç saat öncesine göre daha iyi hissediyorum. Yüzümü cama dönmüş dışarıyı izliyordum. Hayallerinin şehrindeydim
Heryer sanki film setiymiş gibi görünüyordu. Biz de o filmdeki figüranlar...
Bakışlarımı Jason'a çevirdiğimde derin bakışlarla bana baktığını gördüm. Gözleri ellerime indi ve uzanarak elimi tuttu+ Bir filmde ya da Rüyada değiliz bal. Herşey tamamen gerçek
Dudakları yukarı doğru kıvrıldı ve sıcak gülümsemesini gözler önüne serdi. Elimi tutmasına şaşırmamın üstüne aklımdan geçeni bilmesi şoka uğrattı. Sesli mı düşünmüştüm? Yoksa yüzümden mi okunuyordu anlamıyorum ama aynı kelimeleri kullanması garip gelmişti...
*************
Restoranın her yerinde Korece yazılar vardı ve içerdeki çalışanların hepsi Koreli insanlardan oluşuyordu. Tahmin ettiğim gibi menüdeki yazılar da Koreceydi ve herkes Korece konuşuyordu. Kendimi çok yabancı ve kimsesiz hissettim. Bilmediğim bir dünyaya izin almadan girmiş gibiydim
+ Neden kaçırılmışız da birazdan son yemeğimizi yiyecekmişiz gibi bakıyorsun?
Ha? Ne? +
+ Gözlerin dehşete düşmüş gibi etrafa bakıyor Milena. Bir sorun mu var? Beğenmedin mi?
Hayır hayır, beğendim tabii ki. Çok şirin bir yer. Sadece burda Korece konuşulup Koreli insanlarla iç içe olacağımızı düşünmemistim. Bambaşka bir dünyada gibiyim şuan. +
+ Merak etme, tercümanın burda. Sana yardımcı olucam. Hatta birazdan garson siparişleri almaya gelicek, kendi siparişini kendin vermek ister misin?
I told you Jason. I dont know speak korean. +
(Sana söyledim Jason, Korece konuşmayı bilmiyorum)+ İ'll help you honey. Well, what do you want to eat?
(Sana yardımcı olucam bal. peki, ne yemek istersin?)Umm, ı guess. This one +
(Hmm, sanırım bu)+ Let me see
(Bakayım bi)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAKTAKİ DENİZ
Teen FictionAsla gerçeklemeyeceğini bildiğiniz, gerçekleşmesi imkansız bir şeye aşık olur musunuz? mesela görmediğiniz bir nehrin şırıltısına, duymadığınız insanların sesine, gitmediğiniz ülkelerin topraklarına... bunu yapar mıydınız kendinize? Bu; hayallerin...