3.BÖLÜM
Sezen Aksu & Vay(hikaye boyunca kalın yazılar geçmiş sahneleri olacaktır ❤)
"Ayrıca..." dedim. "Özür falan da dilemeyeceğim!"
Şimal öne çıkıp Oscarlık tavrıyla, "Ben bir şey yapmadım Erez..." Dudaklarını büzerek Erez'e kendini acındırmaya çalıştı. "Durduk yere geldi bana saldırdı!" Erez hiddetli bakışlarını üzerimden çekmezken bir kulağının Şimal'de olduğunun farkındaydım.
Bana bir adım atarak öfkeyle yüzüme fısıldadı. "Ben biliyorum kuyruk acını..." Biliyordu ve Şimal ile beraberdi öyle mi?
Ne demişti?
Müstakbel ve hamile eşim?
Yüzümde tiksinç ve öfkeden başka duyguya yer vermezken ben de onun gibi onun yüzüne yaklaşarak konuştum. "İkinizin de canı cehenneme. Sizden tiksiniyorum!" Yüzümü buruşturdum daha da. "Midemin bulanmasına neden oluyor." diyerek son cümlemde ona gaf yaptığımı anlamış gibi bakışları anlık sekteye uğrarken hızla arkamı dönüp konağın içinden bahçeye çıktım.
Derin derin nefesler alırken az önce öğrendiğim bir gerçek daha beni mahvetmeye yetmişti.
Erez...
Artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağının farkındaydım. Daha iyi farkındaydım artık.
Ne sanıyordun ki Ladin, sen dönünce her şeyi unutacağını mı?
Kabul.
Ben de hatalar yapmıştım, ama onun yaptıklarının yanında benim hatalarım bir hiçti. Oysa Erez, tüm bu olanların suçlusu benmiymişim gibi davranıyordu.
Ona hiç bir şey yapmadığım hâlde üstelik!
Dudaklarım hüzünle kıvrıldığında, geçmişte bana verdiği sözler aklıma düşüyordu. Demek ki hepsi buraya kadarmış.
"Hey hey." İrkilip kafamı kaldırdığımda az kalsın elinde tepsi içinde kadehleri taşıyan garsona ya da yardımcıya adı her neyse çarpmak üzere olduğumu fark ettim. "Affedersiniz..." deyip geri adım attığımda yanımdan geçip gitmek yerine yüzüme alık alık baktı.
Ben de baktığımda aradan geçen saniyelerin sonunda, çatık kaşlarımla konuştum. "Bir sorun mu var?"
"Ladin Suhan," dedi adam. Kumral saçlı, ela gözlü, sakalsız ve pürüzsüz bir cilde sahip biriydi. Çocuksu duruyordu ama yüz hatlarından çok genele baktığınızda yaşının en az yirmi beş olduğunu düşünürdünüz. "Suat Bey'in kızı?"
Beni tanıyordu demek.
"Ladin Akyel." dedim soyadımı düzelterek. "Suat Bey babam olur."
"Tanıştığıma memnun oldum ben de," Tepsiyi tek eline alıp diğer elini uzattı. Tek eliyle nasıl tutabiliyor diye sormayacaktım. Belli ki işi buydu. "Göknar Gencal. Leyla Ana'nın oğluyum."
Duraksadım, tokalaşmak üzere kalkan elim havada kalakaldı. "Bir dakika... Siz o zaman askere giden oğlu Gediz değil misiniz?"
"Ah yok kendisi abim olur. Askere giden o. Benim ise daha var. İstanbul Üniversitesi İktisat okuyorum, becerebilirsem yüksek lisansa geçeceğim." Durdu ve bana hafif eğilip fısıldadı. "Aramızda kalsın, biraz da askerliği uzatmak için." Öğrenci olunduğu takdirde erkeklere bu konuda tolerans tanınıyordu.
"Bana kaçıyormuşsun gibi geldi?" dedim gülerek. Anında havam değişmişti.
"Eh yalan değil diyemem." Güldü. "Annem senden çok bahsetti. Konaktaki tek hayırsever senmişsin." Tebessüm ettim. Neyi kastettiğini anlamıştım. Ben oluyordum. O yılanlar çetesi Arzu ve Şimal'den sonra başka kimse yoktu zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buna Bir Son Ver
Teen Fiction📍Hikayede sıkça yetişkin içerik vardır. Rahatsız olacaklarının okumamasını öneririm. "Canım öyle bir yandı ki Ladin, keşke ölseydin dedim. Ölseydin Ladin. Benim hayatıma sıçan düşmanım olsa bu kadar koymazdı be..." Her bir kelimesi diken gibiydi, k...