22

90 9 0
                                    

"Elenaor, rica ediyorum bana neden bu halde olduğunu açıklar mısın?" Diye sordu Feride sakin bir ses tonu ile. Eylül ise zonklayan kafasını tuttu, "Sana kızmıyorum sadece bir açıklama istiyorum..." seni parçalamak üzereyim kızmak ne kelime kısmını kendine sakladı.

"Konuşmak istemiyorum." Saçını başını yolcum şimdi birde konuşmak diyor, Feride sandalyeyi çekti ve kızının karşısına oturdu.

"Peki kafanda şişeyi kim kırdı."

"Bilmiyorum." Dedi gözünün içine bakıp yalan söyleyerek, Feride yutkundu acilen bir sigara içmesi gerekiyordu ama bu konuşmayı yapması gerekiyordu.

"Nereye kadar böyle devam edecek peki annecim? Hayır başına gerçekten kötü bir şey gelecek..." bunun üzerine Hamra birden ağlamaya başladı. Feride afaladı karşında bu ağlamamaya çalışan kızını görünce. "Ne oluyor annecim bana anlatabilirsin..."

"Eve gitmek istiyorum..."

"Benimle konuşabilirsin..."

"İstemiyorum dedim." Eylül annesine bakamıyordu, onun yerine gözlerini yere sabitmişti akan yaşlarını durdurmaya çalışıyordu.

"Serumun bitene kadar burdayız, alkol komasına girmişsin." Diye açıkladı Feride senelerin doktorluk bilgisini kulandığı yer buydu, öz kızına alkol komasına girdiğini söylemek.

"Ama sen doktorsun evde bana bakabilirsin."

"Hayır dedim." Feride başının arkasını kaşıdı, "Eleanor benimle konuşmana ihtiyacım var tamam mı? Bu böyle devam etmez..." derin bir nefes aldı, "Senin kararlarına hiç karışmadım, lakin göz göre göre ziyan edemem." Saçlarını kulağının arkasına itti kızın bu şekilde ağlamasına katlanamıyordu.

"Bende normal olmayan... bir şeyler var..." diye fısıldadı, bunun üzerine Feride kızına sarıldı ve belki Eylül bebekliğinden beri ilk defa annesine geri sarıldı.

"Hayır hayatım neden böyle düşünüyorsun?"

"Bilmiyorum... sadece hiç bir şey yolunda gitmiyor... burdan nefret ediyorum..."

"Oh bebeğim..." sırtını sıvazladı kızı onu ilk defa içeri almıştı.

"Ve ve.. neyse..."

"Anlatabilirsin."

Hakan voltalar atıyordu, ne yaparsa burdan çıkabilirdi. Belkide o değildi? Yanlış görmüştü, olabilirdi sonuçta... hem yüzde kaç imkan vardı ki onun Feride olmasının?

"Baba, ben içeriye bakim lütfen..."

"Hayır bekle..."

"Rica ediyorum, çok uzun zaman geçti merak etti..." Hakan düşündü belkide bu şekilde kaçabilirdi, arabaya giderdi ve kızı onun için geçmiş olsun dilerdi.

"Tamam git ben bekliyorum burda." Hamra koşar adımlar ile perdenin arkasına gitti ve o an Feride bir şey fark etti. Kızının gözleri sanki flaş patlamış gibi parlıyordu.

"Hamra?" Diye sordu panik ile, Hamra ilke Feride'ye bakıp gülümsedi.

"Merhaba bayan Mcgeller."

"Merhaba Hamracım, onu buraya getirdiğiniz için çok teşekkürler ederim. Baban mı getirdi?"

"Evet kolidorda."

"O zaman ben bir teşekkür ediyim. Sizde o arada... konuşun." Eylül yüzündeki yaşları tamamen kurutmuştu ve arkadaşına büyük gözler ile bakıyordu. Feride o an anladı kızın neden kendini tuhaf hissettiğini, kızı başka bir kıza vurulmuştu. Hemde bu küçük Ceylan gözlü anlamsızca ona Esma'yı anımsatan kıvırcık kıza. Böyle bir durumda ne yapılır, ne söylenir, hiç bilmiyordu... Samantha onu iyi hazırlamıştı ama yinede ne yapacağını bilemedi Feride. Kolidorda volta atan uzun adama baktı, saçları kısaydı, ve üstünde tüvet bir ceket vardı. Üçüncü çemberinin sonunda uzun adam ve Feride göz göze geldi.

Bazı anlarda zaman dururdu ve dünya dönmeyi bırakırdı. Nefes sayısınız sanki tükenir, ve havada oksijen kalmaz. Bunun olması mümkün müydü?

Bu büyük orman gözler, esmer surat, kesik yara izli kaş.

"Hakan?" Diye sordu Feride titrek bir ses ile, ne kadar büyük aptallıktı ona bunca sene sonra adı ile hitap etmek.

"Feride?" Diye fısıldadı hiç değişmeyen sesi ile, Feride'nin nefesi sıkıştı. Evet oydu karşısındaki Patates Hakandı, uğruna ne yaşlar döktüğü, kalbinin tek sahibi... onu unutmak için seneler döktüğü adam. "Umarım Eylül iyidir." Dedi sert bir ses ile, yüzünde hiç bir mimik yoktu, hala ondan nefret ediyordu belkide...

"Evet... iyi... teşekkür ederim gecenin bu saatinde onu bulup buraya getirdiğiniz için." Feride Hakan'ın yüzüne bakamıyordu, yüzündeki o acımasız ifadeyi görmek sandığından ağır gelmişti. Kelimeler çıkarken zorlanıyordu azından, sanki düşüp bayılacaktı? Nasıl put gibi duruyordu karşısında bu lanet herif? Neden ona kızmıyordu? Neden bir şey söylemiyordu? Belki kızsaydı ona bu kadar acıtmayacaktı.

"Rica ederiz, Hamra evde duramadı..." hala aynı düz ses ile konuşuyordu. Nasıl titremiyordu sesi?

"Eleanor Hamra gibi bir arkadaşa sahip olduğu için çok şanslı." Dedi Feride, neden onun ile konuşmak istiyordum neden sadece geri basamıyorum... ne denir ki bu saatten sonra... seni hapiste bırakıp siktir olup gittiğim için özür dilerim. Salak mısın Feride! Diye düşündü kendi kendine bu adama ne söyleyebilirdi ki.

"Eleanor iyi bir çocuk, sadece buraya alışması için zaman ver." Dedi Hakan eğitimci çizgisini bozmayarak, Feride başı ile onayladı ve saçlarını kulaklarının arkasına attı.

"Elimden geleni yapıyorum." Feride küçük bir nefes aldı. Elindeki çantasını sanki biri koparacakmış gibi tutuyordu. Fransız manikürlü tırnaklarını deri sapına geçirmişti. "Sen nasılsın?" Neden böyle bir şey sordun şimdi? Feride bir yandan kendisi ile kavga ediyordu.

"İyim, gördüğün üzere asılmadım." Feride ölü görmüş gibi oldu, bu saldırıyı beklemiyordu çok ani gelmişti. Tabii mektubunda ona asılacak birini bekleyemem demişti.

"Bu iyi bir haber..." o an Feride bir çukur açılıp içine girmek istedi, ölmeden mezarınsa uyuklamak istedi örtü olarak toprak kullanabilecek durumdaydı.

"Evet öyle..." kolarını kavuşturdu ve sallanmak yerine ayaklarını birleştirdi. Artık olduğumdanda uzun görünüyordu, Feride'nin zayıf bedelinin üstüne bir göldelen gibi çökmüştü. Derin bir nefes aldı ve yere baktı Feride, yüzüne bakamıyordu. Nasıl baksın ki?

"Eylül getirdiğiniz için tekrar teşekkürler."

"Rica ederim..."

"Artık gitsem iyi olacak." Gitme demedi Hakan diyemedi, ne kadar demek istesede duruşunu bozmadı. Hala karşısındakinin Feride olduğunu idrak edememişti. "Seni gördüğüme... sevindim..." neyime sevdirdin Ya? Diye düşündü Hakan neye sevinebilirsin? Beni terk edip siktir olup giden sensin şimdi neye sevindin? Ben sevinmedim keşke görmeseydim. Hatta varya şu anı unutsam ne güzel olurdu! Yıllarımı aldı seni silmem hala arada bir rüyalarıma giriyorsun şimdi yine karşındasın, neden bana garezin var be kadın? Ne yaptım ben sana neden bu kadar oynadın benimle?

"Baba artık gidelim!" Dedi Hamra birden perdeli bölmeden çıkarak, sinirden yüzü patlayacakmış gibi görünüyordu. "İyi geceler bayan Mcgeller!"

"İyi geceler Hamracığım." İşte o an bir şey daha Feride'ye dank etti... Esma'ya söyledi isimdi bu, çocuğuna vermesi için? Ya bu kız Hakan'ın değilde Esma ve Ali'nin kızı ise? Kafasında bir sürü soru işareti vardı. "Sizede iyi geceler." Dedi Hakan'a bakarak bununla beraber perdeli bölmeye geri girdi. Eylül ayaklarına bakıyordu, her zaman giydiği o apartman deri topuk astronot botları.

"Galiba batırdım anne."

"Bende." Dedi Feride sandalyeye oturarak, nefes alışları hala normale dönmemişti. Derin bir nefes aldı ve bakışlarını odaklamaya çalıştı, Eylül hızla annesindeki tuhaflığı fark etti. Belkide hayatımda ilk defa annesini hazırlıksız yakalanmış görüyordu.

"Anne ne oldu?" Feride'nin acilen kendine gelmesi gerekiyordu, kimsenin fark etmemesi gerekiyordu özelikle Sebastianın.

"Hiç bir şey hayatım, serumun bitmiş ceketini giy ben imzaları atıp geliyorum."

Günahların SonucundaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin