Koltukta battaniye altına sinmiş, sesini bile zar zor duyduğum televizyona bakıyordum, bakıyordum ama izlemiyordum. Kafamda bin bir tane düşünce geçiyordu. Doğruyu yapıp yapmadığımı sorguluyordum.
Sorguladığım anlarda arada elim telefonuma gidiyordu sonra Yuki'nin karşısında bana öyle şeyler söylediği aklıma geliyordu, vazgeçiyordum.
Bu sefer üzüntüden çok sinirli bir ayrılık dönemindeydim. Keşke şunu deseydimler dönüyordu beynimde.
Sadece Kyungsoo'nun gelmesini, beni dinlemesini istiyordum. Gözüm saatteydi, Kyungsoo'nun 2 saat önce işe gitmiş olması dışında hiçbir sorun yoktu şu an.
Sıkıntıdan ve düşünmekten beynimi yemek üzereyken kapı tıklandı. Sanki bunu bekliyormuşum gibi hemencecik ayaklandım. Ayaklarımı sürüye sürüye kapıyı araladım. Jongdae ya da Kyungsoo olduğunu düşünüyordum ama Chanyeol tam karşımda dikiliyordu.
"Günaydın." dedi. Sanki burda olması dünyanın en normal şeyiymiş gibi. "Bir şey mi oldu?" dedim. Gün falan aymamıştı bana.
"Kahvaltı." dedi elindeki poşeti sallarken. "Ciddi misin?" dedim. Chanyeol beni es geçip içeri girdi. "Seninle kahvaltı yapacağıma inanıyor musun gerçekten Chanyeol? Çık dışarı."
"Söz verdiren sendin." dedi tabakları masaya yerleştirirken. "O söz hayatımdayken geçerliydi."
"Bunu konuşmak istemiyorum. Sadece bir daha benim yüzümden kilo vermene izin vermeyeceğim. Buraya barışmaya gelmedim."
"Gelemezsin zaten..." dedim sandalyeye otururken. "Seninle barışmayacağım."
"Ben de." dedi. Çatalımı ve tabağımı önüme ittirdi. Onunla göz göze gelmemeye dikkat ediyordum. Yüzünün beni benden aldığının gayet farkındaydım.
Onunla barışmayacaktım ama açıkcası onun da benden böyle bir isteği yoktu. Sustuk, kahvaltımızı yaptık sonra Chanyeol tek kelime dahi etmeden çekip gitti. Burkuldum, neye burkulduğumu bilmeden.
Saatlerce boş tabakları izledim. Ne ara sabahı akşam etmiştim bilmiyordum. Kyungsoo kapıyı araladı. "Ben geldim." dedi. O da hiç iyi bir ruh halinde değildi. Sesi bile zar zor çıkıyordu. Birbirimizden beter haldeydik. Masada bu saatte duran kahvaltılıklara baktı, hiçbir şey demedi. Neden temiz değilsin diye kavga etmedi benimle. Hali yoktu.
Sonra kapı tıklandı, Kyungsoo ayaktayken gidip açtı. "Sevgilin." dedi. Bir şey demedim. İtiraz etmedim, Chanyeol de bir şey demedi. Masada duran hala kaldırmadığım kahvaltılıklara baktı, oturduğum yere, üstüme baktı. Hala kıpırdamadığım gayet aşikardı. Bir şey diyecek gibi oldu ama vazgeçti.
Elindeki pizza kutusunu önüme bıraktı, ardından Kyungsoo için de bir tane bıraktı. Kendisi de tam karşıma oturdu. Yine tek kelime etmedik. Her şey o kadar saçmaydı ki. Ama eğer Chanyeol gelip bu saçmalığa devam etmese ben ihtiyaçlarımı komple unutup, odamda çürüyecektim. Aynı tüm günümü bir mutfak sandalyesinde geçirmem gibi.
Üçümüzde tek kelime etmedik. Koca bir sessizlik hakimdi mutfağa. Herkes düşünceleriyle boğuşuyordu. Birbirimize bir şey söylesek saatlerce ağlayacak gibiydik. Açıkcası benim artık söyleyecek hiçbir şeyim de yoktu.
Söylediğim şeylerin arkasında durmakla, Chanyeol'ü çekip öpmek arasında bir savaştaydım. Ama bu sefer çabalarsam daha büyük bir yıkım gelecekmiş gibi korkuyordum. Bıraktım, ayrı kalalım. Nereye kadar gidecekti. İkimiz de iyi biliyorduk ki az gidecekti, birbirimize bağımlıydık.
"İyi geceler." dedi Kyungsoo bir dilim yediği pizzasını önünden ittirip, masadan kalkarken. "İyi geceler." dedim. Neyin var demedim, Kyungsoo zaten anlatmayacaktı, ben de dinlemeyecektim.
![](https://img.wattpad.com/cover/288758942-288-k772284.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
keşke kedi olsaydım | chanbaek
Fanfiction"Sorularım saçma değil." dedim burnumu çekerek. "Saçmalar ve eğer teklifime hayır dersen kimse sürekli kediye dönüşsem beni sever misin diye soran biriyle evlenmez. Ben senin tek şansınım şu an." 151220