Osi And The Jupiter - Fjörgyn
-
Draco'dan
Ömrümün sonuna kadar benim için tasarlanan hayatın dışına tek bir adım dahi atamayacağımı düşünmüştüm. Ne o kadar cesaretli ne de o kadar korkak değildim. Aptallığın getirilerini bende bulamazdınız çünkü atacağım adımı öncesinden defalarca düşünür, sonuçlarını yine tek tek not ederdim. Bugün hepsi yakıp yıkılmıştı. Çünkü geri dönüşü olmayan yollara ben olduğumu haykıran adımlar atmıştım.
İzimi belli eden, kanlı bıçakla ismimi yazdığım bu yolda karşıma çıkan her şeyi ezip geçmiş, adımı duyan herkesi yok etmiştim. Belki de yalnızca ben öyle sanıyordum. Yoksa karşımda oturan bu kişinin başka bir açıklaması olamazdı.
Aklım mı bulanmıştı? Halüsinasyon mu görüyordum yoksa kendi elimle çizdiğim gerçeklik bile benim hayallerimden mi ibaretti? Ben mi çok saftım, yoksa beni kukla edenler bana karşı sonu bitmek tükenmek bilinmeyen bir savaşta mıydı? Ateşkes ilan edebilir miydim, bir korkak gibi ardıma bakmadan kaçabilir miydim?
Eğer yapabilirsem, bu boşluktan kaçabilirsem korkak olmak umrumda değildi. Bir an bile arkama bakmazdım.
Kaçıp gider, bu kehanet zırvasını arkamda bırakırdım.
Ama her şeyden önce onun dizlerine kapanır, elimi tutup benimle kaçması için yalvarırdım.
Bak, bu devir bize göre değilmiş, bak! Yanlış dilek dilemişim, bir paralel evrende bile olamazmışız biz.
Ellerim kucağımdaydı, kendimi düşüncelerimden ayırabildiğimde. Duvarın dibine sinmiş karşımdaki kadına bakıyordum. Az önce bıraktığım enkazın failiydi, çıldırıp da ateşler saçmama sebep olan oydu.
Saatlerdir burada oturmuş, vicdanımın beni yeyip bitirmesine sebep olan kadındı karşımdaki.
Birinden nefret edecek olsam, o bu kadın olurdu.
Ama o derinlerdeki, sürekli konuşup kafamı yememe sebep olacak o ejderha, bu kadınla iyi geçinmem gerektiğini söyleyip duruyordu.
Evet ,kötü ama yaşamanı sağlayacak ve sen nefes aldıkça dünya refaha varacak.
Ve ben bu yüzden inanmıyordum söylediklerine, bu yüzden inanmaktansa, delirmek ya da en iyi ihtimalle ölmek fikri daha cazip geliyordu.
Erdemden bahsediyordu, yücelikten, iyilikten. Ama iyilik uğruna kaybedeceksin bir piyon, bu yolda ilk hamleni kötülüğü dillere destan, o kadınla oynacaksın. Ve son hamlen, zeki bir kadından. Güzel kalpli bir kadından, ondan. Hermione. Şah mat edecek seni...
İnanmıyordum, doğrusu inanamıyordum.
"Bana bak!" dedi karşımdaki kadın. Kucağımdaki ellerimden çektim bakışlarımı, ona çevirdim yavaşça.
"Nasıl aştın kalkanı?" dedim ağır ağır. Ben izin vermedikçe, hiç kimse giremezdi mağaradan içeriye.
Ama hayır, o girmişti.
"Beni küçümsüyorsun." derken omzunu mağaranın duvarına yaslamış bana bakıyordu.
"Sandığından çok daha fazla şey biliyorum, seninle, bu mağarayla, o kız ve sarayla alakalı. Yerinde olsam bunları dikkate alıp, kararımı öyle verirdim." Siyah gözlerini kısmıştı şimdi, omuzlarından aşağıya dökülen sarı saçlarını eliyle geriye attı.
"Ama, ben değilsin değil mi?" derken elimi ona doğru uzatıp, avcumu açtıp. Şimdi avcumun içinde bir alev topu oluşmuştu.
"İhtiyaç duyduğun şey bu." dediğimde artık diğer avcumda da ışıl ışıl parlayan bir alev vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dragon Lord | Dramione
Fanfic• "Bir oğlan vardı gencecik, Bir de kız, zihni henüz tazecik Kaderleri yazılmış asırlar önce, Ne ettilerse geçemediler önüne." • O anlatılandı, efsanelere konu olan. Hep bahsedilen kendinden, yüceliği dillere destan olan. Attığı adım yeşertecekti...