korkuyu tatmak

9.5K 376 283
                                    

  Birinin tüm anılarıyla; yaşadıkları ve yaşamadıkları, sevip, nefret ettikleri, tattıkları ve tatmadıkları tüm duygularıyla ortadan kaldırmanın düşüncesi bana hep bir kurtuluşu andırırdı. Beni boğardı yaşantı, tüm güzellikleri ve kötülükleri ile... Kaybetmeye değer bir unsur olmadığında hayatta, birinin yaşantısına el koyabiliyor olmaları gözümü korkutmazdı. Her türlü davayı deneyimlememiş olmama rağmen KCIA'in bana her şeyi tattıracağının farkındaydım. Şimdi ise aylardır çözülemeyen, milletvekili Go Moon Young'un davasıyla karşı karşıya, ne olacağından bihaber kendimi yollara atmıştım.

Kasvetli bir akşamüstü, Seul ilinde boş bir otoparkın önündeki düzlükteydim. Park halindeki aracımla bekliyor ve Dong-Yeon'un beni aramasını ümit ediyordum. Günler öncesinde aldığım tüm talimatları gözden geçirirken, yolcu koltuğuna bıraktığım suç dosyasını elime almış ve zanlının defalarca kez baktığım fotoğrafına tekrar göz gezdirmiştim.

Jeon Jungkook, 24, Busan, Kore.
Go Moon Young'un koruması.

Çekilmiş birkaç fotoğrafına daha göz gezdirmiş ve yolun karşısındaki hareketlenmeyle kafamı fotoğraflardan kaldırmıştım. Dong-Yeon'un beni aramasıyla irkilip telefonu açar açmaz, gözümü yolun karşısına dikmiş ve bakışlarımı onun üzerinden ayırmamıştım.

"Efendim?"
"Son durum nedir?"
"Onu gördüm."

Dövmeli parmaklarının arasında sigarasını tutuyor ve son dumanı içine çekiyordu. İçine çöken yanaklarına kadar onu net bir şekilde görebilmiştim. Esen rüzgâr, siyah kısa ve düz saçlarını arkaya doğru uçuşturmuştu. Giydiği uzun siyah kabanı da aynı şekilde rüzgârın gazabına uğramıştı. Aceleyle otoparka yürüdüğünü görünce, emniyet kemerimi alelacele çıkarıp aracımdan inmiştim.

"Ona yaklaşma, sadece takip et, duydun mu?"
"İçeriye giriyor, bekle."
"Taehyung! Sakın! Sana dediğimi yap."

Telefonu suratına kapatmış ve belimdeki silahın orada olduğundan emin olmak için elimi arkaya doğru götürmüştüm. Aracımın kapısını kapattığım gibi onun peşinden gidiyordum. Hızlı yürüyordu. Yine de ona yetişmiştim. Birkaç metre uzağımdaydı. Bir anda koskoca otoparkın ortasında durmuştu. Arkasını döndüğünde olduğum yerde durmuş, doğrudan suratına bakmaya başlamıştım.

"Birini mi arıyorsunuz?"

Soğuk ve baskın ses tonu kulaklarımı okşamıştı. Yerinden henüz kıpırdamadığından emin olduğumda, ona doğru adımlarımı temkinli bir şekilde atmaya başlamıştım.

"Aslında, evet. Jeon Jungkook siz olmalısınız?"

Kaşlarını çatarak neden onu aradığımı sorgularcasına çehremi inceliyordu. Aramızdaki mesafeyi en aza indirerek, yüzünü daha yakından görebilmiş ve karşısında durmuştum.

"Benim."

  KCIA kimliğimi ceketimin iç cebinden çıkarmış ve ona göstererek, ifadesine bakmıştım. Gözleri, suratımdan aşağı doğru kaymış ve kimliğime göz atmıştı. Çenesini sıktığında, kimliğimi cebime geri koymuştum.

  "Go Moon Young'un cinayetinde baş şüpheli olarak gözüküyorsunuz. En son sizinle birlikteymiş."

   Gözlerini kısarak, bana bakıyordu. Pişkin sırıtışını suratına taktığında kafasını öne doğru eğmiş ve bıkkın bir ifadeyle iki yana sallamıştı. Konuşmak için dudakları aralandığında, dudak piercingine dikkat kesilmiştim.

  "Otopsi raporunda yüksek dozda uyuşturucu madde kullandığı yazıyordu, ölüm sebebi bu."

  Kaşlarımı yukarı doğru kaldırıp, belirttiği iddiayla dudaklarımı, bilmişliğiyle büzmüştüm.

SAVIOR | TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin