seni bana geri ver

970 60 105
                                    

**Yazar notu: Farklı dilleri Türkçe'ye çevirmeden, en doğal haliyle yazıyorum. Taehyung'un gözünden gördüğümüz için daha etkili oluyor. Çeviremediğiniz yer olursa diye paragraf boşluğu bırakacağım. Yorum atmanız yeterli olacaktır. İyi okumalar.

           Jeon Jungkook'un ağzından | Özel Kısım

Geriye dönüş

   On altıncı yaş günümde, bunun son doğum günüm olmasını dilemiştim. Depresif bir çocukluk geçiriyordum. Her şeyimi kaybetmiştim. Evimi, okul arkadaşlarımı, ailemi ve çocukluğumu... Babamı kaybetmiştim. İnanması güçtü o vakit. Hiçbir şeyim kalmamıştı. Annemin, saçlarımı okşayarak beni uyutuşunu unutamadığım gibi; babamın da her gece içişini unutamamıştım. Unutamadıklarımı da böyle acı içinde hatıralarımda saklamıştım.

  Alnıma ve sevimli yanaklarıma bıraktığı, pembe kokulu öpücükleri vardı annemin; babamın da alkol kokan nefesi. Babamdı büyüten beni. Sevmiyor değildi. Seviyor gibi de değildi. Yokluğunu görüyordum, hissediyordum. Bir parçam eksikti. Ailemin bana, onlar yaşıyorken nasıl davrandıklarını teker teker zihnimde oynatıyor ve kendi dünyamda hayal ederek senaryolarımızı değiştiriyordum. Hayal etmek, bana hayat vermişti.

  Bir başıma nasıl geldiğimi bile bilmediğim bir yerde açmıştım gözlerimi. Hatırladığım tek şey, babamın ölümünden sonra beni "kimsesizler yurduna" götürmek için gelen bir adamdı. Kandırılmıştım. Başımı sokabilecek ve yemek yiyip, yaşıtlarımla konuşabilecek oluşuma kanmıştım...

Akşamın karanlığında, burada çalışan fahişelerin benim için hazırladığı dandik pastaya ve üzerindeki muma bakıyordum. En azından birileri deniyordu. Odanın içindeki baskın ot ve o koku ile karışan ağır parfüm burnuma dolmuştu. Oldukça dağınık ve pislerdi. Bana bakamıyorlardı. Hep çabuk hastalanıyor ve zor iyileşiyordum. Pisliğin içinde büyümüştüm. Bunların hepsi babamın hatasıydı. Büyüdükçe, onu bazı günler mezarından çıkarıp yeniden diriltmek ve beni bir başıma bu acımasız dünyanın en boktan zamanında terk ettiği için gırtlağına yapışmak istiyordum.

    Zaman zaman korkuyordum. Geceleri tuhaf sesler, uyumama engel oluyordu. Çıplak kadınları ve onları, başkaları ile beraber olurken gördüğümden beri uyku problemi yaşıyordum. Yemek yiyemiyor, su içemiyor ve cılız bedenime bakamıyordum. Kendi vücudumu bile çözmeye fırsatım olmadığından, buradaki kadınlar bana yüzümün kızaracağı şeyler anlatıyorlardı. Bu durumdan tiksiniyordum. Daha bacak kadarken gördüklerim tarafından istismar edilmiş ve psikolojik olarak yeme-içmeden kesilmiştim. Ölmek; sahiden bir kurtuluşu andırıyordu...

  Pastanın üzerindeki mumu üflemem için bekliyorlardı etrafımda. Biri, uzun renkli tırnaklı elleri ile omuzumu kavrayıp sıkmıştı.

   "Hadi ufaklık! Üfle de gidelim."

  Trans kadın gülmüştü. Fazla sesli bir tip olduğundan, kahkahasına irkilmiştim.

   "Bırakın şu piçi. Amma naz yapıyo'..."

  Ellerinin arasındaki telefonu ve ağzındaki sakızına bakmıştım. Gözlerim dolmuştu. Beni böyle gördüklerinde hep bir ağızdan ahlamışlardı. Yüzümü ellerimle kapatıp kendi içime kapanmıştım.

   "Yapma be çocuğum. Şu siktiğimin pastasını bi' keselim, yiyelim. Bak nasıl mutlu oluyorsun..."

  Kendi aralarında gülüyorlar ve ağlamamam için bacağımı cimcikleyip duruyorlardı. Beni bırakmaları için ellerini ittirmiştim. Yüzümü yeniden kapattığım ellerimin, bilek kısımlarından tutarak aşağı çekmeye çalışmıştı.

SAVIOR | TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin