Gidebileceğim hiçbir yer yoktu. Yıkık dökük binalar içinde tam bir namlu hedefiydim. Her an başımın üzerine bir bomba yıkılabilecek gibi hissediyordum. Belki evlerin içinde saklanan bir takım insannlara vardı. Asla yakalanmayacağına asla kendilerine zarar gelmeyeceğine inanan bir takım hayalperestler ben de hayal kurmayı severdim. Ama hayal işte ne kadarı gerçek olabilirik ki? Böyle bir durumda ne hayal edersin ki? Bir kutu yemek. Sığınak. Barış. Eğer şimdi bu durumda hayaller gerçek olsaydı. Gökten zembiller ile bomba yerine yemek yağar silah düşerdi. Hayal dediğin bir ejderhanın üstünde uçmak demekti benim için suda yürümek. Bir peri olmaktı.
İlerde insan sesleri duymaya başladım. Daha çok bir tartışma gibiydi. Hızlı adımlarla insan topluluğuna ilerledim. Ve bir binanın arkasına saklandım. Alman askerleri bir takım insanları zorla dışarı çıkarırken bağırmayı da ihmal etmiyorlardı.
"ÇABUK OLUN!"
Hızlıca ağlayan insanları arabanın arkasına arıyorlardı.
Elinde bebeği olan gözü yaşlı anneler, daha liseye giden birkaç kişi ve ömrünün son yıllarını yaşayan yaşlılar. Bir asker zorla bir kadını sürüklerken eşi olarak tahmin ettiğim adam asker yumruk atınca etraf sessizleşti. Asker başı yan bir şekilde dururken kadının eşi hızlı soluk alıp veriyordu. Asker bir anda adamı yere serip ani bir hareket ile yerde yatan adamı kurşuna boğdu. Kadının tiz çığlı ile beraber silah sesine eşlik ederken göğsümde o acıyı hissettim. Kadını incelediğimde karnının hafif şiş olduğunu görünce sanki ölecek gibi olmuştum.
Sığınakta sessizce otururken bir anda baskına uğramıştık kargaşada ne yapacağımı bilmeden karnımı tutuyordum bir anda sürüklenirken hıçkırıklarımı kesmeden karşı koymaya çalıştım. Bebeğime, bebeğimize bir şey olma korkusu bütün bedenimi sararken eşimin askere vurduğunu gördüm. Nefesim göğüs kafesimi yakarken kalbim parçalanıyor gibi hissediyordum. Göz bebeklerim titriyordu. Anlamadığım bir şekilde eşimin yere serildiğini gördüm ardından gözlerime bakarak vurulduğu kalbimdeki acı hat safaya ulaşırken bağırdım. Tüm acının çıkmasını istercesine, ağladım içimdeki seli akıtmak istercesine...
Kapattım gözlerimi bebeğimin eşimin ve hayatımın yok olduğunu görmemek istemezcesine. Hislerden saklanamazdı ki insan...
O acıyı düşündüm,hayal ettim, hissetim, utandım yaşadıklarım hiçbir şeyken şikayet ettiğim için kırıldım içimden bir şey gelmediği için uzaklaştım. Bu hislerden kaçmak için.Koşarken bir an nefesimin kesildiğini hissettim. Ama korku bedenimi durdurmuyordu ne yapacaktım. Biraz koştuktan sonra kalbimdeki acı bacaklarımdaki sızıya karıştı. Göğüs kafesimdeki sızı yerini nefesizliğe bıraktı. Etrafı incelediğimde ellerinde silahlar koşan grubu yakaladı gözlerim içimdeki his onlara doğru gitmemi söyledi. Onları takip ederken merak ediyordum acaba beni kabul edecekler miydi? Neden bilmiyordum ama sanki bir sürüye ait olmak istiyordum. Yalnızlık kurtların arasında tek olmak gibiydi bu durumda ve hiç hoş değildi. Koştukları yer ağaçlık alanlardı. Acaba başıma ne gelecek değilde. Acaba Nasıl ölecektim.
Merhaba yolcularım yazmak çok güzel bir şey! Umarım hissederek okumuşsunuzdur yoksa hiç bir anlamı kalmayacak sizi çok seviyorum. Sanki siz bunu okurken hep berabermişiz gibi hissediyorum. İyi günler yolcularım iyi ramazanlar♥★♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Danube Yolcusu#Justwriteit
AdventureYaşamak sen istedikçe güzel Kader ise sen yılana kadar... Nefes nefese uyanırken yaşlı gözlerimle yatağın hemen karşısındaki aynaya baktım. Saçlarıma korkudan açılmış ıslak gözlerime suratımı birkaç saniye inceledim. Ve neredeyse bulunduğum katı çın...