Arkadaşlar uzun zamandır yazmadım. Üzgünüm karşınızda bu zamanı telafi edecek bir bölüm hepinizi seviyorum
Kate şaşkın halinden çıkmak için gözlerini milyonlarca kez kırpmadan sonra yine bir kaç kez kırptı. Bu kadın aptal.
Ya da sinirleri bozulmakta haklı biraz havaya girmiş olabilirim. Yarın gitmekte ne demek?
" Buna inanmıyorum gelirken mutlaka askerlerle karşılaşman gerekiyordu." Mutlaka karşılaşmam mı gerekiyor bunu nasıl biliyordu.
"- Gerekiyordu? Evet 2 asker gördüm ama senin aksine bir aptallık yapmadım. Temkinliydim." Gerçekten çok temkinliydim değil mi? Sonuçta hızlı davranıp kendimi ve diğerlerini tehlikeye de atabilirdim. Bir dakika ben kime diyorum bunları ? İçimden konuşmaya son vermeliyim.
"- Ben sadece tahmin ettim yani sonuçta askerler her yerde değil mi?"
"- Kate bana bu tahmin gibi gelmedi." Steve'in sesiyle herkes onun
odasına döndü kapısı açık ve buraya bakıyordu. Yavaşça yürüdü birkaç kahve aldı. Ona hala tuhaf tuhaf baktığımızı görünce ellerini ne var gibi arkaya attı.
"- Sadece kahvem bitti buraya sizinle polemiğe girmeye gelmedim tamam mı?" Ashley sırıtarak steve baktı.
"- Daha bugün odana kahve yerleştirdim. Bir kutu." Steve durdu.
"- Görmemişim her neyse ben gidiyorum." Steve hızlıca odasına girdi ve kapıyı kapattı. Kapı kapanma sesiyle herkes birbirine bakıyordu. Ortam tam anlamıyla buz gibi oldu diyebilirim.
"- Kendinden nefret etmen gerek!" Kate sinirle söylenip gitti kendimden asla nefret etmeyeceğim alzheimer asla!..
" " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " "
Odalara dağılırken Ashley beni durdurdu.
"- Yarın. Gitmeyeceksin değil mi ?" ona güven verircesine tebessüm ettim.
"- Gitmeliyim ash ." O hala bana tedirgince bakmaya devam ediyordu.
"- Hem senin odan var mı ? mutfakta yaşamıyorsun herhalde ." Ash derin bir nefes alırken gözlerinin dolduğunu gördüm.
"- Ben kaybetmeye daha fazla dayanamıyorum..." Titrek sesle söyledikleri beni neredeyse ağlatıyordu.
"- Sizi asla bırakmayacağım benden kurtulamazsın ash." Ona sımsıkı sarıldım. Arkamı dönüp odaya giderken içimde beni kemiren tek bir şey vardı.
"- Hayat sözlerimi tutmamı engelliyor ash ... Bana kötülük yapan bir şeyler var. " Fısıltıyla sözlerimi söylerken odanın önüne geldim. Kapıyı yavaşça çalarken Steve bıkmışçasına kapıyı açtı .
"- Anahtarını kullan artık. " Tekrar yatağına yatarken bende altına yattım. ( Hey! alt ranzaya demek istedim .)
"- Kate hiç bir şeyi boş yere söylemez . Sende bir şey hissetmiş olamalı . " Bıkkınca kafaamı yastığa birkaç kere vurdum.
"- O tütsü kokulu umurumda değil . " Uykuya dalacaktım az kalmıştı . Ama biliyordum umurumdaydı . Her kelimesi ...
"- O kadına dikkat et Mira ... Ben o denli tütsü kokan birini görmedim . " Alayına söylediği kelimelerle beraber kıkırdadı . Yan döndüğünü belli eden sesler geldi. Ve bende çoktan uykuya esir düşmüştüm.
Grimsi duvarlarda ilerlerken kalbimin sıkıştığını hissediyordum. Duvarlar siyahlaşırken koşmaya başladım. Siyahlaşan yerlere koşmaya başladım. Benim aydınlığa gitmem gerekiyordu. Kendimi engelleyemiyordum . Öyle hızlı koşuyordum ki . Birazdan bacaklarım kopacak gibi hissediyordum. Vücudum alevler içerisinde yanıyordu. Hani tüm gün bisiklet sürersin de eve gelince terleyip için yanar ya öyle bir şeydi.Ağlamaya başladım . Ardından yere yığıldım . İlk defa bu kadar sesli ağlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Danube Yolcusu#Justwriteit
AdventureYaşamak sen istedikçe güzel Kader ise sen yılana kadar... Nefes nefese uyanırken yaşlı gözlerimle yatağın hemen karşısındaki aynaya baktım. Saçlarıma korkudan açılmış ıslak gözlerime suratımı birkaç saniye inceledim. Ve neredeyse bulunduğum katı çın...