Arkadaki bağrışlar uzaklaşırken küçük bir tom&jerry macerası yaşandığına emindim. Sanki savaşın ortasında değildik unutmuştuk her şeyi uzun zaman sonra dram dolu o havadan kurtulduğum için seviniyordum. Karşımdaki kadın suratımdaki anlamsız tebessüme bakıyordu.
"- Sorun nedir?" kadının seslenmesiyle birlikte kendime gelmiştim. Düşünmek için daha sessizce bir yere ihtiyacım vardı anlaşılan
"- Imm... Pardon... Burada 17 numaralı oda vardı- varmış " Gerçekten insan içerisinde beynimi dinlendirmeye ihtiyacım vardı. Kendi içimde bu kadar fırtınalar koparken dışarıda iki kelimeyi bir araya getiremiyordum. Kadın gülümsedi.
"- Evet ben de duydum. 1'den 260'a kadar oda var. Tabi 17 numaralı oda olması şaşırtıcı normalde 16'dan 18'e atlanıyor." Kadının alay dolu sesi yüzünden sinirlerim zaten gerilmişken ortamdaki bu sıcakkanlılık beni mutlu etmesi gerekirken aksine sinir ediyordu. Dinlenmeye ihtiyacım vardı.
"- Ne hoş. Kaçıncı katta "
"- 1. katta göstermemi ister misin?" Biraz daha konuşursam her an patlamaya hazır bir bomba gibi patlayabilirdim.
"- Daha 1. kattaki odayı bulabilirim!" Kadın tek elini omzuma koydu.
"- Ama 17 numaralı odanın 1. katta olduğunu akıl edemiyorsun" Omzumdaki elini yavaşça yere indirdim.
"- Belki de aklının dahi alamayacağı şeyleri düşündüğüm için buna vakit bulamamışımdır." Saf nefret ile söylediklerim kadını rahatsız ederken neden bu kadar asabi olduğumu anlamaya çalışıyordum. Böyle davrandığım için pişmandım ama bir yandan da gergin.
"- Ben sadece şaka yapıyordum kızım " Benden yaşça büyük olan kadın uzaklaşırken sinirim yerine vicdana bıraktı. O kadar pişmandım ki koşup ağlayarak sarılmak istiyordum. Bunu sona bırakıp bana denilen odaya gittim. Kapıyı çalmadan önce içeriden müzik sesi geliyordu bu hareketli bir parçaydı. Bu müzik normal bir zamanda beni neşelendirmek yerine huysuzluğumu artırdı.
Kapıyı çaldıktan sonra bekledim. Müziğin sesi kısılınca tekrar çaldım.
"- Eğer yine uyarmak için geldi-" Kapının açılması ile birlikte Adının Andrew olduğunu bildiğim çocuk kaşlarını çattı.
" Sen kimsin?"
"- Darly." Neden Darly'ın ismini söylemiştim ki?
"- Senin Darly olmadığına eminim." dedi. Ardından kapıya yaslandı.
"- Yani beni Darly gönderdi-" Lafımı tamamlayamadan öne doğru eğildi.
"- Malları getirdim emaneti ver diyeceksen bu şakadan sıkıldım" Artık biraz daha alay dolu cümleler duymak beni sinir ediyordu.
"- YETER! Sabahtan beri gerginim gözlerimin önünde hamile bir kadının eşi öldürülmüş, üstüne Kate adında bir alzheimer hastası kadın bana hakaret ediyor. Şimdi de sen! biraz dinlenmeye ihtiyacım varken yeterince üstüme gelmediniz mi!?" Gözlerim dolu bir şekilde karşımdaki hiç bir suçu olmayan bir insana bağırıyordum.
"- Peki hala sakin ol, içeri gel sana papatya çayı vereyim." Hala iç çekerken kafamı salladım.
Bir süre ben çayımı içerken o beni izlemiş ve hiçbir şey söylememişti.
"- İyisin değil mi?" kafamı eğdim.
"- Daha iyiyim, teşekkür ederim. Sert çıkıştığım için üzgünüm ama sabahtan beri yorgun bir şekilde düşünmekten kafayı sıyırdım." Anlayışla kafasını salladı.
"- Genellikle buraya gelenler mutlu olurlar ama sen... tuhafsın " Gerginliğimin geçmesi ile birlikte gülümsedim. Nedenini bilmediğim çatallaşmış sesimle konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Danube Yolcusu#Justwriteit
AvventuraYaşamak sen istedikçe güzel Kader ise sen yılana kadar... Nefes nefese uyanırken yaşlı gözlerimle yatağın hemen karşısındaki aynaya baktım. Saçlarıma korkudan açılmış ıslak gözlerime suratımı birkaç saniye inceledim. Ve neredeyse bulunduğum katı çın...