11

14.6K 1.3K 1.1K
                                    

Yanaklarımın içlerini dişleyerek sessizce büzülüp kaldım küvetin içinde. Üşüyor olsam bile gıkımı çıkarmadım. Gözlerimi yumdum sessizce ağladım.

"Jungkook, Tanrı aşkına karşımda sürekli ağlayıp durman çok sinir bozucu!" diye tısladı sıktığı dişleri arasından.

Vücudumu sıkıca sarmaladığım ellerimi çözüp titreyen parmaklarımla gözlerimi silip burnumu çektim. "Ağlamıyorum." dedim ıslak ve birbirine yapışan kirpiklerimi aralayıp puslu görüş alanımdaki güzel yanık tenine bakarak.

Gözkapaklarımı açık tutmak o kadar zordu ki, onun güzelliğine bakma isteğimi bile bastırıyordu. Acı içindeydim, her yerim dökülürcesine ağrıyordu.

Gözlerimi kırpıştırarak açık tutmak için dirensem de başarılı olamadım. Başım küvetin başlığına kaydı ve gözkapaklarım bir kez daha gözlerimi örttü. Vücuduma hücum eden karanlık beni esir aldı. Güçsüz bedenim buna yenik düştü.

**

Omzumdan dürtüklendiğimi hissettiğimde inleyerek başımı çevirdim. Sonra babam geldi zannederek neredeyse yerimden sıçradım. "Özür dilerim baba, kızma. Hemen yemek hazırlaya-"

Gözlerimi araladığım anda Taehyung ile karşı karşıya kalınca sözlerimin devamı havada asılıkaldı. Sertçe yutkundum. Boğazım ağrıyordu. Koca bir yumru çöreklenmişti oraya sanki, yutkunmak canımı yakıyordu.

En son beni küvette ılık suyla yıkadığı zihnime müthiş bir hızla nüfuz etti. Sonrasını hatırlamıyordum.

Paketten çıkarttığı çorbayı plastik kaşığıyla birlikte elime tutuşturdu. "İçersin bunu. Ben gidiyorum."

Gözlerim dolu dolu olurken bana çorba almış olduğu gerçeği beni öyle mutlu etmişti ki. "Ha unutmadan, şapkayı kafandan çıkarma. Sıcak tutman lazımmış kendini. Onu zıkkımlanırsın." dediğinde doğrulup sırtımı yatak başlığına yaslarken çorbayı üstüme dökmemek için insan üstü çaba harcadım.

Bakışlarım üstüme kaydı hızla. Bana kıyafet giydirmişti. Dolabımı kurcalamıştı. Tanrım iç çamaşırım... O ıslak değildi. Yani onu da çıkarıp yeni giydirmişti...

Elmacık kemiklerimden yanaklarıma doğru yayılan sıcaklık hissiyle alt dudağımı kemirdim. Beni tamamen çıplak görmüştü... Tanrım.

Çoktan arkasını dönüp uzaklaştığını fark edince düşüncelerimin derinliğinden sıyrıldım hızla. "Teşekkür ederim Taehyung." dedim arkasından seslenerek.

Ama o durmadı ve tek bir kelime dahi etmeden odamın aralık kapısından çıkıp gitti.

Alt dudağımı ısırarak gülümsedim. Ilık su bana iyi gelmiş olmalıydı. Kucağıma bıraktığım çorbaya bakarak burnumu çektim. "Taehyung'un bana aldığı ikinci yemeksin sen." diye fısıldadım. Gözyaşlarım sanki konuşmamı bekliyormuş gibi kirpiklerimden sıyrılırken, tek elimle başıma taktığı şapkamı okşadım. Onun eli değmişti... Başım üşümesin diye bunu takmıştı bana... Dolabımdan bulmuştu benim için. Hem ağlayıp hem de burukça gülümseyerek çorbamı yemeye başladım.

**

Çorbayı içip bitirdikten sonra toparlanıp yataktan çıkmıştım. Taehyung'un yere fırlattığı kıyafetlerimi kirli sepetine atmış, babama bir şeyler hazırlamak için alt kata inmiştim.

Evde haftalar önceden kalan tost ekmekleri vardı ve bir tane de yumurta. O tost ekmeklerini tavada kızartıp üstüne de yumurta kıracaktım. Yarın... Yarın için yiyebileceğimiz tek bir şey yoktu. İki dilim ekmekle doyacağını umut ediyordum.

PAINFUL • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin