Bölüm2

9 1 0
                                    

Bugün günlerden cumartesiydi ve çiftliğe gitmem gerekiyordu. Erkenden uyanmış annemin dün geceden bıraktığı dağınıklığı toplamış onun yemesi için kahvaltılıkları masanın üzerine dizmiştim. Sonrasında kısa bir duştan sonra günlük kıyafetlerimi giyerek hızlıca evden çıktım.

Çiftliğe gitmek için 2 arabaya binmem gerekiyordu. İlk önce evimin yakınındaki duraktan minibüse binip sonrasında da garajdan şehirler arası minibüslere biniyordum. Yaklaşık bir buçuk saat sürüyordu ama bu sıkıntılı yolculuklar bile beni dinlendiriyordu.

Çiftliğin önüne yaklaştığımızda şoföre durmasını söyleyerek arabadan indim. Girişte çiftliğin güvenlik işlerinden sorumlu olan Ahmet amcaya selam verdikten sonra hızlıca tulumları giydiğimiz yere doğru yürüdüm. Aslında çalışanlarda kıyafet zorunluluğu yoktu ama akşama kadar hayvanlarla haşır neşir olduğumuz için tulum giyiyorduk. Giyinme odasının boşluğundan yararlanıp giyindikten sonra genellikle bana iş buyurması için peşinde dolaştığım Emrah Abiyi bulmak için etrafta kısa bir göz gezdirdikten sonra onu en güzel atlarımızdan biri olan nazlının yanında bulmuştum.

-Kolay gelsin Emrah abi.

-Sağol Alba. İyi görünüyorsun bugün hazır mısın tempoya.

-Bomba gibiyim abi. Ne istersen yapmaya hazırım.

-Böyle olmana sevindim. Yüzündekiler de geçmiş. Şimdilik işler sakin şuanlık sadece ahırları kontrol edebilirsin.

Söylediklerinden sonra cevap vermemeyi tercih ederek işe koyulmak için nazlının bölümünden çıktım. Geçen hafta yine annemin krizlerine maruz kaldığım için yüzümde tırnak izleri ve morluklar vardı. Emrah abinin bahsettiği oydu. Buradaki herkes sıcakkanlı ve yardımsever olduğundan ne zaman yüzümde kollarımda bir şey görseler yardım etmek için çok ısrar ederlerdi. Herkes ailemin ne olduğunu az çok anlıyordu ama kimse beni daha fazla üzmemek için üstüme gelmiyordu.

Ahırlarda bir sıkıntı var mı diye gezinirken onun atının önüne geldiğimde heyecanlandım. Atın adı Sancaktı. Deli doluydu. Herkesi taşımaz hatta bir kaç kişiyi de üstünden atmışlığı vardı. Ama ben hiç cesaret edememiştim. Zaten sahipli atlara önüne gelen binemezdi. Ki bende bu konuda çok iyi sayılmazdım. Ayda yılda bir binici hocalarımızdan Mustafa abi ısrar ederse onun yardımıyla binerdim.

Sancak kafasını kapının üstündeki boşluktan uzatmış bana bakıyordu. Cebimden bir şeker alarak avucumun içinde ona uzattım.

-Sahibini özledin mi oğlum ?

Dediğimle kafasını çevirmişti. Belki de onu özlediği için küsmüştü. Atlar çok hisli hayvanlardı ve ben bizleri anladıklarını düşünüyordum. Ahırları kontrol ettikten sonra yapılacak iş var mı diye dışarı çıktığımda onu gördüm. Adını anıp üstüne onu görmem de büyük şanstı. Mustafa abiyle gülerek bir şeyler konuşuyorlardı. Bende burada durmamın mantıklı olmayacağına karar verip tekrar içeri girdim. Ellerim titrediği için tuluma silerken kendi kendime dönüp duruyordum. Muhtemelen buraya gelecekti ve ben burada olmamın mantıksız olduğunu düşünüyordum ama onunla iki cümle konuşabilecek olmak bile beni mutlu ediyordu. Girişten sesler duyduğumda o tarafa döndüm. Tek başına kapıda göründü. Siyah bir pantolon üstünde de gri bir gömlek vardı. Gözlerimi gözlerine çıkardığımda o da kafasını kaldırıp bana baktı. Beni görünce gülümsedi.

-Hoşgeldiniz Başer Bey.

-Naber Alba ?

-İyiyim efendim sağolun.

-Bir sıkıntı var mı ? Nasıl gidiyor, hem okul hem burası zorlanıyor musun ?

-Yok. Hiçbir zorluğu yok. Hem burası benim için güzel bir fırsat.

ALBA'NIN SEVDASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin