Başer Bey'in gel demesinden sonra bana gösterdiği yere oturmuş kafamı ona çevirmiştim.-Buyrun Başer Bey.
-Öncelikle bu konuşmadan rahatsız olmanı istemiyorum Alba. Amacım seni üzmek, kırmak, rahatsız etmek değil bunu bilmeni istiyorum. Dün gece bize selam verdiğinde halini gördüğümüzde hepimiz şok olduk. Aslında ben de yanına gelmek istedim ama Mustafa engel oldu, yalnız kalman gerektiğini söyledi. Dün seni daha fazla kırmak istemediğim için gelmedim ama şu yüzündeki yaralara bak Alba. Daha dün sana her şeyin yolunda gidip gitmediğini sordum. Bir sorun varsa düşünülür tartışılır ve sonucunda çözülür. Lütfen sana yardım etmemize izin ver. Bunu acıma veya farklı bir şey olarak algılamanı da istemem. Burada hepimiz bir aileyiz üstelik öyle olmasakta yardım etmek isterdim ama sen burada ki en geç çalışanımızsın ve çok başarılı bir öğrencisin. Hepimiz senin yanında olmak isteriz. Lütfen sorununu içimizden biriyle paylaş. Benimle olmak zorunda değil. Sana bu konuda darılmam. Mustafa olur Emrah olur veya başka biri olur. Tek isteğim anlatman. Anlattıkça rahatlarsın ve bir çaresine bakarız tamam mı ? Seni sabah sabah konuşup yeterince darladım o yüzden daha fazla konuşup sıkmak istemiyorum hazır olduğunda anlatacağını unutma. Şimdi güzel bir kahvaltı yap Nazife sultan manyak bir sofra hazırlamış. Sonrasında da işler seni bekler.
Uzun bir konuşma yapmış sonrasında yanağımdan makas alarak bana cevap verme fırsatı vermeden hızlıca ahırlara yönelmişti. Bende bankta oturmuş allak bullak olmuş düşüncelerimi toparlamaya çalışıyordum. Konuşması beni yaralamıştı. Fazlasıyla samimi ve kibar davranmıştı. Beni kırmamak için kelimelerini dikkatlice seçtiğini hissetmiştim. Neden ondan etkilendiğimi çok daha iyi anlıyordum. Ben birini sevmeyi bile bilmezken neden ona tutulduğumu anlıyordum. O herkese karşı saygılı ve sevgi doluydu. Çalışanlarından biri olan bana zor günümde bir babanın evladına olan şefkatiyle yaklaşıyordu. Bu konuşmayı yerimde başkası olsaydı da yapacağına emindim ama şuan bana yaptığı için azıcık şımarmama engel değildi bu. Gülümseyerek banktan kalktığımda kahvaltı salonuna yöneldim. İçeriye girdiğimde mekan boştu. Burası çalışanların yemek yediği kısımdı ve büyük ihtimalle ben odada oyalanırken herkes kahvaltısını yapmıştı. Tepsiyi elime alıp tabağımı doldurduktan sonra camın önüne oturarak sakince kahvaltımı yapmıştım. Gerçekten çok iyi bir aşçımız vardı. Bu kahvaltı için Nazife teyzenin elini öpmeyi aklıma not ederek tepsiyi bulaşık bölümüne bırakıp hızlıca üstüme tulumu giymeye geçtim. Ve sonrası akşama kadar koşuşturmaca.
Gün hızla geçmişti. Şimdi çiftliğin önünde durmuş otobüsü bekliyordum. Saatimi kontrol ederken bir arabanın önümde durduğunu fark ettim. Plakadan ve arabadan tabiki tanımıştım onu. Başer Beydi. Filmli camı indirip bana doğru eğildiğinde oldukça şaşkındım. Aynı gün içinde ikinci konuşmamız olacaktı ve ikiside onun isteğiyle oluyordu.
-Otobüs bekliyorsun dimi ? Gel hadi soğukta bekleme.
-Yok efendim sağolun.
-Bin hadi Alba.
Uzanıp kapıyı açtığında arkaya oturmak saygısızlık olacağı için hızlıca yan koltuğuna yerleştim.
-Zahmet olucak size de. Çok sağolun.
-Ne zahmeti Alba aynı yere gidiyoruz zaten.
Sonrasında sessizleşmiştim. O da yola odaklaydı. Otobüslerle bir buçuk saat süren yolculuk arabayla bir saat falan sürerdi herhalde. Ara ara kafasını çevirip bana bakıyordu ama bir şey demiyordu. Sonunda sıkılmış olacak ki sessizliği bozdu.
-Bugün söylediklerim seni kırdıysa kusuruma bakma.
-Hayır asla. Tam tersine fazlasıyla iyiydiniz. Bize karşı olan bu davranışlarınız gerçekten bizi çok mutlu ediyor. Teşekkür ederiz.
-Biz derken ?
-Çalışanlarınızdan bahsediyorum. Yani sizin hiçbir çalışanınıza kötü bir kelime söylediğinizi bile duymadım. Bu konuda çok naziksiniz.
-Kimseyi kırmak istemem. Herkesin beni ezdiği gibi ben kimseyi ezmem. Bence kimsenin de buna hakkı yok.
-Haklısınız ama işte herkes böyle düşünmüyor maalesef.
-Sevgilin mi ailen mi ?
-Ne ?
-Yüzündekilere sebep olan kişiyi merak ediyorum. Ailenle aranda olan bir şey mi yoksa arkadaşın veya sevgilinle mi ilgili ?
-Ailem. Mustafa abi bugün soracağını söylemişti dün. Ama kimse yüzümdekilerle ilgili bir şey söylemedi. Açıkçası ben bunun sizin sayenizde olduğunu düşünüyorum. Her şey için tekrar tekrar teşekkür ederim. Bu konuyla ilgili anlatmak isteyeceğim ilk kişi siz olurdunuz. Anlatmam gerektiğinin farkındayım ama henüz ben bile sindiremiyorum sanırım önce benim kabüllenmem gerekiyor. Sonrasında eğer hala beni dinlemek isterseniz bende anlatmayı isterim.
Konuşmamı bitirdiğimde uzunca yüzüme bakmış sonrasında çalan telefonu yüzünden cevap verememişti. Babasıyla konuştuğunu tahmin ediyordum çünkü işle ilgili bir konuşma dönüyordu. Babası aradığında kasılan çenesi ve konuşurken fazla ciddi olması sanki babası değil de patronu olduğu hissini uyandırıyordu. Görünüşe göre onun da mükemmel bir hayatı yoktu.
Telefonu kapattıktan sonra hiç konuşmamış, ikimizde sessizliğe gömülmüştük. Sonrasında şehre girdiğimizde bana evimin nerede olduğunu sormuştu ne kadar gerek olmadığını, inebileceğimi söylesem de buna müsade etmemiş eve kadar bırakmıştı. İyi günler dileyerek arabadan ayrılmış ve onun hep bugünkü gibi yanımda olmasını istememe engel olamamıştım. Onun gitmesinden sonra eve girmem gerektiğini biliyordum ama burada durup onu düşünmek daha cazip geliyordu. Eninde sonunda bunun olacağını düşünerek bir hışımla eve girdiğimde içeriden gelen sesler şaşırmama sebep olmuştu. Bir erkek sesi geliyordu ve annemin sesi ona eşlik ediyordu. Annemin babamı yani vefat eden babamı unutamadığını düşünürsek ona ihanet edemezdi. Hızlıca seslerin geldiği oturma odasına girdiğimde annem yüzüme bakmış hoşgeldin demişti. Karşı koltukta oturan adama baktığımda kafa selamı vermiş sonrasında tekrardan anneme doğru dönmüştü. Buradan gideceğimi düşünüyorlardı ama ben ne döndüğünü merak ettiğim için annemin yanına oturmuş ikisinin de şaşırmasına sebep olmuştum.
-Tanıştırayım Alba. Mehmet Bey avukatımız. Babanın babası vefat etmiş ve seninde mirasa ortak olabilmen için yardımcı olacak.
-Anlamadım Cihat dedem mi vefat etmiş ?
-Hayır Alba. Orhan deden. Yani Ali'nin babasıydı. Tıpkı baban gibi o da seni hiç görmedi, bilmedi. Ama bundan sonra herkes senin Ersin' in kızı olduğunu bilecek.
-Nasıl olucak bu ?
-Alba'ya ben açıklıyım isterseniz Banu Hanım. Öncelikle babanın hiçbir akrabası seni bilmediği için mutlaka itiraz edeceklerdir. Çünkü 2 milyon tl gibi bir rakamdan bahsediyoruz. Ve sadece bir amcan olduğunu düşünürsek sana düşen pay bir milyon. Bu durumda bütün akrabaları üstünüze gelecek. Bu yüzden bizim yapacağımız ilk iş DNA testi yaparak bunu kanıtlamak.
-Ben bunların hiçbirini istemiyorum.
-Ne demek istemiyorum kızım. Durumumuz ortada. Adil sabahlara kadar çalıştığı halde ekmek paramızı zor buluyoruz.
-İstemiyorum dedim.
-Zorundasın. Konu kapanmıştır. Mehmet Bey işlemleri hallettikten sonra gidersin ne gerekiyorsa yaparsın.
Hiçbir şey demeye gerek duymadan odama koştum. Ben kimsenin parasını pulunu istemiyordum. Kimsenin sadakasına ihtiyacım yoktu.Evet Adil babam beni bu evde hep yalnız bırakıyordu ama bugüne kadar bizi aç açıkta bırakmamıştı. Karnımızı doyurmaya anca yetiyor dediği parayla her gün içki alıyordu. Üstelik ben hayatımda tekrar başka bir vurgun daha yemek istemiyordum. Hayatlarına dan diye düştüğüm insanlar beni çiçeklerle mi karşılayacaklardı. Herkes bana paragöz biriymişim gibi davranacaktı ve bu hayatta yediremediğim sıfatlardan biriydi öyle anılmak. Başka çaremin olmadığını düşünerek babamı aradım. Belki bu sefer konuyla ilgilenmeye çalışırdı.
-Paran mı bitti Alba ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALBA'NIN SEVDASI
RomanceHayatta kimsenin kusursuz bir yaşamı yoktur. Kimse sorunsuz bir yaşam süremez. Çoğu hikayede bize özendirilen hayatların, aşkların aksine gerçek olan bir şey varsa o da hepimizin ilişkisinde, kariyer hayatında ve sosyal yaşamında sorunlar olabileceğ...