梅花奇迹 : Yeni Yıl Mucizesi (part 12)

876 64 69
                                    

Selamlar Lil'Panda ailesi.

Ben yazarınız Rainbow Panda. Nasılsınız? Yeni bölümü çok beklediniz değil mi? Gecikme için çok özür dilerim. Bildiğiniz gibi ben bir üniversite öğrencisiyim ve inanılmaz yoğun bir programım var. Vakit bulup hikayeyi yazmak benim için lüks olmaya başladı. Ama pes etmeyeceğim. Umarım sizde pes etmezsiniz.

Geçen bölümlerde geçmişe kapı açmıştık. Artık bu bölümde beklenen sonunda gerçekleşecek. Hazır mısınız? 

Ve alın size tam 8000 kelimelik bölüm!! 

Öyleyse sizi bölüm ile baş başa bırakıyorum.

...................................

Feng An'ın evindeki misafirlikleri ertesi gün son buldu. Yola çıkmadan önce Wei WuXian birkez daha ailesinin yanına gitmek istemişti. Lan WangJi ona elbette karşı çıkmadı. İkisi birlikte tepeye gittiler. Erik çiçekleriyle kaplı dallar hafifçe yağan karın esintisi ile sallanıyorlardı. Düşen yapraklar mezarların üzerini kaplamışlardı. Wei WuXian ve Lan WangJi tekrar saygılarını sunmak isteyerek mezarların önünde eğildiler.

"Anneciğim, babacığım, biz artık müsaadenizle gidiyoruz." Dedi Wei WuXian. "Ama üzülmeyin tekrar geleceğiz. Ve bu kez yanımızda küçük bir eşlikçimizde olacak."

"Yuemu, Yuefu bizi kutsamanızdan mahrum bırakmayın. Sizi mutlaka tekrar ziyaret edeceğiz." Lan WangJi hemen ardından ekledi. Wei WuXian'ın kalbi anında sıcacık olmuştu. Bu adama sahip olduğu için çok ama çok şanslıydı. Ardından Lan WangJi zahmetsizce guqinini çıkardı.

Dün gece Wei WuXian uzandıkları yatakta ailesinin ruhlarının Sorguya cevap verip vermeyeceklerini merak etmişti. Muhtemelen bu sebeple Lan WangJi guqinin tellerini Sorguyu çalarak tıngırdatıyordu. Zarif notalar tepenin zirvesinden gökyüzüne doğru salınıyorlardı. Bestenin yarısına geldiklerinde bir anda etraflarını bir sis bulutu kapladı. Kar taneleri ve pembe-kırmızı çiçek yaprakları siste asılı kalmıştı. Olağanüstü görüntünün içinde tam önlerinde pencere gibi bir açıklık oluştu. Ama görebildikleri önüne oturdukları mezar taşları değil bambaşka bir zamana ait bamabaşka bir görüntüydü. Bu ruhların geride bıraktıkları anılardı.

(y.n: Burada yapmak istediğim Donghua'da Sorgu çaldıklarında gördükleri görüntülere, anılara atıf yapmak.)

Sisin içinde iki figür yavaşça belirdi. Bir erkek çocuğu ve bir adam. Adamın cüssesi oldukça tanıdıktı. Üzerinde koyu renk kıyafetler vardı. Belinde deri kemerin üzerine sarılmış koyu mor bir kuşak ve kuşaktan sarkan küre şekilli nilüfer işlemeli bir zil göze çarpıyordu. Uzun saçları başının üzerinde yarım bir topuzla toplanmıştı. Topuzun etrafını ise deri bir saç bağı sarıyordu. Sırtında salınmış saçları arasında bir kılıcın kabzası omzunun üzerinden belli oluyordu. Bu kılıcın koyu ahşap kulpu ve nilüferlerin yeşil yapraklarını andıran bir ayrımı vardı. Bu kılıç babasına ait olan Qiang'dı.

Wei Changze'nın hemen önünde ise küçük Wei WuXian'ın figürü seçiliyordu. Bir kayanın üzerine oturmuş ve önünde diz çöken babasına kıkırdayarak dizindeki yarayı gösteriyordu. Elleri, yüzü ve kıyafetleri çamur ve yapraklarla kaplıydı. Wei WuXian belli belirsiz ağaçtan dereye düştüğü bir anı zihninde canlanmıştı. Bu görüntüler o zamana mı aitti?

Wei Changze oğlunun dizindeki yarayı bir kumaş ile sarmaya başlamıştı. Bir yandan da öğüt veriyordu.

"Oyun oynamak istemeni anlıyorum A-Ying ama kendine dikkat etmen gerek. Eğer sakatlanırsan annen ve baban ne yapar?"

Sesi oldukça yumuşaktı. Derinden ve sakinleştiriciydi. Wei WuXian şimdi bile bu sesi duyunca kalbinin huzurla kaplandığını düşünmüştü.

忘羡 | Wàng XiànHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin