忘羡 | Wàng Xiàn

梅花奇迹 : ALKARISI (PART1)

Merhabalar sevgili Lil' Panda ailesi!!

Nasılsınız?

Ben iyiyim. İlk bölüme olan tepkileriniz beni çok mutlu etti. İkinci bölümü yazmaya çok önceden başlamıştım ama bir anda nasıl ilerleyeceğime karar veremedim. Geçen bölüm benim Titanik fantezi dünyama girdik. Bu sefer ne yazacağım konusunda kesinlikle kafayı yemek üzereydim. Aklımda iki angst hikaye vardı. Ağır dramdı hem de. Ama bir türlü nasıl başlayacağıma karar veremedim. Sonra bir üçüncü konu girdi araya!!! İnanabiliyor musunuz? Ben ki dünyanın en kararsız insanıyım ve resmen kurgularımın ilham perisi tarafından lanetlendim. Neyse. Bu arada bir süredir aktif olmadığımı biliyorum. Ancak final sınavlarım falan derken zaman uçup gitti. Ardından bir süreliğine yazı yazma isteğimi kaybettim. Bu sürede kardeşimle The Untamed izledik. CGI'ın kalitesizliğini sevmese de dizinin konusu hoşuna gitti. İlk başta ona bunu bir danmei olduğunu söylememiştim. Ama o zamanla olayı kavradı. Hatta bir bölümde Lan WangJi'ye "SEVİYORSAN GİT KONU BE PISIRIKLAŞMA!" diye kızdı. Ne güldüm ama. Hala ara ara diziden bahsederken de söylediği tek şey "Ablanın ölmesi neyse de enişte yaşamalıydı be." Diyor. Burada bahsi geçenler elbette Yanli ve ZiXuan. Biraz zalimce ama kızamıyorum. Tabi ki ona hala papapa bölümlerinden bahsetmedim. Ama eminim onları da tahmin edebiliyordur. Dün Game of Thrones'u bitirdiği için açık fikirliliğimi istediğin gibi sınayabilirsin dedi. Ayrıca bu hikayeyi yazmamda bana fikirler vererek çok yardımcı oldu kendisi. Buradan teşekkürler. Okumayacağını biliyorum ama yine de teşekkür edeyim dedim. Aman hadi bölüme geçelim.

Bu seferki bölümümüz 'mpreg' temalı olacak. Mpreg'in ne olduğunu bildiğinizi düşünüyorum. Ama bilmeyenler varsa kısaca açıklayayım. Erkeklerinde hamile kalabildiği hikayelerdir diyebiliriz. Omegaverse'den farklı sayılmaz. Ama burada alfalık - omegalık yok. Umarım beğenirsiniz.

Ayrıca bu bölüm biraz korku ögesi içermektedir. ‼️

İyi okumalar.

..................................

Xuehua Kasabası, Jiangnan'ın sınır kasabalarından biriydi. Küçük ve oldukça sevimli bir yerdi. Kasaba Yunmeng ve Jiangnan sınır hattında Karlı Tepe denilen bir mevkideydi. Termal kaynak suları ile ünlenmişti. Kasaba hızla gelişmiş ve tıpkı karın ortasında açan bir kardelen gibi güzelleşmişti. Bu yüzden insanlar buraya Xuehua Kardelen Çiçeği Kasabası ismini vermişlerdi.

(y.n: Jiangnan, Gusu'nun bulunduğu bölgedir. Gusu buranın bir şehri. Tıpkı Lotus Koyu'nun (ya da Nilüfer Rıhtımı) Yunmeng'ın şehri olması gibi. Bazı haritalarda Yunmeng ve Jiangnan'ın sınırdaş olduğunu gördüm. Xuehua Kasabası ise tamamen benim hayal ürünümdür.)

Yüzlerce yıldır insanlar buraya şifalı kaynak sularından yararlanmak için gelirdi. Sadece Gusu'dan değil, başta Yunmeng olmak üzere diğer sektlerden de gelen ziyaretçiler çok olurdu. İnsanlar buranın sularının ömrü uzattığını ve hastalıkları iyileştirdiğine inanırlardı. Bu yüzden popüler bir uğrak noktasıydı. Ayrıca bir yılda yeni evli çiftlerin buraya sağlıklı bebekleri olması için gelmesi de yaygınlaşmıştı.

Lakin son birkaç aydır güçlü bir iblis kasabaya dadanmış ve lohusa anneleri ve bebekleri öldürmeye başlamıştı. Bu yüzden kasaba halkı yardım için Gusu'ya haber göndermişlerdi. Wei WuXian ve Lan WangJi'de beraberlerinde getirdikleri SiZhui ile kasabaya gelmişlerdi.

Kasabaya dadan iblisin adı Alkarısıydı. Lohusalara musallat olan korkunç bir yaratıktı. Dev kadar büyük, uzun boylu, uzun parmaklı ve uzun tırnaklaydı. Çok çirkin ve iğrenç bir suratı vardı. Bedeni yağlı, uzun ve siyah saçlı olurdu. Saçları, aynı zamanda darmadağınıktı ve kocaman bir başa sahipti. Dişleri at dişi gibi iri ve seyrek, ayakları ise tersti. Alkarısı, lohusaların ve yeni doğan çocukların kalplerini yiyerek beslenirdi. Alkarısı kurnaz olurdu. Bu yüzden insanlara güzel bir kadın gibi görünürdü. Kandırmayı en sevdiği insanlar ise genelde bebek sahibi olmak isteyen çiftler olurdu. Onlara tılsımlar verir gebe kalmalarına yardımcı olurdu. Ardından bebek doğduğunda ise saldırısını gerçekleştirirdi. Alkarısı yeni doğum yapmış olan annelerin mutluluklarını sömürmeyi severdi. Bu yüzden kalplerini söker ve onları yerdi. Bebeklerin ise annelerine karşı duydukları masum sevgi için öldürürdü.