Merhaba!!! Yeni bölüm getirdim canlarım. Birazcık uzun bir bölüm oldu. Umarım seversiniz.. paragraflara yorum yapmayı unutmayın lütfen!! En çok onları seviyorum. Güldüğüm yerlere siz de gülüyor musunuz çok merak ediyorum.
Oy kullanmayı ve fikirlerinizi söylemeyi unutmayın!!
Seviliyorsunuz mor kalpler size💜💜
Taehyung'dan
Yorgunluk ve uykusuzlukla koltuğun başına çöktüğüm zaman hemen yanıma oturmuştu Jimin. Birkaç saat uyuyabildiği için benden daha iyi görünüyordu. Yol boyunca bir gram uyku uyuyamamış, uyursam uyanamam diye sabah boyunca uyanık kalmaya çabalamıştım. Nihayetinde uğraşıma değmişti. Bütün gösteriyi izlemiştim.
Hele en sonda söylediği şarkı. Gerçekten kafayı yemelik bir haldeydim. Etraftaki insanları unutup o anda yanına koşmak ve aklımdan çıkmıyorsun demek istemiştim. Neyse ki Jimin beni durdurmuş ve eve geldiğinde söylemem konusunda ikna etmişti. Telefonumla oynarken gülümsedim.
"Çok güzel değil mi?" Telefonu Jimin'e doğru çevirdiğim zaman güldü.
"Cidden cevap vermemi istemiyorsun değil mi?" İç çektim. Haklıydı. Gerçekten bir cevap vermesini beklemiyordum. "Hikaye mi atıyorsun?"
Aslında aklımda olmasa da neden atmayacaktım ki? Sosyal medya denilen şey ne için vardı bilmiyordum ama benim için bir anı kutusu sayılırdı. Telefonumda her zaman tutamayacağım bazı şeyleri hemen bulabileceğim bir anı kutusu.
Telefonu yana bırakıp içeriye baktım. "Herkes nereye gitmiş?"
"Jin ağabey balık tutmaya çıkarmış. Jungkook söyledi."
Jimin'i yana doğru itip az evvel oturduğu yere doğru kıvrıldım. O kadar yorgundum ki... Ama uyuyamazdım çünkü aklımdan çıkmıyordu. Bu kez söylemem şart olmuştu.
"Çok konuşulan ifadelerini kullansana!"
"Hı?" Jimin üzerime doğru eğilmişti. Kendi kendine konuşmaya devam ediyordu.
"Biliyorsun işte. Oldukça havalı bir adamsın. Hayranları deli eden şu yüz ifadelerini diyorum."
Gözlerimi kapatıp iç çektim. Mesele havalı olmam değildi ki ona zarar vereceğimi düşünüyor olmasıydı. Yine de bir şekilde fikrini değiştirecektim. Dün gördüğüm şeyden sonra onu bu şekilde yalnız bırakamazdım. Sonsuza kadar yanında olmam gerekiyordu.
Ayakkabıları sorduğum zaman verdiği o tepki aklıma gelince içim bir tuhaf oldu. Hissettiği mahcubiyetini ben de içimde hissedebiliyordum. Sorduğum soruya, haberi gördüğüm anda pişman olmuştum ama iş işten geçmişti.
Başına gelen şeylerden hiç haberimin olmadığı gerçeği beni bilmem kaçıncı kez üzerken iç çektim.. İlk önce bana gelip anlatmasını istiyordum. Mutluyken üzgünken aklına ilk ben gelmek istiyordum.
Kapının sesini duyunca söylenerek Jimin'in kucağından kalktım. Büyük ihtimalle üyeler balık avından döndü diye düşünürken Jimin kapıyı açmıştı ve gelenin hiç de beklemediğim biri olduğunu sesinden anlamıştım. Çabucak masanın üzerinde duran paketi alıp ayağa kalktım. Nereye saklayacaktım bu paketi? Neden saklamak istiyordum ki? Arkamda sesini duyduğum zaman durdum. Sonrası ise çok tuhaftı. Tuhaf ve beklenmedik. Beklenmedik ve muhteşem.
Nasıl söylerim nasıl konuşurum diye dert edip dursam da bir anda olmuştu her şey. Neden gelip bana sarıldığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Neden ağlayacak gibi bakıyordu? Neden konuşurken dudaklarını ısırıyordu? Bir sürü neden vardı ama tek bir sonuç vardı. Kollarımın arasındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redamancy ❦ KTH
FanfictionÇalışmak, yemek, uyumak ve yeniden çalışmak. Yoon Seul hayattaki tek gayesi yaşayıp gitmek olan, çalışmak ve harcamak arasındaki döngüye takılı kalmış bir kadındı. Çok kullanmadığı misafir hanesine kabul edeceği insanların hayata bakışını değiştire...