Mingi'den
Yunho'nun dedikleriyle gözümden birkaç damla yaş düştü. O odadan çıkınca kendimi yere bırakmıştım. Seonghwa ve Wooyoung hemen yanıma gelmişti. "Yeosang Yunho neden bu kadar sert tepki verdi?" Yunho'nun patronu sormuştu. Bir süre sakinleşmek için derin nefesler aldım. "Yunho hyung babasını trafik kazasında kaybettiğinde 5 yaşındaydı. O kazada Yunho hyungda arabadaydı ve babasını kanlar içinde görmüştü. Bu onda büyük bir tramvaya neden oldu. Annesi ölünce bile onu zor teselli ettik. San bilir ne kadar zorluk çektiğimizi" kendimi bir pislik gibi hissediyordum. Yeosang konuşmaya devam edince yine ona dikkat kesildim. "Yunho hyung annesine bir söz vermişti. Asla hiçbir şekilde kendini insanların zevkini karşılayacak bir sürtük olmayacağına ve zorla da olsa buna izin vermeyeceğine söz verdi. Cidden aşık olup kız erkek fark etmeksizin mutlu bir evlilik yapacağına dair söz verdi."
Kafamı yere eğdim. Bu durumda bende onu kullanmış oluyordum. Ama kardeşinin sağlığı için annesine verdiği sözü bozacak kadar seviyordu onu. Ve ben göz göre göre onun canından çok sevdiği kişiyi Jonghoya vermiştim. Yunho ile konuşmam gerekti. Tam ayağa kalkmıştım ki odanın kapısı açıldı. Gelen San dı. "Hongjoong boş oda yokmuş ne yapıcaz?" bir süre bakışıp sonrasında Yeosanga döndüler. "Sizi başka hastaneye sevk etmemi ister misiniz?" odadaki tüm bakışlar bana dönmüştü. "Mingi hyung ne saçmalıyorsun-?" sinirle Jonghoya dönüp. "Kapa çeneni. Şuan bu durumda olmamız senin suçun. Seni daha önce uyarsığım halde akıllanmadın. Nereye kadar böyle devam edeceksin ha!!" Jongho susup başını eğmişti. Haklı olduğumu biliyordu. Bay ve bayan Choi seslerini bile çıkarmıyorlardı. "Mingi hyung buna gerek yok. Burada kalabilirim. Abimi boşverin sadece sinirleri bozulduğu için öyle dedi" umarım öyledir bakışı attım.
Aniden açılan kapı ve gelen bağırtı ile küçük bir çığlık atmıştım. "Neden hala buradasın Yeosang!!??" Yunho bağırmam ile önce bana tıhaf tuhaf bakmış ardından San'ın yanına ilerlemeye başladı. "San Yeosang neden hala bu odasa?" San bir gülüş atıp hızla geri doğru kaçtı. "Boş oda yokmuş. Ama bak biricik sevgilin bizi başka hastaneye sevk edecekmiş" sevgili lafını duyunca Yunho bir an duraksamıştı. Geri dönüp bana baktı. "Nasıl halledeceksen hallet şu işi sonrasında çık git hayatımdan" onu bırakmak istemiyordum ama sanırım mecburdum. Buruk bir gülümseme ile başımı sallamıştım. "Seonghwa hyung benimle gel" Seonghwa hyung kafasını sallayıp peşimden gelmişti. "Jongho bundan sonra karşıma çıkmasın. Çıkarsa canını yakarım" kolumdan tutup beni durdurmuştu. "Mingi ciddi olamazsın. Tamam bazı hatalar yaltı ama arkadaşlığınızı bitiremezsin" ciddiyetle ona dönüp "Seninle de bitirmemi ister misin? Hata dediğin nelere mâl oldu biliyor musun?" Seonghwa hyung tam ağzını açacaktı ki tekrar konuşmaya başladım. "İlk defa babam bana adam gibi davranmıştı. Sırf sevgili konusunda yapptığım seçim için. Aramız düzelmişti. Onu da geçtim ciddi anksiyete krizimi sın anda o engelledi. Doktorumu aradın o günün akşamına. İlaç bile içmeden sakinleşmemi mucize olarak gördü. O gece Yunho olmasaydı işler ciddi boyuta binebilirdi. Ama siz hala kendi derdinizdesiniz. Beni düşündüğünüz yok ki"
Hızla girişteki danışmana gidip sevk işlemlerini halledip onları özel bir hastaneye aldırdım. Hastane benim şirketime ait olduğu için hiçbir masrafı karşılamaları gerekmiyordu. Geri odaya döndüğümde bağırış sesleri geliyordu. Hızla odaya girdiğimde sesler birden kesilmişti. Jongho ayaktaydı ve annesi onu tutuyordu. Yunho tam ortada Bay Choi'nin karşısında yüzünü tutuyordu. Kısaca oda karışmıştı. Yunho kafasını kaldırıp yaşlı gözlerle bana baktı. "Sorun çıkarmasan olmuyor mu? Çok mu memnunsun yaptıklarından?" yüzü kızarmıştı. Sinirle Bay Choiye dönüp "Ona hangi cüretle elinizi kaldırırsınız?" Wooyoung yanıma gelip "Mingi haddini aşma" dedi. Onu kenara itince son anda San düşmesini engellemişti. "Oğlunuzla iletişimimi ben kesiyorum Bay Choi bununla Yunho'nun ilgisi yok. Eğer kararımdan memnun değilseniz şuan sizinle de ilişkileri kesebilirim!!!" bundan korktuğunu biliyordum çünkü şirketini batmaktan kurtardığım için bana borçluydu.
1 saat içinde Yunholar bizim hastaneye sevk edilmişti. Bende bir sorun oluşur diye bir süre yanlarında durmuştum. "Mingi neden özel hastaneye getirdin ki bizi. Sana güvenende kabahat" Yunho'nun tavrına gülüp koltuğa yayıldım. O ise gidip Yeosang'ın başucuna oturdu. Hızla açılan kapı ile tüm gözler kapıya dönmüştü. "Mingi bebeğim" içeri giren annem ve babam ile şaşkınca baka kalmıştım. "Mingi sen iyiysen neden hastaneye kendi adına kayıt yaptırdı?" evet işte şimdi bittim. "Kendi adına mı kayıt yaptırdın Mingi!!!" ona bakıp tatlı tatlı gülümsedim ama o aşırı sinirliydi. "Yunho oğlum sen neden hastanedesin?" Yunho bir bana bir anneme bakıyordu. "Yunho hyung ben acıktım" Yeosang'ın adeta fısıltı gibi çıkan sesi ile Yunho kocam gülümseyerek "Bunu neden kısık sesle söylüyorsun bebeğim. Utanmana gerek yok. San git Yeosanga yemek al" San gözlerini irice açarak "Param yok benim. Hongjoong gitsin. O zengin" Yunho baygın bakışlarını Sana yollayıp "Deli etme beni git yemek getir" San dudak büzüp odadan çıktı.
"Bebeğim canın acıyor mu?" Yunho ve Yeosang tatlı bir sohbet içerisine girmişti. Annem yüzünde gülümseme ile onladı izliyordu. Babam ise kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Kısa bir süre sonra San arkasında yemekhane görevlisi ile içeri girdi. "Küçük bebeği doyurma zamanı" Yeosang kaşlarını çatıp "Senden büyüğüm ben San" diyerek sinirlendi. "Mingi kim bu çocuk?" babamın sesi sinirli çıkmıştı. Gözlerimi onlardan ayırmadım. "Onun için değerli birisi" dördü birden hem tartışıp hem de gülüyordu. "Ay gençler durun çocuk yaralı. Yemeğini yesin de iyileşsin" annem de aralarına katılınca gülümsemem daha çok artmıştı. "Mingi sevgilin neden başkısına değer veriyor? Hemde senin karşında?" düz bakışlarla babama dönüp. "Sevmesin mi baba? Birlikte büyüdüğü kişiler işte" babam daha çok sinirlenip "Asıl birlikte büyümüş olmaları sıkıntı. Arkadaşız ayağına seni uyuturlar" sinirle kaşlarımı çatıp
"Ne ima etmeye çalışıyorsun baba?" babamda sinirle yumruğunu sıkıp "Neden Bay Choi ailesiyle tartıştığını ve bize iyi göstermeye çalıştığın sahte sevgilini savunduğunu soruyorum?" sinirle ayağa kalkıp "Düzgün konuş" lanet anksiyetem yine kendini belli etmeye başlamıştı. "Ben doğruları söylüyorum" sinirle üzerine yürüyüp "Sınırlarını zorlama baba. Düzgün konuş dediysem düzgün konuş. Bir bildiğim var ki onlarla tartıştım" babam da benim gibi ayağa kalkıp üzerime gelerek "Bir kafede bulduğun sürtüğü bize sevgilim diye yutturup Jongho'nun kriz geçirmesine neden olan sensin. Şimdi de çocukluk arkadaşı diye gözünün önünde seni aldatıyor" sinirden damarım görünmeye başlamıştı. Göz ucuyla Yunho'ya baktığımda gözleri dolmuştu. "Aptal bir sebep yüzünden kriz geçirip Yunho'nun kardeşini hastanelik eden Jongho. Buda yetmezmiş gibi Yunho'ya el kaldıran kişi de Bay Choiydi. Şimdi gör bakalım kim kafeden bir sürtüğü size sevgilim diye yutturmuş" hızla Yunho'nun yanına gidip tuttuğum gibi dudaklarına yapıştım. Yunho'nun gözleri irice açılmış ve birkaç damla yaş düşmüştü. Tuzlu gözyaşları dudağıma değince ondan ayrılıp yüzünü göğsüme bastırdım. "Kimsenin sana zarar vermesine izin vermicem. Bu benim ailem bile olsa"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're Only Me
FanfictionYunho sıradan bir hayat süren bir garsondu, ta ki bir müşterisi onun eşcinsel olduğunu öğrenene kadar. Mingi bir gün ailesinin baskıları ile anlaşma imzalayacakları şirketle olan yemeğe katılır. Yemekte ailesi onu karşı şirketin kızı ile evlendir...