I Should Have Known

107 18 35
                                    

Bay Choi'nin bağırması ile yavaşça arkamı döndüm. "Adımı öğrenmeniz büyük şeref Bay Choi ama sizin oğlunuzun yardımını alacağıma fahişe olmayı yeğlerim" demem ile, San ve Hongjoong hyungun 'çüş' diye bağırması, Mingi'nin içtiği suyu Wooyoung'un üstüne tükürmesi ve Seonghwa'nın yediği yemek yüzünden öksürük krizine girmesi bir oldu. Bay ve Bayan Choi bana şokla bakarken telefon sesim yemek odasını doldurdu. "Alo?" arayan babamdı. "Yunho eve geldim ama sanırım evde bir sorun yaşadınız. Bu ev neden bu kadar dağınık ve etrafta kırılmış eşyalar var?" tatlı olduğunu düşündüğüm bir gülüş atıp elimi belime koyarak bizimkilere döndüm. "Şey baba ya... Yeosang ve biricik sevgilisinin arkadaşları San ile anlaşamadı da evde kavga çıktı. Ben Yeosang'ı hastaneye getiricem diye unuttum toplamayı ehehehe" sinirle bizimkilere kaş göz işareti yaptım. "Neyse baba ben hastane ismini vereyim sen oraya git-- ay aman gel işte ehehe"

Babam onaylayan mırıltılar çıkarıp telefonu kapatmıştı. "O evi siz toplayacaksınız onu bunu bilmem ben. Kalkın hastaneye..." sinirle Jongho'ya dönüp "Sende gelmek zorundasın" dedim sinirle. Yan bir gülüş atıp "Hani benden yardım almak yerine fahişe olmayı yeğlerdin?" kendini zeki zanneden bir aptaldı. "Mingi ile sahte sevgililik yapmam da fahişelik değil miydi? Tek fark ben para almadım bu konuda. Hatta sana göre onu öldürecek bir katıldım değil mi Jongho? Ama bilmediğin bir şey var..." masaya eğilip direkt yüzüne baktım. "Bir insanı öldürmekdense hayatta süründürmeyi tercih ederim. Çünkü öldüm dediğin onun için bir ödül olurdu? Değil mi?" gözleri sonuna kadar açılmıştı. Sadece onun değil masadaki herkes aynı durumdaydı. "Eee Saniii hadi gidelim yoksa Yunho hyung yılların sinirini Jongho'dan çıkaracak" San gülerek beni izliyordu. Yeosang'ın dediği ile suratı düştü ama bana dönüp "Kral geri döndü demek" diyerek omzuma yumruk atıp Yeosang'ı kucakladı. "Aigoo Yeosang kilo almış. Yunho küçük bebeğimiz gün geçtikçe büyüyor" ben kahkaha atarken Yeosang San'ın saçını çekiyordu. Mingi gelip kolunu omzuma atıp ilerlemeye başladı.

Ben, Seonghwa ve Hongjoong hyung Mingi'nin arabasına binmiştik. İşıklarda durunca yine uzanıp radyoyu açtım. Şansıma yine çok sevdiğim bir şarkı denk gelmişti. 'Nightcore- I should have known' ben şarkıya eşlik ederken Mingi bana bakıp gülüyordu. Elime bir şu şişesi verip mikrofon gibi kullanmamı sağladı. Ben havaya girip bir idol misali şarkıyı söylerken Mingi arada bana bakıyordu. Arkadaki ikili ise gülme krizine girmişti. Tekrar ışıklarda durduğumuzda Mingi ve bende gülme krizine girmiştik. Yan tarafımızdaki arabayı görmem ile gülümsemem bir oldu. Mingi'yi dürtüp yanımı gösterdim. Yan arabada San şoför koltuğundaydı, yanında Wooyoung vardı. Arkada ise Jongho ve Yeosang. San ve Wooyoung birbirlerine girmişlerdi. Jongho ve Yeosang pek tınlamıyordu anlaşılan çünkü hala sohbet ediyorlardı. "Yunho masada dediklerinde ciddi miydin?" Mingi'nin konuşmasıyla ona dönüp yüzüne baktım. Işık yandığı için yola dönmüştü o. "Bir kısmında" bana kısa bir bakış atıp tekrar yola döndü. O sırada hastaneye varmıştık.

Hastaneye varmamız ile konu kapanmıştı. Bizimkileri odaya yerleştirip doktorla konuşarak durumu anlattık. Mingi konuştu daha çok ama neyse. Odada otururken birden kapı açıldı ve elinde poşetle babam girdi. Gülümseyerek ayağa kalktım. Tam yanına gidecekken birisi beni Mingi'nin üstüne fırlattı. Ben kendimi toparlamaya çalışırken Mingi ile göz göze geldim. İfadesizce bakıyordu. Hemen kendimi düzeltip ayağa kalktım. Beni iten San'dı. "Yah San seni bir döverim varya aklın şaşar" onu kenara itip babama sıkıca sarıldım. "Eee oğlum hanigisi sevgilin" benden ayrılır ayrılmaz söylediği şey ile suratımı asmıştım. "Bunca zaman sonra yanımıza gelmişsin sorduğun soruya bak" babam bana gülümseyip tekrar önüne döndü. Mingi ayağa kalkıp elini uzattı "Tanıştığımıza memnun oldum efendim. Ben Mingi. Yunho'nun sevgilisi" babam elini sıktı. İtina ile Mingi'yi süzüp Yeosang'ın yanına gitti. Babam Yeosang'ın yanına gidince Mingi tekrar düz bir şekilde ruhsuzca bakmaya başladı. Tuhaf davranıyordu. Umursamadan babam ve Yeosang'ın yanına gittim. "Ee Yeosang hangisi Jongho?" Yeosang tatlı bir şekilde gülüp konuyu geçiştirmeye çalıştı ama başaramadı. Jongho yüzünde bir gülümseme ile "Merhaba efendim ben Jongho" demişti.

Gözlerimi kısıp en delici bakışlarımı ona gönderdim. "Yunho anlıyorum kardeşini korumak istiyorsun ama çocuğa öyle bakma" demişti. Sahte olduğu belli olan bir kahkaha ile babama gülüp surat asarak yine önüme döndüm. Mingi ile göz göze gelince bir süre ifadesizce birbirimize baktık. Arabada sorduğu sorudan sonra tuhaf davranmaya başlamıştı. Davranışları ve bakışları değişmişti. Daha soğuk ve mesafeli. "Yunho bir sorun mu var oğlum?" babamın sesi ile transtan çıkıp ona döndüm ve gülümsedim. "Dalmışım öyle" dedim. "Ben çok kalamayacağım. Fark ettiysen eşya felan da getirmedim. Birkaç saat sonra tekrar uçuşum var. Yani Amerika'ya dönmek zorumdayım. İşlerin durumunu biliyorsun" demişti. Anlayışla kafamı salladım. "İlla ki tatil için tekrar geleceksin ama değil mi?" diye sordu Yeosang. Babam kısaca başıyla onaylamıştı. Mingi'nin telefonu çalınca odadan çıktı. "İstersen sende git. Biraz konuşursunuz" demişti. Anlamsızca ona bakarken odada bir sessizlik oluştu. "İkiniz arasında bir sorun olduğu belli oluyor Yunho. Çocukluğunu bilirim senin. Birini sevince böyle tepki vermezsin sen" demişti. Burukça tebessüm ederek yerimden kalktım. Odadan çıkıp biraz ilerdeki Mingi'nin yanına gittim. O sırada o da telefonu kapatıyordu. Kısaca bana bakmış konuşmamı beklemişti. Ben ise sessiz kalıp sadece bu davranışlarını anlamaya çalışıyordum.

Bakışmamız çok uzun sürmemişti. "Efendim istediğiniz oda hazır" diyerek bir yeri işaret etti. Mingi kolumdan tutup beni peşinden sürüklemeye başladı. Hastane otoparkına geldiğimizde zorla da olsa onu durdurdum. "Mingi babam burda Yeosang ne olacak" demem ile beni zorla arabaya tıkıp kendi de bindi. "Seonghwa hyunga haber verdim onlar bir süre oyalayacak" demiş ve uzanıp kemerimi bağlamıştı. Arabayı çalıştırıp hızla otoparktan çıktı. Yol boyunca sinirle yola baktı. Direksiyonu öyle bir sıkıyordu ki kolundaki damarları görünüyordu. Bir an korkmadım değil. Kafamı dağıtmak için radyoyu açmaya bile korkuyordum şuan. O kadar sınırlı duruyordu ki. Rezidansa girmesi ile şaşkınca ona döndüm. "Mingi şuan eve gelmen ne kadar doğru. Babam ve kardeşim hastanede" demem ile arabayı park edip beni dinlemeden arabadan indi ve hızla benim tarafıma geçip önce kapımı açtı kemerimi çıkararak beni tekrar peşinden sürüklemeye başladı. Evinin önüne geldiğimizde sinirle kapıyı açıp beni içeri çekti ve kapıyı çarparak sırtımı sinirle ve sertçe duvara yasladı.

You're Only MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin