Herşey rüya gibiydi. Buraya geleli 3 günolmuştu ve başıma gelmeyen kalmamıştı. Birsürü kötü şey ve bir iyi şey. Sen benim başıma gelen en güzel şeysin Morgan. Bir süre o şekilde güneşi izledik. İkimiz de konuşmuyorduk. "Gidelim mi ?" diyerek sessizliği bozdum. Joseph beni kafasıyla onayladı ve kalktık. Arabaya doğru ilerlemeye başladım arkadan gelip ellerini ellerimin aradına soktu. Neler oluyordu ? Bunlar rüya değildi. Peki ya ben ? Ben ne zaman bu kadar şans sıçar olmuştum ? Elleri. Çok fazla sıcaktı. Ya da bana öyle geliyordu. Tanımadığım bu adama yaşadığım her şeyi unutacak kadar ne zaman aşık olmuştum ? Hah. Önemsiz. Sonuç olarak aşk diye bir şey vardı ve ben bunu dibine kadar yaşıyordum. Arabaya geçtik uzun bir süre konuşmadık. İzliyordum. Yüzünün her santimetre karesini ezberlercesine izliyordum onu. "Ne yapıyorsun sen ?" dedi alaycı bir gülüşle. "İzliyorum" dedim. Anlamsız anlamsız baktı. "Çok güzel" dedim ardından. "Ne çok güzel ?" diye sordu. "Çok güzel kirpiklere sahipsin" diye devam ettim. Gülümsedi. Birşey demedi. Ona aşık olmam ukala ve pis bencil yürüyen ego olduğunu değiştirmiyordu. Kendimi öldürsem yeriydi. İnsan niye böyle birine iltifat eder ki. Bu huyundan nefret ediyordum. İnsan nefret ettiği birini sevebiliyormuş. Bunu onda öğrendim. Herneyse. Eve gelmiştik. Ve beni bekleyenler belliydi. Monica, Monica ve Monica...
× Joseph Morgan ×
Akşam John ve Monica nın yeğenlerini ziyarete gidecektim. O kızla tartışmak iyidi. Melissa gibi boş boğaz değildi her an beni dövebilirdi he. Hahah. Tabi ki hayır. Joseph Morgan'a kimse kafa tutamaz. Evlerimiz yakın olduğu için arabaya gerek duymadım. Yola çıktım. Biraz yürüdükten sonra bazı sesler duydum. Bir kız ve bir erkek kavga ediyorlardı. Muhtemelen bizim caddelerin klasik sevgili kavgalarındandı. Ya da erkek kızı seviyordu ve kız onu sevmiyordu. Herneyse. İkisinin de canı cehenneme. Monica'lara varmıştım. Kapıyı bi iki kez çaldıktan sonra kapı karşısındaki seksi duruşumu aldım. Bir elimi kapının yan tarafına koydum. Kapıyı Monica ve ya Melissa açarsa büyük ihtimalle bayılacaktır. Ve kapıyı Melissa açtı. "Selam bebeyim" dedim ve bir makas aldım. Hahaha bu kızı heyecanlandırmak bana komik geliyordu. "S-selam. Şey a i-içeri geçsene" diyip içeri davet etti. Yemek yiyorlardı. Beni de davet ettiler ama ben reddettim. Bir süre sonra masadan kalkıp yanıma geldiler. John la sohbet ederken "Mm şey. Yeğeniniz nerde ?" dedim. Monica John'a fırsat vermeden "Simona gezintiye çıktı. Melissa gibi değil o gece geç saatlere kadar gezer" anlaşılan Moni yine Melissayı övmeye başlayacaktı. "Hmm anladım neyse ben kalkayım" diyip kapıya doğru yöneldim. John benle beraber geliyordu "Moni'yi biliyorsun ona inanma. Simona'nın aklı çok karışık biraz yanlız kalması gerekiyordu" dedi. "Anlıyorum seni dostum. Sana iyi geceler ha bide iyi sabırlar" dedim ve gülmeye başladık. John içeri geçti. Biraz daha ilerledikten sonra. Jess'in evinin önünde karmaşa vardı. Kaybolmuş. Kos koca adam. Nereye kaybolabilir Tanrı aşkına. Evime geçtim ve bir film açtım.
× iki gün sonra ×İki gün geçmişti ve Simona ortalıkta yoktu. Kendimi düşünmeye verdim ve Simona'ın evden çıktığı gece olanları gözden geçirdim. Bir şeyin üzerinde fazla durursam onu kesin çözerdim. Elimde üç ilginç olay vardı. Kavga ettiklerini sandığım bir kız bir erkek. Gezmek için çıkıp eve dönmeyen bir Simona. Ve evden kaçmış ruh hastası bir Jess. Parçaları birleştirdiğimde anlamlı geliyordu. Peşinden gitmekte yarar vardı. Geçenlerde Jess'e sarhoşken rastlamıştım. Depo gibi bir yerden ve oranın çok gizli olduğundan bahsetmişti. Oraya doğru gitmek için arabama bindim. Orasını bulmak çok zor olmamıştı. Doğa üztü beyin diyelim ya da doğa üstü güçler. Ama bir şey vardı. Ben bunu neden yapıyordum ? Simona benim neyimdi ? Hah. John için. Evet çok iyilik sever değilim ama var sayalım kş bunu John için yapıyorum. Son gördüğümde yeterince üzgündü. Depoya vardı. Jess'in arabası ordaydı. Herşey tahmin ettiğim gibiydi. Lanet olası mükemmel bir zekaya sahiptim. Depoya daldım. Yukarıdan Simona'ın sesleri geliyordu. Sessizce yukarı çıktım ve kapıya yaklaştım. Jess "Daha yeni başlıyoruz küçük" diyerek Simona'ya bişeyler yapmayı planlıyordu. "BENCE DE HERŞEY DAHA YENİ BAŞLIYOR BEBEĞİM" diyip içeri daldım. Bir iki yumrukla Jess aotalını bayılttıktan sonra Simona'ya yöneldim. Bin tane soru soruyordu. "Kimsin ? Ne yapıyorsun ? Bana ne yapacaksın" hiçbirine cevap vermedim. Bir süre sonra sustu. Aşağı indiğimizde kucağımdan indirdim. Kşm olduğumu gördü ve ağlamaya başladı. Ona sadece sarıldım. Ben ne yapıyordum ? Ben iyi biri olamazdım. Bu benim kurallarıma haykırıydı. Yani sanırım öyleydi. Öyle olması gerekiyordu. Simona bana teyzesini sordu. Dopruları söylemektan çekşnmezdim. Onu merak etmediklerini söyledim. Bunun üzerine eve gitmek istemediğini söyledi ve arabaya bindi. Normal bir Joseph'in bu durumda "Bana gidelim mi ?" demesi gerekir. Ama ağzımı bile açmayıp beni yönlendirmesine izin verdim. Bir dağ başına geldiğimizde. "Arabayı durdur" dedi. İtiraz etmedim ama bir anda arabadan fırladı ve "Bundan sonrasını kendim hallederim. Teşekkürler" diyerek ilerlemeye başladı. Ne yapıyordu bu ? Arabadan çıktım ve peşinden koşmaya başladım milyonlarca itirazına ramen onunla birlikte gitmeyi başarmıştım. Sanırım bugün Joseph Morgan kurallarını çiğneyip oluruna bırakacaktım. Dağ başına geldik. Beni arkada bırakım 2/3 adım ilerledi ve yere oturdu. Üşüyordu. Montumu çıkarıp ona verdim. Ben. Joseph. Joseph Morgan ve centilmenlik. Wow ilginç. Yüzüme bakıp "otursana" dedi.
J: Burada ne yapacağız ?
S: İzleyeceğiz.
J: Neyi ?
S: Güneşi Joseph. Güneşi.Bu konjşmanın üstüne beklemeye başladık. Güneş doğarken heyecanlanıp "Baksana" diye bağırdı. Yüzünde güller açıyodu ona ansız bir şekilde sarıldım ve anlını öpüp göğsüme dayadım "Şşş bişey söyleme sadece tadını çıkar küçük" dedim. Bir süre sonra "Gidelim mi ?" dedi. Onu onayladım. Arabaya doğru ilerlerken elini tuttum. Bana ne oluyordu. Kalim çok hızlı atıyordu. A bidakka vampirlerin kalbi olmaz. Evet. Yanlış duymadın. Ben bir canavarım. Bir Vampirim. Herneyse. Aşk denen o sikimsonik şeyi yaşıyorsam sikeyim böyle adaleti. Zaten dah önce o sebeptan ölmemiş miydim ? Arabaya geçtik. Sürekli bana bakıyordu.
J: Ne yapıyorsun ?
S: İzliyorum.
J: ...
S: Çok güzel.
J: Ne çok güzel ?
S: Çok güzel kirpiklere sahipsin.Vay canına. Kirpiklerimi seyrediyormuş. Bu kızların kafası nasıl çalışıyordu anlamıyordum onu gıcık edecek bir şey yaptım ve cevap vermedim. Yüzündeki gülümseme kayboldu ve kafasını çevirdi. Hahah. Bunu seviyordum. Eve varmıştık. Ooww Monica Simona'nın canına okuyacak gibi duruyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansızı Sevmek
RomanceMerhaba :) Ben Sumeyra wattpad a yazdığım ilk hikaye bu olacak. Olduğunca dikkatli ve yazım hatası yapmadan yazmaya çalışacağım. iyi okumalar ♥