4. Bölüm - Güneşin Doğuşu

66 4 5
                                    

Dışarıdaki bir anda kapıyı kırarak içeri girdi. Yanımda duran adama doğru saldırdı ona bir iki yumruk geçirdi. Aralarındaki itiş kakıştan sonra çekici katil pes edip bayılmiştı. Bu son böyle olmamalıydı. Daha birbirimize aşık olacaktık. Herneyse. Adam katili etkisiz hale getirdi. Ardından bana doğru yaklaştı. Kim olduğunu göremiyordum. Ayaklarımı ve ellerimi çözdükten sonra beni sırtladıpı gibi yürümeye başladı. "Kimsin ? Bana neden yardım ediyorsun ?" dedim. O da "Hadi ama yeni minik komşu. Şimdi de trip atacağını sanmıyorum" dedi. Joseph. Bu Joseph'ti. Tabi ya aksanından anlamalıydım. Arabanın yanına geldiğimizde beni yere bıraktı. Josephin sırtındayken yüzüme düşen saçlarımı elimle arkaya doğru ittim ve "Ne kadar teşekkür etsem az. Oradayken çok korktum" dedim ve başımı aşağıya indirdim. Ağlamamak için kendimş sor tutuyordum. İki gündür bu lanet karanlık odadan kurtarılmayı bekliyordum. Joseph aniden bana sarıldı "Şşş sakin ol geçti" diyip beni teselli etmeye başladı. Bana sarılmıştı. Kalbim tıpkı o piskopat adamın sesini duyduğumdaki gibi atıyordu. Hatta bin katı. Bunu belli etmemeye çalışarak geri çekildim elimle gözümden akan yaşı silip "Tamam. Bu kadar yeter. John'a götür beni" dedim. Kafasını onaylarmış gibi salladı ve arabanın ön kapısını bana açtı. Arabaya geçtim. O da direksiyona geçti. Arabayı sürmeye başladı. Sessizliği "Beni merak ettiler mi ?" diyerek bozdum. "Pek sayılmaz. John en son polise haber vermeyi düşünüyordu ama Monica ve Melissa yapmaması için ikna etmeye çalışıyorlardı" dedi. "Şaka mı bu?" dedim umutlu bakışlarla. "Ben çaka yapmam prenses" diye cevap verdi bana bakarak. Benim için bir gram bile enişelenmemişlerdi. "Eve gitmiyorum !" dedim emin bir sesle. "Tanrı aşkına. Bu saatte nereye gideceksin ?" dedi Joseph şaşkınlıkla. "Söyleyeceğim tarafa sür" dedim emreder gibi. O da hiç tereddüt etmeden kabul etmişti. Eskiden gitmeyi sevdiğim biyere götürecektim onu. Bir dağ başı. Güneşin en muhteşem doğduğu yer. Nerdeyse yaklaşmıştık. "Tamam dur" dedim. Joseph arabayı durdurdu. "Herşey için teşekkürler bundan sonrasını ben hallederim" dedim ve arabadan indim. Joseph itiraz etmeye başladı "Hey hey dur ! Nereye ?" arkamdan bağırmaya başladı. Onu duymazdan gelip yoluma devam ettim. Arabadan inip koşmaya başladı ve önümde durdu.
J: Nereye ?
S: İyi hissettirecek biyere.
J: Ben de geleceğim !
S: Gelebilirmiyim diye sormayı denesene ?!
J: Ben sormam küçük, yaparım !!!

Bu ukala tavrı sinirimi bozsa bile aldırış etmeden Joseph'in elinden tuttuğum gibi ilerlemeye devam ettim. Ve sonunda vardık. Joseph beni hayretler içinde izliyordu. Joseph'in elini bırakıp bir iki adım ilerledim ve bir yere oturdum. Hava soğuktu. Güneş birazdan doğacaktı. O karanlık odadayken sabah olduğunu sanıyordum. Meğer güneş daha doğmamıştı ve buraya gelmenşn tam zamanıydı. Oturdupum yerde koşlarımı ovuşturmaya başladım. Havanın soğuk olmasına ramen çok iyi hissediyordum. Birden omuzlarımda bir sıcaklık hissettim. Joseph montunu üzerime atmıştı. Ona bakıp "Otursana" dedim. Yanıma oturdu. Hava gittikçe beyazlanıyordu. "Napıcaz burada?" dedi Joseph. "İzleyeceğiz" dedim bunun üzerine "Neyi ?" diye sordu. "Güneşi Joseph. Güneşi" dedim. İç çekip benim baktığım yöne doğru bakmaya başladı. İnanılmaz heyecanlıydım. Joseph Morgan'la birlikte güneşin doğumunu izleyecektim. Yaklaşık yarım saat hiç konuşmadık. Sonunda beklediğim an gelmişti. "Bak !" dedim Joseph'e. "Bak güneş doğuyor" yüzümde bir gülğnseme oluştu. 10/15 dakika sonra güneş dopmuştu. Güneşin doğmasıyla birlikte resmen içim ısınmıştı. Sessizliği Joseph bozdu. Bana dönerek "Biliyormusun prenses" dedi ve yüzümü ellerinin arasına aldı. "Bu bugüne kadar izlediğim en güzel güneş doğmasıydı" dedi ve anlıma buse kondurdu. Resmen dilim tutulmuştu. "B-ben şey" kekelemeye başlamıştım. "Şşş bişey deme küçük. Sadece tadını çıkar" dedi ve başımı göğsüne dayadı. Kalbinin atışı dünyanın en güzel melodisiydi....

İmkansızı SevmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin