2 - "Behçet Bey"

772 23 3
                                    


Büyük salon bilmem kaç metre kareydi. Siyah, gri ve ahşap tonlarından oluşuyordu. Buranın mimarı kimse artık, alnı öpülesi bir adam olduğu kesindi. Yetenek kokuyor ulan bildiğin! Kapıyla geçerek arkamızda bıraktığımız içecek yerinin aksine burası büyüklü küçüklü, kareli yuvarlaklı yemek masalarını bulunduruyordu. Tıpkı az önce ki yer gibi burada da bir bar vardı ama her türlü içeceği yapan daha büyük ve daha sakin bir görüntüye sahipti.

Koyu mat renklerin ve ahşapın o mükemmel uyumunu büyük bir hayranlıkla izlerken, "Murat orospusu sikmeden ben sikeceğim seni," diyerek kulağıma eğildi Meriç. İrkilerek ona döndüğümde dirseğime parmaklarını sertçe geçirirerek beni bir kaç adım ilerletti. Tüm insanların en arkasındaydık. "Oğlum niye özürlü gibi bakıyorsun etrafa?"

"Ne özürlüsü ya?" diye homurdandım sessizce. "Tasarım çok güzel yalnızca. Sen beğenmedin mi? Usanmışta olabilirsin aslında. Melis bayılırdı burayı görse."

"Yok, ne usanacağım?" diye saçmalama dercesine bana baktı. Omuz silkti. "Mekan iyi zaten. Aksini iddia eden yok. Sen etrafa küçük bir çocuk gibi bakıyorsun sadece..." duraksadı. Bu sefer o küçük bir çocuk gibi bakmaya başladığında, "Eğer burada işe girersek," dedi, bu dört sözcük bile beni heyecanlandırdı. Parıldayan gözlerle bana baktı. "Bizimkileri burada ağırlar mıyız? Bilirsin, Mel bayılır cidden."

"Bence ağırlayabiliriz," dedim ve heyecanla başımı salladım. Bu fikir içimi sıcacık etti. "Yani olur ya... Oğlum," heyecanla koluna tutundum. "Çok güzel olacak çok!"

"Şştt, temas bağımlıları," diye yükselen sesle ikimiz de birbirimize sırıtarak bakmayı bırakıp yan tarafımıza döndük. Neredeyse herkes sahneye yakın olan masalara oturmuş ve bize dönmüştü. Murat Bey sahnede, ellerini beline yerleştirmiş bize umutsuz vakaya bakar gibi bakıyordu ama seslenen o değildi. Az önce Meriç'e ama gelmediniz diye gıcık gıcık konuşan kızdı. Göz devirdi, oturduğu yerden kucağına dik bir şekilde koyduğu kemanına sarılıyordu. "Size sesleniyor bu peze-"

PEZEVENK Mİ DİYECEKTİ?!

Kız durdu.

Hepimizin gözleri büyüdü.

"Murat Bey," diye hızla konuştu Meriç, kızı büyük bir kovulmadan kurtararak. "Duyduk, Murat Bey seslendi. Sağol."

Kız şaşkınlıkla Meriç'e baktı.

Öküz möküz ama konu kabalık olduğunda halden anlardı Meriç Bey Puştu.

"Ee," dedim ne diyeceğimi bilemeyerek, panikle yutkundum ve bu sefer ben onu çekiştirmek üzere Meriç'in koluna yapışarak boş masalardan birine çektim. İkimiz de olduğumuz yere sinerken Meriç ile derin bir nefes verdik.

"Çok uzadı çok," diyerek söylendi Murat Bey ve bileğine yapışık gibi duran, Rolex olduğuna yemin edebileceğim, benden pahalı olan saatine baktı. "Hızla başlayalım. Behçet Bey'i de oyalamayalım..."

O an sonunda bakmayı akıl edebildiğim Behçet Bey'e baktım. Bizden beş altı metre uzakta olan bar taburesinde oturmuş kendine doldurduğu viskisini içiyordu. Yarım bir şekilde buraya dönüktü, bakışları siyah bar tezgahındaydı.

Zenginler cidden su gibi viski mi içiyormuş ya?

Herkes bir kaç saniye süren sessizlikle Behçet Bey'e baktı, herhalde bir tepki bekliyorlardı ama kendisi tabiri caizse sikine bile takmadan viskisinden bir yudum aldı.

Murat Bey boğazını temizlediğinde sonunda barın sağ çarprazındaki sahneye bir kemancı çıktı. Bir erkekti, o kadar uzun boyluydu ki Murat Bey büyüyen gözleri ve bir Nur Yerlitaş edasıyla dudak büküşüyle onu süzdü. Ardından koşar adımlarla diğer jürilerin olduğu masaya gitti, yanlarına oturduğunda çocuğa başlaması için bir işaret yaptı.

NEFESSİZ: KALANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin