yedi.

210 37 10
                                    


hueningkai elindeki şemsiyesiyle otobüs durağına doğru yürüyordu. beomgyu haber vermemişti bu yüzden tek başına gidiyordu eve. açıkcası onun için endişeleniyordu, bir anda kendisini görmezden gelmeye başlamıştı. belki arkadaşı olsa bu kadar üzülmezdi ama hoşlandığı çocuk olunca buna engel olamıyordu.

ılık ve hafif yaz yağmuru yağıyordu üzerine, her ihtimale karşı şemsiyesini de almıştı yanına. durağa yürürken bir yandan da şarkı mırıldanıyordu, yarıda kalan bestesini tamamlamak için uğraşıyordu. eliyle şoföre işaret verip hemen içeriye girdi, okul ve iş saatleri çakıştığı için içerisi oldukça kalabalıktı. yine de gözleri, o kalabalıkta güzel çocuğu aradı. ama ne yazık ki yoktu. dışarıya derince nefesini verirken yukarıdaki demire tutunup dışarıyı izlemeye başladı.

hueningkai aceleyle çantasını toplamaya başladı. gün boyu beomgyu ön sırada oturup onunla hiç konuşmamış, göz teması bile kurmamıştı. çantasını sırtlandığında kendisine doğru geldiğini gördü ve heyecanla olduğu yerde durdu. küçük olan iki eli ile tuttuğu dürülü ceketi ona doğru uzattı. "tekrardan teşekkürler." yine göz teması kurmamıştı. arkasını dönüp gidecekken bileğini kavrayan el buna engel oldu.

"neden böyle yapıyorsun beomgyu, fark etmeden bir şey mi yaptım?" beomgyu ürkek gözlerini onun küçük gözlerinde birleştirdi. sadece kafasını iki yana sallayıp bileğini çekti ve sıranın üzerindeki çantasını aldı. sınıftan koşarak çıktığında kai bu sefer aynı şeyi yapıp vazgeçmeyecekti, o da hızla peşinden gitti.

aşağı kapıya vardığında etrafta büyük bir kalabalık vardı. dışarıda yağmur yağdığı için insanlar kapının önünde bekliyorlardı. kenardan sıyrılıp etrafına baktı. yağmurda ıslanarak çıkışa ilerleyen bedende buluştu gözleri. yağmur hızlı ve sık yağıyordu, su birikintilerine basarak ona doğru ilerledi.

beomgyu aniden kesilen yağmur ile elini kafasının üzerinden çekip yukarıya baktı. yağmur durmamıştı, sadece siyah bir şemsiye düşen damlaların kendisine değmesini engelliyordu. tam önünde tanıdık olan uzun bir beden durdu ve dürülmüş olan ceketi açtı. tek eliyle şemsiyeyi tutarken tek eliyle de ceketi giydirdi. "aklını mı kaybettin, ne diye kısa kollu giyersin ki bu havada?" kaşları çatık ve dudakları büzülmüş bir şekilde azalıyordu küçüğü. ceketini ona giydirdi kendi üzerine yağan yağmuru umursamadan.

"şimdi daha iyi." kapüşonunu da çekip kafasını pat patladı. sonra el sallayarak ayrıldı yanından. şiddetli yağmuru umursamadan ellerini cebine atıp ilerledi. beomgyu'nun ardından bağırdığını bile duyamadan uzaklaşmıştı oradan.

"neden böyle yapıyorsun? senden uzaklaşmaya çalıştıkça bana ilgi göstermeye devam ediyorsun." kafasını eğip üzerindeki cekete baktı. içten içe mutluydu bugün de eve götüreceği için. yavaş adımlarla eve ilerlemeye başladı. kai ise hızından dolayı yolu yarılamıştı bile.

dişlerini bibirine sürtüp titredi hueningkai. baştan aşağıya sırılsıklam olmuştu. ama halinden çok memnundu. sevdiği çocuk şuan güvendeydi ve evine sağlıklı bir şekilde ulaşacaktı. şiddetli yağmurdan ıslanan bedenini sadece onun yüzünü düşünmek bile unutturuyordu.

basit kelimeler onun sayesinde çok değerli aşk şarkılarına dönüşmüştü. onu kimseyi sevmediği kadar seviyor ve değer veriyordu.

love notesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin