Bölüm 3: Alışmak Çok Zor

232 4 2
                                    

(Multimedia daki Duru...)

Yeni hayatıma başlarken para, kalacak yer ve en önemlisi yemek olaylarını düşünmemiştim. Bir heyecanla çıkmıştım yurttan. Biraz daha kalsamıydım acaba? Yok yok biraz daha kalsaydım kafayı yerdim sanırım.Şımarık o dörtlüyü görmeye daha fazla dayanamazdım. Geride dönemezdim artık. Meğer Leylek Sultan ne çok kurtulmak istermiş benden. Bende merak değildim ona neler çektirdi bana, onun yüzünden ne disiplin cezaları yedim. Disiplin dedim de aklıma okul işi geldi. Nerden okicaktım ben. Okulumu bıraksaydım acaba? Çoğu kez çaresiz kaldım ama bu kadar çaresizlik bana fazla. Sahile doğru ilerledim. Hava iyice kararmıştı. Cüzdanımda tek bir kuruş olmadığını farkettim. Oteldede kalamazdım. Üstelikte acıkmıştım. Şuan yemeği düşünemezdim. Sahildeki banka dikkatlice baktım orda uyuma fikri pek cazip gelmesede başka alternatif olmadığı için buz gibi Şubat ayazında banka kıvrıldım. Yorganım yine benleydi. O bile ısıtamıyordu beni. Sabah martı sesleriyle uyandım. İnanması zor ama dışarda kalmıştım. Şükrediyorum ki bişey olmamıştı gece bana. Telefonumu çıkarıp saate baktım. "05:00" hiç uyumamışım nerdeyse. Oturdum denizi izlemeye başladım. Dalgalar kayalara çarpıyordu, işte hayat tamda bana o şiddetle çarpmıştı bu sefer. Ben öyle düşüncelere dalarken iki tane çocuk belirdi yanımda.
- Güzellik, hadi gel biraz eğlenelim.
İçmişlerdi belli ki. Bir korku sardı bi anda. Beni koruyacak, sahip çıkacak, arayabiliceğim bir babam hatta bir abim bile yoktu. Sesim titreyerek:
-Gidin başımdan.
-Daha yeni geldik dur bakalım.
Diyip etrafımda leş görmüş akbaba gibi dönmeye başladılar. Gerçektende leş gibi içki kokuyolardı. İçlerinden biri elini boynuma doğru uzattı diğeri ellerimi tuttu. Sabahın 5inde kimseler yoktu orda. Bağırsamda hiç bir faydası olmazdı . Kendim kurtulmam lazımdı. Birinin kolunu ısırdım, yere yattırdıkları için üstüme doğru çömelen çocuğun bacak arasına bir tekme geçirdim. O acıyla yerde kıvranmaya başlarken. Bavulumu ve sırt çantamı kapıp oradan koşarak ayrıldım. İzimi kaybettirdikten sonra bir arada durdum. Bu daha başlangıçmıydı? Neler bekliyordu beni? Nasıl alışacaktım? Ve en önemlisi ne yapacaktım? Biryerden başlamalıydım artık. İlk olarak para lazımdı bana. En zoruydu sanırım part-time bir iş bile olurdu. Ne olursa yapardım. Bir süreliğine otel ve yemek ihtiyacımı görseydi yeterdi bana. Bu sabahki saldırıdan sonra bankta bir gece daha kalmayı göze alamazdım. Bu pis kıyafetlerle kimse bana iş vermezdi, sanırım üstümü değişme vakti geldi. Biraz yürüdükten sonra en uygun yerin alışveriş merkezinin tuvaleti olduğuna karar verdim. Alışveriş merkezine girer girmez hızlı adımlarla asonsöre doğru yöneldim. Üçüncü kata çıkmak için düğmeye bastım. Asansörden indim ve tuvalete girdim. İlk önce elimi yüzümü yıkadım. Kareli kırmızı gömleğimi ve en sevdiğim dar kot pantolonumu giydim. Spor ayakkabılarımı giydikten sonra lavivert beremi taktım, hafif saçlarımı düzelterek yüzüme sahteden bir gülümseme koyuverdim. Artık çıkabilirdim. Alışveriş merkezinden çıktığımda öğle vaktiydi. Üst caddelerden başlıcaktım. Dolandım,dolandım her cafeden her mağazadan hüsranla çıktım. Tam vazgeçecektim ki...
Kafamı kaldırdığımda " cadde kafe" yazan bir cafe gördüm. Camında " bay eleman aranıyor. " yazsada son umut olarak oraya girdim.
-Merhaba.
Üzerinde iş önlüğü olan,güler yüzlü esmer yakışıklı garson bana dönerek :
-Buyrun nasıl yardımcı olabilirim.
-Ben ilan için gelmiştim.
Birden inci gibi dişleriyle gülümseyerek.:
-Bay yazıyordu ama...
Der demez sözünü kestim.
-Biliyorum, ama benim bu işe o baylardan çok ihtiyacım var.
Ve ardından küçük bir gülümseme kondurdum yüzüme.
-Yoksa sende mi biz siz ararız diyeceksiniz şimdiden söyliyim aramadı hiçbiri ya kabul et yada kov beklemek istemiyorum...
Hızlı hızlı saydırırken şimdi o kesmişti sözümü :
-Eğer yavaş konuşacağına ve susacağına söz verirsen babamla konuşacağım.
Şaşkın şaşkın baka kalmıştım.
-Burası sizin mi?
- Evet, bay eleman arıyorduk. Ama babamla konuşayım biraz bekle.
Dedi ve bende heyecanlı bir bekleyiş başladı.Yarım saat geçmişti. Ve oğlu kadar yakışıklı ama bir o kadar da sert bir adam belirdi yanımda.
-Merhaba küçük hanım, ben öyle pek uzatmayı sevmem işe alındın. Yarın gel başla ayrıntıları konuşuruz. Avansınıda veririm.
Resmen şok olmuştum yarım saate ne konuşmuştuda işe kabul etmişti beni. Ama korkmuştum adamdan.
-Ha, bu arada ben, Duru.
Dedim ve elimi ortaya uzattım. Yakışıklı çocuk :
- Bende Çağlar , bu da babam Serkan. Çağlar... Güzel isimdi.
-Neyse çocuklar hadi geç oldu buraları toparlayın ben çıkıyorum.
Ve ardından montunu alarak cafeden ayrıldı. Benim hemen söze girmem çağlara kalacak yerimin olmadığını söylemem lazımdı.
-Çağlar.
-Duru.
Aynı anda isimlerimizi söylemiştik. Şapşal şapşal gülmeye başlamıştık. Gerçekten bir abim olsaydı tam olarak böyle biri olmasını isterdim.
-İlk sen söyle ne dicektin.
-Uzatmicam kalacak yerim yok. Nedenini sorma sonra uzun uzun anlatırım.
-Peki burda kalabilirsin.
-Babanın bundan hoşlanacağını sanmıyorum.
-Hem cafeyii sen açmış olursun sabah anlamaz yani.
İyi fikirdi.
-Çok teşekkür ederim.
-Önemli değil. Ama erken kalk. Ve telefon numaranı ver.
Telefon numaramı verdim, ve onunkini de aldım.
-Koltukları birleştirir uyursun, korkmazsın dimi?
Dün gece bankta uyuduğumu hatırladım.
-Kapıyı kitlersen hayır tabiki.
-İyi o zaman ben çıkıyorum iyi geceler.
-İyi geceler.
Zor oldu ama yeni hayatıma alışmaya başlamıştım sanırım.

KOKUN SİNMİŞ YALNIZLIĞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin