BÖLÜM 12:YÜKSEK HEYECAN

135 6 0
                                    

Bana hınzırca gülümsemesine aldırmadan hızla oradan uzaklaştım. Benim yurttan gidişimden sonra onu zengin bir aile evlat edinmiş. Üzerini incelediğimde eski halinden eser kalmamıştı.Sonradan Görme !!
Bir de bana hava atıyor. Senin havanın olduğu yerde benim rüzgarım eser kızım... Sen kendini ne zannettin???
Kafamdaki tüm bu düşünceleri silip yeni başlayacağım iş hayatını düşündüm. Acaba ilk günüm nasıl geçecekti? İş sahibi ile kötü anlaşmak istemiyordum. Acaba bana iyi davranır mıydı? Ben bunları kendime sorup cevap ararken çoktan eski kitapçının önüne gelmiştim. Kapıyı açıp içeri girdim. Içeride gezip kimsenin olmadığını anladığımda seslenmeye başladım.
-Kimse yok mu?
-...
-Kimse yok mu?
-...
Tam çıkmak için kapıya döndüğümde
-Buradayım hanım kızım.
-Neden cevap vermediniz?
-İşim vardı, depodaydım. Duymadım seni son kez bağırdığında duydum zaten cevap verdim.
-Anladım. Ben yoksunuz zannettim.
Her neyse nereden başlayayım?
-Sağ tarafta kütüphaneyi görüyorsun ya. Oradaki kitapları alfabetik sıraya koy.
-Tamam.
Kütüphanenin önüne geldiğimde şöyle bir baktım. İnanılmaz derecede karışıktı. Uflayarak ile koyuldum. Sırasıyla ayırıyordum ama ara sıra Burçin hanım beni kasaya çağırıyordu. Kadın yaşlı olmasına karşın oldukça bakımlıydı. Bu benim çok dikkatimi çekti. Işe geri dönüp düzenledim. Yeni kitaplar geldi ve onları taşıdım. Kütüphaneye yerleştirdim. Kasaya geçip sırada aldıklarını ödemeyi bekleyen müşterilerle ilgilendim. Sıra küçük erkek çocuğa dikkatimi çekti. Üzerindeki kıyafetler hiç de yeni değildi.Yanıma geldiğinde elindeki 3 tane okuma kitabını bana uzattı.
Bana tüm tatlılığıyla güldüğünde samimiyetine inanarak bende tüm içtenliğimle ona güldüm.
Kitapların barkodlarını okuttum.
-20 TL ablacığım.
Elindeki bir sürü bozuk para ve bir beşlik vardı.
-Tüm param bu abla. dedi ama yüzü asılmıştı.
Parayı elinden alıp saydığımda sadece 10 TL olduğunu gördüm.
-Burada sadece 10 TL var canım.
-Ama ben bu kitapları almayı çok istemiştim. Bunlariçin gün boyu mendil sattım ben. dedi. Ama artık gözleri dolmuştu. Onu yanıma alıp:
-Sen burada bekle ben birazdan geleceğim.
Çocuk başını hafifçe salladı. Ona su verip bu kitapçının sahibinin yanına gittim. Ona durumu anlattığımda bana çok nazik davranarak kabul etti. Ben çok mutlu oldukten çocuğun yanına gittim. Ona bu kitapları hediye ettiğimi söylediğimde nasıl mutlu oldu anlatamam!!! Tabii ben de.
Günün geri kalanını kitap almaya gelen insanların ödemelerini alarak geçirdim. Ama takıldığım bir yer var. Gelenlerin çoğu 'ben çok bilgiliyim' tavırlarındalar. Ama bir o kadar cahiller. Yaptıkları hareketkerle ne kadar saklasalar bile belli oluyor sanki 'ben buradayım 'der gibi. Ne kadar kitap alırlarsa alsınlar o boşluk onlarda istemeden dolmaz.
Otele giderken kafamda bugünün analizini yaptım. Bence benim düşündüklerimi doğruydu. Cahillik deyince herkes hemen okumadan bahsediyor. Ama bence okumuş insanlardan olgun ve bilgili olan ama tahsil yapmamış insanlar var bu hayatta... ben bunu öğrendim bugün. Evet bu işim sayesinde oldu.
Bir an kafamdan bunları silip başka şeyler düşündüm.
Günümün en güzel anları da bence o küçük fakir çocuğa ettiğim yardımdı. Sanırım benim hayattan daha çok çıkaracağım dersler var... Ders demişken yarın okul var ve edebiyat sınavı var. Bu sene daha çok çalışmak zorundayım çünkü hiçbir şey eskisi kadar kolay olmayacak. Eskisi de kolay değildi de neyse.. Otele girip odama çıktım. Üzerime rahat bir şeyler giyip ders çalışmaya başladım. Bugün aç değildim. Edebiyata çok çalışıp uykuya daldım.
***
Sabah 07:30 'da kalktım.Kahvaltımı yaptım.Dişlerimi ve elimi yüzümü yıkadım. Üzerime dar kot ve asker yeşili bir gömlek geçirdim. Saçlarımı tarayıp açtım. Dün akşam çok tuhaf rüyalar gördüm. Sanırım dün yaşadıklarımdan dolayı. Kafamda fazla büyüttüm. O, o insanların sorunu . Kendi kendime 'ne hayat dersi verdim be' deyip gülmeye başladım. Evet gerçekten kafamda bu işleri fazla büyütüp, duygusala bağlamıştım. Bunları da düşünürken odadan dışarı çıkmıştım. Aniden gülmeye başlayınca önümden geçen görevli 'sen deli misin? ' der gibi baktı. Bende ona 'sana ne? 'der gibi baktım. Salak ya sen baksana işine. Daha maaşımı yeni alıp otel için verdiğimden sadece 20TL vardı. İdareleri kullanmam gerektiği için otobüse bindim. Otobüs tıklım tıklımdı. Öyle ki oksijensiz kaldım. Koltuklar dolu olduğu için ayakta durmak zorunda kaldım. Hemen yanımda oturan kadın resmen horluyordu. Evet uyuması değil de horlaması bana tuhaf gelmişti. Aslında ikisi de tuhaftı. Ayrıca iğrençti. En iğrenci de uyurken ağzından salya kalmasıydı. Bunu görünce kafamı başka bir yere çevirdim. Midem kaynamaya başladı. Inşallah o kadının üzerine kusardım da görürdü o zaman. ikinci durağa gelince soför' inecek var mı? 'diye sorunca o kadını uyandırmaya çalıştılar. En sonunda uyandığında 'he, nereden gidiyoruz? 'deyip salyalarını sildi. Öğürmemek için büyük mücadele verdim. Sonunda okula gelince otobüsten indim. İçime temiz havayı çektim demek isterdim ama maalesef az önce buradan ayrılan otobüsün egzoz gazı kokuyordu. Olsun yine de otobüsün içinde havasızlıktan ölmekten daha iyiydi. Olmayan astımım tuttu resmen:Ddd
Okulun girişine gelince karşımda Kübra 'yı buldum .
-Selam knkcığım.
-Selam canım.
-Eee görmeyelim nasılsın?
-Doğruyu söylememi ister misin?
-Tabii ki.
-Bok gibi.
Konuşarak sınıftan içeriye girdik. Sıraya oturduğumuzda :
-Sen nasılsın bakalım görüşmeyeli?
Uzunca sessiz kaldı.
-Dün Çağlar'ı gördüm. Sahilde yalnız başına oturuyordu. Onu özledim sanırım. Ama sen haklısın senlik bir durum yok. Ben bunu düşündüm. Sana seni sevdiğini açıkladığı gün ben bunun farkındaydım ama fazla duygusala bağladım sanırım. Beni affedebilecek misin?
Samimi bir gülüşle :
-Salak, biz seninle barışmadık mı haa?
-Evet ama haksız olan sen değil, bendim. Affet beni.
-La tamam affettim. Ben de iyiki sana nasılsın diye bir soru sordum.
Hafif bir kahkaha attı.
-Evet iyi ki sordun. Sayende sana gerçekleri açıkladığım için bomba gibiyim.
Sınıfta tüm gözler bize dönerken yanından kalkıp:
-Tanımıyorum. dedim.
Kalkıp yanıma geldiğimde ala gülüyordu.
-Mal ne yapıyorsun?
-Napayım ya birden oldu işte öyle.
-Ben bir daha böyle saçma şeyler düşündüğünü görmeyeyim boğarım seni laaooğaaaan tamam mı?
Gülerek :
-Tamam.
Müdür bizi sıraya çağırdı. Sıraya inerken ona iğrenç iğrenç espiriler yapıyordum ama ayıp olmasın diye zorla da olsa gülüyordu.
Müdür konuşmaya başladığından aramızdaki konuşmaları kesip müdürün dediklerine dikkat kesilmiştik. Sınavlardan bahsetti. Sınıflara girerken ilk ders biyolojiydi. Ama ben bu dersi severdim not tuttuktan sonra hoca konuyu anlattı. Sorular çözdük. Sınıfta en sevdiklerimden olan Gökalp ve Batuhan dersi kaynatma çabaları bizi çok güldürdü. Bir ara Çağlar 'ın bana baktığını gördüm. Ona son derece kızgındım ve halâ geçmemişti. Bakışlarından rahatsız oldum. Bu ders Umut 'u görememiştim. Bugün sınav vardı. Niye gelmemezlik yapmıştı ki?
Kendi kendime bunları düşünürken 'salak sana ne sen kendi işine baksana'dedim. Kafamdaki aptal düşünceleri silip derse odaklandım zaten kısa süre sonra zil çalmıştı. Sıranın üzerine kendimi birakıp yüzümü sıraya gömdüm. O sırada Kübra bana bağırdı. Kantinde gittik. Su aldım. O da su aldı. O sırada zil çaldı. Sınav oşduğunu hatırlayıp daha hızlı bir şekilde sınıfa gittik. Sınıfa girdiğimizde hoca kağıtları dağıtıyordu. Ama ondan önce gözüme çarpan şey sırasında oturup alayla bana bakan Umut 'tu..
Geldiğini görünce nedensizce sevindim. Ama bana öyle bakmasına da sinirlendim. Ardından sınıf kapısının önünde ağaç gibi dikildiğimden öyle tuhaf baktığını anladım. Mal Kübra. İnsan bir uyarır demi??. Hocadan özür dileyerek oturduk. O sırada hoca
-Karma yapılacaktır. Müdürün kesin emri. dedi.
Ben de güya Kübra'dan kopya çekecektim. Tüm hayallerim yıkıldı. Düşüncelerimi dağıtan hocanın rahatsız edici ses tonuydu.
-Evet, Kübra... sen Çağlar 'ın yanına geç.
Kübra bunu duyunca aniden yüzü asıldı. Eş zamanlı olarak Çağlar 'ın verdiği tepkiye baktım. Fakat tepki yerine beni izliyordu. Çaprazındaki Umut 'a baktığımda yüzü kaskatıydı ve Çağlar 'a bakıyordu. Neden sinirlenmişti ki??? Bundan ona ne?
Sonra önüme döndüm. Kübra çoktan Çağlar'ın yanına geçmişti bile.
Hoca devam ederken:
-Burcu, Gökalp 'in yanına geç.
Batuhan Ayşe'nin yanına geç.
Sınıf yerini değiltirdiğinde hoca:
-Son olarak Duru sen de Umut 'un yanına geç.
-Yaa ama hocam!
Bir an ben de bu çıkışa şaşırsam da hoca ciddiliğini koruyordu.
-İtiraz yok dedim!
Puflayarak Umut'un yanına gittim. Yanına geldiğimde:
-Bak tüm kızlar yanımda oturmak için can atar. Sen harbi çok şanslısın.
dedi yarım ağız gülerek.
-Ya gerçekten mi ne kadar mutluyum bilemezsin.
dedim yapmacık bir gülümsemeyle.
-Evet, öyle biliyorum .
Daha cevap verip de sinir olmak istemediğim için ağzımı açmadım.Gözüm Kübra ile Çağlar 'a kaydığında birbirlerine dahi bakmıyorlardı. Kübra 'ya üzülüyordum. Hoca kağıtları dağıtılıyordu. Kağıdı önüme aldığımda soruları yapmaya başladım. Edebiyatım felaketti. Hiç bir şekilde kitap okumayı sevmezdim. O yüzden sözelim kötüydü.
Ben daha ilk sorudayken Umut çoktan bitirmek üzereydi. Bu beni daha çok şaşırttı. Bunun gibi serseri nasıl olurdu da çalışkan olabilirdi?Şaşkınlığımız bir kenara bırakmam gerekti çünkü zaman benim aleyhime işliyordu. Önümdeki kağıt çekilince birden irkildim önüme konan kağıdın üzerinde adımı görünce şaşırdım.Ama o hiç takımıyordu bile.
Onündeki kağıdı da doldurduktan sonra kağıtlarımızı verip çıktı. Ben halâ şaşkındım. Bir on dakika boyunca neden böyle bir şey yaptığını düşünüp durdum. Zil çalınca hızlıca sınıftan çıkıp Umut 'u aramaya koyuldum. Içeride yoktu. Bahçeye çıkıp aramaya başladığımda karşımdaki bankta iki erkek arkadaşıyla konuşuyordu. Gülerken benim olduğum tarafa döndü. Ya Allah'ım ya bir insana gülmek bu kadar mı yakışır?!!
Ben halâ orda ona bakarken o da yanındaki arkadaşlarını dinlemeyip bana bakıyordu. Ben salak gibi bahçenin ortasında dikilirken kafama bir şey çarptı. Acaba bir kaya mı??
Aniden yere yığıldım. Başımda biriken insanlar... birinin beni kucağına alıp götürmesi... ama o kokuyu nereden alsam tanırdım.
Mırıltılı bir ses çıkardığımda
-Şşşt, ahh be atarlı ya neden tüm kötü şeyleri üzerine çekersin ki??
Ben cevap veremeyecek kadar yorgundum. Cevap veremedim.
Gözlerimi açtığımda revirin yumuşak yatağında buldum kendimi...
Sağ tarafımdaUmut, sol tarafımda Kübra vardı.
Umut :
-Sonunda uyandın.
Üzerinde bıraktığım etkiye bakar mısın? Beni gördün, tutuldun kaldın cazibeme dayanamadın.dedi sırıtarak. Allahım yerin dibine girebilir miyim?
-Uff zaten başım ağrıyor. Lütfen saçmalama.
Umut sırıttı. Allah'ım bari haber versin gülerken ölecem yoksa kalp krizinden.
Kübra :
-İyi ki birşeyin yok.Çok korkuttun bizi.
Umut 'u bulunduğumuz ortamdan dışlayıp konuşmaya başladığımızdan 'ben de buradayım unutmayın 'dedi. Ardından:
-Sen neden yanıma geldin?
Bunu der demez yüzümdeki gülüşü anında silindi. Ona olan kızgınlığım aklıma geldi.
-Şey ben sana sonra söylerim.
-Peki, sen bilirsin.
-Evet, ben bilirim.
Israrlarım sonrasında Kübra yanımdan ayrıldı. Ama Umut ona ne söyleyeceğimi sorup durdu. Ben de dayanamayıp dedim.
-Neden sınavda benim kağıdımı da sen doldurdun?
-Uff bu mu ben de önemli bir şey sanmıştım.
-Mal, zaten önemli.
-Benim için önemi yok ama belki senden birşey yapmanın isterim ödeşiriz. Bedelini alırım yani.
Cevap vermeme zaman kalmadan çıkıp hızla koridorda ilerledi. Tamam Edebiyatım kötü olabilir ama çalıştığımda "100 "almış insanım ben.
Ama derslerde kötüydüm. Sınavlara çalışıp 100 alınca hoca çıldırırdı.Leylek sultan bana hep ceza verirdi. Mal hoca. Kısa bir süre sonra revirden çıkıp sınıfa geldiğimde Umut sınıftakilere havalı havalı bir şeyler anlatıyordu.
-Evet arkadaşlar yarın evimde vereceğim partiye hepiniz davetlisiniz. Arada bir şey soruyorlar.
-Yok sorun değil. Zaten partide sabahlayacağız.
İçeri girdiğimi görünce:
-İyi misin?
-Evet.
-O zaman yarın akşamki evimde düzenlediğimiz partiye geliyorsun.
-Gelmiyorum.
-Gelir misin demedim ki. Geliyorsun dedim.
-Sana ne ya.
-İtiraz yok atarlı.
Deyip yanımdan ayrıldı. Kim oldun da bana emir vermeye başladın sen ya. Sinirle sırama oturduğumda Kübra çok heyecanlıydı.
-Yaa yapma hadi gidelim eğleniriz.
-Saçmalama ya ben gitmem.
-Lütfen??
-Bak zaten istesem de gelemem çalışıyorum.
-Uff tamam.
Sonrasında daha itiraz etmedi. Bana darıldı ama napayım hem çalışıyorum hem de zaten istemiyorum.
Sıkıcı derslerin ardından çıkışta kitapçıya geldim. Yeni gelen kitapları düzenlerken kütüphanenin arkasında bana tanıdık gelen bir ses geldi.
-Bir bakar mısınız?
-Üzgünüm, işim var.
-Siz ne biçim görevlisiniz?
Salak. Anlamıyor herhalde işim var!
-Anlamadınız herhalde.
-Işinizden olmak istemiyorsanız baksanız iyi edersiniz.
Kitaplığıktaki kitaplari aralayıp.
-Siz kim-.
Sözüm kesilmişti çünkü beni krize sokan kişi Umut 'tu.
-Sen nereden öğrendin burada çalıştığımı?
-Ben öğrenirim.
-Nesne aptal aptal davranıyorsun?
-Bunu sen mi bana söylüyorsun?
-Evet.
- Oysaki bana karşı gelmenin kötü sonuçlar doğuracağını bilmeliydin.
Eğer gelmezsen işten attırırım seni.
Şartellerim attı.
-Pardon? dedim ve kahkaha attım neşeden yoksun bir sesle.
-İstemiyorum ya!
- Bana borçlusun. Kabul etmezsen kötü olur.
-İşe yeni başladım gelemem. Çalışıyorum.
-İzin alırız. 2gün?
-Lanet olsun! Tamam anladın mı tamam.
Zaferle dudakları yukarı kıvrılırken :
-Ben sana demiştim. Benimle inatlaşma.
-Sus.
Ardınan patrondan iki günlüğüne izin aldım. Daha doğrusu o. Kadın tahmin etmediğim bir şekilde bana izin verdi.Kadınlara nasıl davranılacağını biliyordu. Bir tek bana karşı odund Ardından yüzüne bakmadan kitapçıdan çıktım. Yürüyerek otele gitmeye karar verdim. Çünkü az param kaldı. İdare etmem lazım. Otele geldiğimde yarın izinli olduğum için hemen yatıp zıbardım. Ben uykuya düşkün biriydim ve yemek yemek istemedim.
Uyandığımda saate bakma gereği duymuştum. Saate baktığımda 13:50 olduğunu görünce kendi kendime 'oha ' demekten alamadım.Yataktan kalkıp yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Gözlerime dikkatle bakınca sanki uyuşturucu kullanmış gibi kıpkırmızı ve şişmişti. Aynadaki görüntüme yüz buruşturup baktıktan sonra duş almaya karar verdim. Uzunca banyoda keyif yaptıktan sonra çıktım. Üzerime kuru kıyafetler geçirip saçlarımı kuruttum. Saçlarım artık uzatmıştı. Saçlarımı seviyordum Bugün Umut 'un evinde verdiği partiye davetliydim. Aslında öyle de denemezdi. Zorla!
Bugün güzel olayım diye saçlarımı maşa yaptım. Yüzüm, yüzden başka herşeye benzediği için fondöten sürdüm. Eyelener çektim. Elmacık kemiklerimi belli etmek adına hafif pudra ile işi bitirdim. Otel odasında bana ait olan dolabı açıp ne giyebilirim diye baktım. Keşke param olsaydı da yeni kıyafet alabilseydim. Moralimi bozmayı bırakıp dolaptaki bir elbise gözüme takıldı. Yurda bağış yapan zengin bir hanımın kızı beni sevdiğinden bana siyah straplez mini bir elbise hediye etmişti. Onu giyip altına da siyah rugan topuklu ayakkabı ile tamamladım. Eksik olan şey vardı. Artık elbiseye renk katmam lazım diye kırmızı bir ruj ile tamamladım. Aynadaki yansımaması bakarken apışıp kalmıştım. Kahkaha atarken kendi kendime
-Hadi yavrum kim tutar seni!
diye haykırıp Kübra 'ya mesaj attım. 10 dakika sonra taksi ile otelin önündeydi. Beni görünce ıslık çalsı. Bende ufak çaplı bir kahkaha attım.
Arabaya binip yanında oturdumi.

-Vayy yakıyorsun bebek.
-Sen de mükemelsin.
Evet gerçekten mükemmeldi. Üzerindeki siyah beyaz çizgili mini elbisesi altın rengi küpeleri ve siyah topuklularıyla fazla güzeldi. Yol boyunca gereksiz konulardan konuşup Umut 'un villasına geldik. Kübra :
-Evi güzelmiş.
Evet mükemmeldi.
- Hııı.
İlerleyip kapıyı çaldık. Kapıyı Umut açtı. Üzerinde siyah bir kot ve siyah bir tişört vardı ve fazla cooldu. O her haliyle böyleydi. Okul forması bile bir insana bu kadar mı yakışır? Evet, söz konusu o olunca yakışırdı. Kasları vardı ve gömlek ona mükemmel bir şekilde oturuyordu. O sırada Umut 'un güzel ses tonu beni bu düşüncelerden alıkoydu.
-Hoşgeldiniz.
-Hoş bulduk.
-Güzel olmuşsun. Bakımlı ve zarif.
Bunu dediğinde sırıtmadan edemedim. Beni beğenmesi hoşuma gitmişti. Demek ki normalde de beni inceliyordu. Bu beni heyecanlandırmıştı. İçeri girdiğimizde yüksek sesli müzik beni fazla rahatsız etti. Ayrıca ortalıktaki erkekler pis pis bakıyordu o yüzden elbisemi çekiştirip duruyordum. Ben bu kıyafetle rahatsızken neredeyse üzerindeki kıyafet yok sayabileceğimiz kızlar nasıl rahat ediyorlar diye düşündüm. İçerisi fazla sigara ve alkol kokuyordu. Millet eğlenirken Kübra oynamamız için itiraz etti ama kabul etmedim. Daha fazla diretmedi, diğer arkadaşkadaşlarıyla eğlenmeye başladı. O sırada yanıma birisi oturdu. Kafamı yana çevirdiğimde Umut 'u gördüm.
-Neden dans etmiyorsun? diye sordu.
-Yok canım istemiyor.
-İçecek birşey ister misin?
-Evet.
Alayla:
-Meyve suyu getireyim diyecektim ama maalesef yok.
Benimle dalga geçmesine sinir oluyordum.
-Kim demiş meyve suyu içeceğimi?
Ağır şeyler getir!
Emir verici ses tonunda konuştuğumdan güldü:
-Küçük kızımız büyümüş haa?
Sinirle dişkerimi sıktığımda bunu görüp
-Tamam, tamam kızma.
Diyip içki getirmeye gitti. Salak olduğumu biliyordum. Çünkü hayatımda bir kez bile içmemiştim. Korkuyordum. Ya başıma kötü şeyler gelirse? Ya bana zara verirse?
Ah. Yapma ama öyle bir şey yapacak birisi değil.

Çalmakta olan
justin bieber-skrillex :where are ü now
düşüncelerimi bastırdı. O sırada yanıma yaklaşan Umut sırıtarak bana bakıyordu. Elindeki iki içki bardağını gördüğümde korkum yine baş gösterdi. Korktuğumu anlamış olacak ki :
-İstersen içme
-Yok canım niye korkayım ki. die konuşup bardağı kafama dikleyip fondip yaptım. Kusma isteğim başgösterdi. O kadar iğrenç bir tadı vardı ki. Yüzümü buruşturdum. Umut bu halimi gördü ve güldü. İkinci bardağı içerken artık o kadar belirgin tepki vermiyordum ama midem bulanıyordu. Üçüncü bardağa geçtiğimde Umut :
-Dikkat et, çarpmasın. dedi gülerek.
-Yok ya birşey olmaz. dedim.
Ama çok korkuyordum inşallah olmaz dedim.Tabiiki içimden.
Ardından dansa kalkmayı teklif etti kalktık. Şarkı hareketli olduğu halde biz şarkıdan bağımsız olarak slowmuş gibi dans ediyorduk.O sırada ben Umut 'un ayağına bastım.
Umut acıyla inlerken
-Ay özür dilerim vallaha yanlişlıkla oldu dedim.
O sırada gülmeye başladı.
-Bir şey olmadı. Artık acımıyor.
Fazla sakarsın.
Burnum burnuna değişiyordu. Ve neden bu kadar yakındık? . Gözlerimin içine bakarken daha da yaklaştı.Dudaklarımızın birleşmesine santimler kalmıştı. Korkuyordum.Ben istemiyordum. Daha dün ondan nefret eden ben, neden bu kadar ona yakındım?.Evet, garip bir şekilde ona kızsamda onu görünce geçiyordu. Ardından aklıma ikinci defa bu kadar yakın olduğumuz geldi. Ormandayken de yakındık.
Bu biraz heyecanlanmama sebep olurken daha da yakınlaştı. Artık bana güven veren kokusunu alamıyordum. Çünkü içki kokuyordu. Biraz daha yaklaştı. Artık dudağını hareket ettirirse değecekti. Ben heyecanlanmıştım. Hem de çok. Normalde içkili olmasam utancımdan bayılırdım Artık içki utanma duygumuz köreltmişti. Ama heyecan duydugumu HAYIR! . Lanet olsun neden o duygum da körelmemişti ki... heyecandan kalbim kafesinden çıkacaktı. Ama şu an yaşadığım duygu, heyecanın fazlasıydı. Ölmezsem iyi olurdu.Kalp ritimim bozuldu. Öyle hızlı atıyordu ki,
Sık sık nefes alıp vermeye başlamıştım .Çünkü Umut dudaklarını dudağımın üstüne bırakmıştı.

Bölümde söylediğim justin bieber -skrillex:Where are üzerine now, çok sevdiğim arkadaşım olan Filiz 'e :Dddd

Ayrıca bu şarkı benim için çok anlam taşıyor. Bunu sizinle paylaşmak istedim. En sevdiğim şarkı..
Mustafa Ceceli :aşkım benim :D)))

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 28, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KOKUN SİNMİŞ YALNIZLIĞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin