PSİKOTERAPİ: 38 (Part II)

770 103 44
                                    

Bahçede Tutku'yla karşılıklı oturuyorduk. Üç kez telefonla görüşmek için yanımdan uzaklaşmıştı ve ben şaşırmıştım çünkü bu kadar sık konuşabileceği birileri olduğunu bilmiyordum. Saat çok olmuştu, bir kaç saat sonra sabah ezanı okunacaktı ama Yankı'dan henüz hiçbir haber yoktu. Onu beklememi, eve gitmemi söylemişti ama daha ne kadar beklemem gerekiyordu? Doktoru gördüğünü söylemişti ve ben endişeliydim. O adam boşu boşuna ortaya çıkmış olamazdı. Bir şey yapacaktı, belki de yapmıştı. 

"Artık dayanamıyorum, arayacağım." derken masanın üzerine duran telefonuma doğru uzanmıştım. İçimde bir huzursuzluk vardı ve bu duygu beni korkutuyordu. Yankı benim Tutku'nun yanında olmamdan nefret ediyordu, burada olduğumu öğrenir öğrenmez normalde hemen buraya gelir ve beni alırdı. Peki şimdi neden, neden buradan çıkmamamı söylüyordu? Bir şeyler oluyordu. Bir şeyler oluyordu ve ben korkmaya başlamıştım. Elim telefonuma doğru uzandığı an, Tutku bastonunu masanın üzerine doğru uzatmış ve telefonumu parmaklarımın altından kenara doğru kaydırmıştı. Gözlerimi telefondan alıp ona bakmıştım. Ne yapıyordu bu şimdi? 

"Ne yapıyorsun?" diye sordum. Ona sert bir şekilde konuşmak istememiştim ama ses tonum öfkeli çıkmıştı. Çünkü endişeliydim ve insan endişeli olduğunda ne yapacağını bilemez bir halde oluyordu. Aileme bir şey olur endişesi, Yankı'ya bir şey olur endişesi, bunlar sanki saatlerdir beni bir kemikmişim gibi kemiriyorlardı. Bir şeylerin yolunda gitmediğini hissediyordum ve bu his  hayattaki en kötü duyguydu. Ne olduğunu bilmiyorsun, sadece oturup bekliyor ve endişeleniyorsun. Çok acıydı. 

"Benim karşımda onunla mı konuşacaksın?" diye sordu Tutku, mavi gözlerini gözlerime odaklarken. Buraya oturduğumuzdan beri içiyordu ama sarhoş değildi. 

"Salonda konuşurum o zaman." dedim tekrar telefonuma doğru uzanırken ama Tutku bu sefer bir vuruşla telefonumu masadan aşağıya doğru atmıştı. Telefonumu bana vermiyordu. Bu adamın nesi vardı böyle? O böyle yaptıkça ben daha çok korkmaya ve öfkelenmeye başlıyordum. Neden bir türlü Yankı'yı aramama izin vermiyordu? Daha önce defalarca kez onun yanında Yankı'yı aramıştım, şimdi aşırı tepki veriyordu. 

"Ben eve gidiyorum, buna da engel olamazsın!" dedim öfkeyle ona bakarken. Bir şey söylemek yerine arkasına yaslanmış ve mavi gözlerini benden alıp elindeki bardağı dudaklarına doğru götürmüştü. Çantamı alıp koridorda hızlı bir şekilde ilerlemiş ve dış kapıyı açmıştım. 

"İçeri girin." dedi iki adam karşıma dikilirken. Şaşkınlıkla geriye doğru bir kaç adım atmıştım. Adamlardan biri bu cümleyi söyledikten sonra kapıya doğru yönelerek kapatmak istemişti ama hızlı bir şekilde koluna asılmıştım. 

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum şaşkınlıkla ona bakarken. Buradan çıkıp evime gidecektim ve bunlar kim oluyordu da bana engel oluyorlardı? Annem ve babamın beni görmek istediklerine emindim. Ben de onları görmek istiyordum. 

"Yankı beyin kesin emri, içeri girin lütfen." dedi tekrar. Yankı mı? İnanmıyordum. Beni burada zorla tutmalarını Yankı söylemiş olamazdı. Durup dururken neden böyle bir şey yapacaktı? 

"Bakın ben polisi aramadan önce önümden çıkın. Ben eve gideceğim siz de bana engel  olmaya kalkmayın." derken adamın gözlerine dik dik bakmıştım. Hiçbir şey söylemeyip öylece  yüzüme bakmaya devam ettiğinde onun kolunu ittirmiştim. 

"Alya hanım lütfen yapmayın, böyle giderseniz Yankı bey bunu bize ödetir. Şimdi eve girin, bizim için hayatı zorlaştırmayın." derken biraz güç kullanarak beni eve sokmuş ve kapıyı çekmişti. Şaşkınca kapanan kapıyı izlerken sinirden gözlerimin dolduğunu hissetmiştim. Burada ne dönüyordu Allah aşkına? 

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin