PSİKOTERAPİ: 42

729 95 29
                                    

Yankı'nın boynuna kalan tüm gücümle sarmıştım kollarımı. Onu kaybetme korkusu yaşamıştım saatlerce, bana yıllar gibi gelmişti. Onu kendi ellerimle zehirlemiş olmanın da eklediği acıyla bedenim yanıp kül olmuştu. Tutku'nun bana söyledikleri, yaptıkları, beni yapmak zorunda bıraktıkları. Bunların hepsini bir an da silip atmıştım. Şimdi sarıldığım kişi Yankı'ydı. Hıçkıra hıçkıra ağlarken, kokusu burnuma ulaşıp dünyamı döndürüyordu. Gerçekten de buradaydı, kollarını bana sıkıca sarmıştı, saçlarımı okşuyordu. Zaman benim için durmuştu. Her şey, herkes kaybolmuştu bu hayattan. Sanki tüm kötülüklerden korunabilmek için güvenli bir barınağa girmiştik, şu an kimse bize zarar veremezdi. Kollarımla sardığım adam sıcacıktı. Kucağımda o kan kusan Yankı gitmiş, yerine o sağlam duruşuyla karşıma dikilen Yankı gelmişti.

"Yankı..." demiştim ağlarken. Defalarca kez ismini söylemek istiyordum. Benden bıkana kadar ona sarılmak istiyordum. Onu bir daha hiç bırakmak istemiyordum. Onu bırakırsam eğer, kurtulamayacak kadar yüksek bir yerden aşağıya düşecek gibi hissediyordum kendimi.

"Yankı..." derken ona daha da sokulmuştum. Üzerinde ne bir hırka ne de kaban vardı. Karlar üzerimize doğru yağıyordu ve ikimizin de üzeri incecikti. Bu karı onunla hiç izleyemeyeceğiz sanmıştım. Ona bir daha hiç böyle sarılamayacağım sanmıştım.

"Yankı, ben seni öldürdüğümü düşünmüştüm." derken sırtında duran ellerimle kıyafetini sıkıca tutmuştum. Bana kızgın mıydı, hayatıyla bilmeden de olsa oynadığım için, şimdi de Tutku'yla burada olduğum için bana kızgın mıydı bilmiyordum. "Seni bir daha göremeyeceğim sandım, dokunamayacağım, sarılamayacağım sandım..."

"Beni dinlemedin mi?" diye sormuştu Yankı, beni göğüsüne daha sıkı bastırırken. "Senin hatan olmadığını söylemiştim."

Benim hatamdı. O suyu ona vermek, anlayamamak ve tekrar o sudan içirmek. Ben o kadar kötü biriydim ki kendimden başka kimseyi önemsemiyordum, dikkat etmiyordum. Yankı'ya da dikkat etmemiştim ve bu dikkatsizliğin sonucunda o benim yüzümden canından olacaktı. Onu kaybetmenin acısıyla ben de arkasında kalacaktım.

"Yankı çok özür dilerim, biliyorum affedilemez bir hata yaptım ama ben gerçekten çok üzgünüm." derken alnımı göğüsüne doğru bastırmıştım. "Seni çok seviyorum. Sana bir şey olacak diye çok korktum, aklımı kaçıracağım sandım..."

"Buradayım." derken çenemi hafifçe tutarak gözlerine bakmamı sağlamıştı. "Bak yanındayım, sana sarılıyorum. Ben özür dilerim, seni beklettiğim ve korkuttuğum için."

Soğuk parmaklarıyla gözyaşlarımı silmişti. Uzun uzun gözlerime bakmıştı, ben zaten gözlerimi ondan hiç ayıramıyordum. Allah'ım, bir insan nasıl olur da bu kadar özlenebilirdi? Onun yokluğu beni nasıl delirecek kadar korkutabilirdi? Ya ben bir daha bu gözlere bakamasaydım, bir daha ona böyle sarılamasaydım ve sesini duyamasaydım, o zaman ne yapardım?

"Bir daha böyle bir şey olmayacak." derken kollarını yavaşça benden çekmiş, omzumun arkasına doğru bakmıştı. Onun baktığı yere doğru baktığımda Tutku'yu görmüştüm. Bir eliyle bastonundan destek alırken, diğer elini cebine koymuş öylece Yankı'ya bakıyordu.

"Bu kızın gözyaşlarının hesabını vereceksin." demişti Yankı, kaşları çatılırken. "Senin istediğin olmadı, hiç haberim yokken zehirlenip giderim sandın ama beni zehirlemene izin veren bendim."

Yankı elimi tutarak Tutku'nun yanına doğru ilerlerken onun elini iki elimle sıkıca kavramıştım. Bir daha bırakmak da istemiyordum.

"Tutku senin oyunlarını oynamana izin verdim." demişti Tutku'nun karşısına dikildiğimizde. "Şimdi sıra bende."   

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin