PSİKOTERAPİ:38 (part I)

776 104 25
                                    


Arkadaşlar merhaba! Lütfen paragraf aralarına yorum bırakın ve bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazın. Yorumları okumayı çok seviyorum, kitabı seviyorsanız bunu belirtin. Diğer kurgularımı da çok sevmeme rağmen psikoterapi benim için çok farklı bir kurgu haline geldi. Tutku için oturup ağlarım, o derece. Yankı'cılar kusura bakmasınlar :) 

Oy vermeyi unutmayın, teşekkürler. Ah, bir de KURTARICIM kitabını profilimde yayınlıyorum, iyi okumalar dilerim. 


"Tutku, bir kez deneyelim hadi!" dedim geriye doğru adımlar atarken. Tutku bastonunu tutarak yavaş adımlarla yürüyor, ben de ona bakarak geri geri adım atıyordum. 

"Düşeceksin." dedi mavi gözleriyle gözlerime bakarak. Gülümseyerek ona bakmıştım. Sadece beş dakika önce silah dolu bir odadan çıkmıştık ve Yankı Tutku'nun iyi şeyler yapmadığını tekrarlayıp duruyordu. Ama ben yapamıyordum. Ne kadar denersem deneyip Tutku'nun kötü biri olduğuna, kötü şeyler yaptığına inanmıyordum. 

"Lütfen, bir kez deneyelim diyorum kırma beni." dedim yolundan çekilmeyerek. Tutku o an da adım atmayı bırakmış ve öylece gözlerime bakmıştı. 

"Neden bu kadar ısrar ediyorsun?" diye sordu anlamaya çalışarak. Ben de bilmiyordum. Sadece o bastonsuz yürüdüğü günlere geri dönmesini istiyordum. O zaman aklım bu kadar onda kalmazdı. 

"Denersek eğer yapabilirsin." dedim gülümsemem yüzümden silinirken. Tutku bir süre sessizce gözlerime bakmış, sonra da elindeki bastondan parmaklarını çekmişti. Baston sesli bir şekilde yere düştüğünde gözlerimi yerdeki bastondan alıp Tutku'ya bakmıştım. Ayakta duruyordu ama bunu yapabildiğini zaten biliyordum. Yapamadığı şey bir kaç adımdan sonra yaralı bacağının ilerleyememesiydi. 

"Düşersem tutacak mısın?" diye sordu Tutku, bana doğru bir adım atarken. O bana doğru adım attıkça ben de geriye doğru adım atıyordum ve gözlerimi ondan hiç ayırmıyordum. 

"Tutacağım, senin beni o gün koruduğun gibi ben de seni koruyacağım." dedim, adımlarını izlemeye devam ederken. Bunu söylediğimde yavaş adımları tamamen durmuştu. Ne olduğunu anlamak için gözlerimi ayaklarından alıp yüzüne çevirmiştim. Mavi gözleriyle derin derin gözlerime bakıyordu. Biliyordum. Onun aşık  olduğu kişiye değil, sırtını yaslayacak birine ihtiyacı vardı. Sevdiği kişinin elini tutmak yerine adımlarına ona yardım edecek bir arkadaşa daha çok ihtiyacı vardı. Ben bunu biliyordum ve bildiğim için ondan vazgeçemiyordum. 

Tutku, bir süre sonra tekrar bana doğru adım atmaya başlamıştı. O her adım attıkça ben de geriye doğru giderek aramızdaki mesafeyi açıyordum. Düşerse eğer onu sıkıca tutabilmek için gözlerimi ondan hiç ayırmıyordum.

"Zor geliyor mu?" diye sordum biraz zorlandığını hissederek. Sanırım o bacağının üzerine basmak canını yakıyordu. 

"Sana gelen her yol böyle." dedi kısık bir sesle. "Her yol zor, canımı acıtıyor." 

Kendimi ona bakmamak için zor tutuyordum. Bakmamalıydım. Onun yanlış anlayacağı hiçbir şey yapmamalıydım. Söylediklerini duymamış gibi devam edecektim. Tam da o sırada telefonum çalmaya başlayınca hırkamın cebinden telefonumu çıkarmış ve gelen aramaya bakmıştım. Yankı arıyordu. 

"Yankı, seni kaç kez aradım cevaplamadın." dedim telaşlı bir sesle telefonu cevaplar cevaplamaz. "İyi misin?" diye sordum hemen ardından. Yankı'nın ismini duyduğunda Tutku'nun adımları duraksamıştı ama ben geriye doğru adım atınca duraksamayı bırakmış, bana doğru gelmişti. Yüzüne bakmıyordum çünkü bana nasıl baktığını biliyordum. Hüzünle bakıyordu. Onun karşısında Yankı ile konuştuğum için belki de öfkeyle, emin değildim. 

"Ne?!" diye bağırdım korkuyla telefonu daha sıkı tutarken. O an korkudan ne yapacağımı bilemeyerek salona doğru koşmaya başlamıştım. Kalbim küt küt atıyor ve telefonu sıkıca tutan parmaklarım titriyordu. Çantamı alıp bir an önce Yankı'nın yanına gitmem gerekiyordu. Nasıl olduğunu gözlerimle görmem gerekiyordu. 

"Yankı, lütfen bana doğru söyle, iyi misin? O adam sana bir şey yaptı mı?" diye sordum sesim titrerken. Yankı doktoru benim evimin oralarda gördüğünü söylemişti. Tutku'nun yanında olduğum için bana çok öfkeliydi çünkü bu durumda beni almaya gelemeyeceğini  söylemişti. Eğer gelirse doktor onu takip edip Tutku'nun evini de öğrenebilirmiş, bunun olmasını istemediğini söylemişti. 

"Ben kendim gelebilirim." demiştim korkuyla. O adam ya aileme bir şey yaparsa, benim yüzümden onlara zarar verir diye deli gibi korkuyordum. Yankı doktorun kendisini gördüğünü ama onu görür görmez gittiğini söylemişti. Korkuyordum. O adamdan çok korkuyordum. Tutku'ya ve Tutku'nun ailesine yaptıklarından sonra o korkunç biriydi. Eşini, oğlunu ve abisini öldürmüştü. O katildi. 

Yankı bu evden asla dışarıya adım atmamam konusunda beni sıkı sıkı uyarmıştı. Gece beni almaya geleceğini, korkmamamı söylemişti. O sırada koridordan bir ses geldiğinde gözlerim iri iri açılmıştı. 

"Ah!" diye inlemişti Tutku acıyla. Tutku! Tutku'yu unutmuştum! 

Telefonu kapatıp bir yere atmış ve koşarak salondan çıkıp koridora gitmiştim. Tutku düşmüştü. Düştüğü yerde öylece duruyor ve gözlerini bile kırpmadan yere bakıyordu. 

"Tutku..." dedim ona doğru ilerlerken. "Ben çok özür dilerim... Yankı ara-" 

"Yankı arayınca beni unuttuğunu mu söyleyeceksin?" dedi gözlerini yerden alıp bana bakarken. Öfkeli görünmesine rağmen gözlerindeki o üzüntüyü görebiliyordum ve bunu görmek benim canımı da acıtıyordu. 

"Hayır, öyle değil..." dedim kısık bir sesle. Ona doğru gidip tutması için elimi uzatmıştım ama elimi sert bir şekilde ittirmişti. 

"Şimdi tutup birazdan bırakacaksan hiç tutma." dedi öfkeli bir sesle. Bir şey söyleyememiştim çünkü haklıydı. O bana güvenip bastonunu yere atmıştı ama ben ona arkamı dönmüştüm. Bir an aklımdan çıkmıştı ama bunu yapmıştım. İlerleyip koridorun başındaki bastonu aldığımda Tutku da yerden destek alarak ayağa kalkmıştı. Yanına gidip bastonu ona doğru uzattığımda yüzüme bile bakmadan almıştı. 

"İyi misin?" diye sordum mahcup bir sesle. Hatalıydım ve bu durum için çok üzgündüm. Yankı'ya bir şey olmuştur diye çok korkmuştum ve onu düşünememiştim. "Bacağın acıyor mu?" diye sordum Tutku beni takmayıp yürümeye başladığında önüne geçerek. 

"Özür dilerim." dedim durması için koluna dokunurken. "Ben gerçekten çok özü-" 

Tutku, cümlemi bitirmeme bile fırsat vermeden boş olan eliyle beni kendisine doğru çekmiş ve sıkıca sarılmıştı. 

"Alya," dedi boğuk çıkan sesle. Bir koluyla bana sıkıca sarılırken, başını da omzuma gömmüştü. Ben ona sarılmamıştım. Şaşkındım çünkü bunu beklemiyordum. O az önce bana karşı çok öfkeli değil miydi? "Canım çok yanıyor." derken sesi titremişti. Gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Bacağı yüzünden canı yanmadığını artık çok iyi anlıyordum. 

Onun canı kalbi yüzünden acıyordu. Benim yüzümden... 

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin