Kaç dakika ya da saat oldu bilmiyorum. Sadece yürüyordum. Açlıktan ölmek üzereydim. Peşimden gelir, beni durdurur sanıyordum. Ama ondan hiçbir iz yoktu. Durdum ve olanları bir kez daha zihnimden geçirdim. En son annemin sesini duymuştum. Aklıma telefonum geldi. Düşürmüş olmalıydım. Öyle olmasa bile burada çekeceği tartışılırdı. Bir kez daha halime acıdım. Düşünmemeye çalışmam gerekiyordu ama yapamazdım. Yaşlar yanaklarımdan süzülüp çenemle buluştu. Delice ağlamak geliyordu içimden. Göz kapaklarım ağırlaşmıştı. Uykunun beni esir almasına izin verdim.
Hepimiz gülüyor ve eğleniyorduk. Rahmetli babamda oradaydı. Her yer yemyeşil ve mükemmeldi. Çok uzun sürmedi. Yerini kara bulutlar ve şimşek aldı. Herkes çok şaşkındı. Hortum oluşmuştu. Göz gözü görmüyordu. Çığlıklar yükseliyor, insanlar kaçmaya çalışıyordu. Hortum ilk benden babamı aldı. Arkasından ağabeyim. Anneme tüm gücümle sarıldım gitmesine izin veremezdim. Benden annemi de alamazdı. Fakat o kadar da kuvvetli değildim. ''Bizi unutma kızım.'' Hızla kafamı salladım. ''Gidemezsin. Beni bırakma anne''. Hiç olmadığım kadar korkuyordum. Artık yalnızdım. Kimsesiz. Bütün sevdiklerimi yitirmiştim. Gökyüzüne baktım. ''Beni burada bırakma. Tek başıma yaşayamam. O kadar güçlü değilim. Anne geri dön!.''
Gözlerimi açtım. Tüm bedenim terden sırılsıklam olmuştu. Etrafıma baktım. Yanımda uyuyan biri vardı. Enis. Peşimden gelmemesine rağmen beni nasıl bulabilmişti?. Tekrar kendimi onun yüzünü incelerken buldum. Saçları dağılmıştı, gözlerine geliyordu. Kirpikleri uzundu, kaşları düzgün.''Uyanmışsın. '' Gözlerini açmadı. ''Hı evet beni nasıl buldun?'' Cevap vermedi. Midem yine açım dercesine gurulduyordu. ''Sana yiyecek bir şeyler aldım git ye.'' Bu sefer itiraz edemezdim. Bir dağ evindeydik. Mutfağa girdim ve aldıklarını yedim. Uzun bir süre aç kaldığım için midem küçülmüştü. Hepsini bitiremedim. Ama bu bile bana yetmişti. Yanıma geldi. ''Duş almam gerekiyor.'' Bana döndü. ''Koridorun sonunda sağda.'' Banyoya girdiğimde tüm ihtiyaçlarım oradaydı. Bunu da düşünmüş olabilir miydi?. Vakit kaybetmeden duşumu aldım.
Bu eski kıyafetleri tekrar mı giyecektim ?. Temiz bir havlu gördüm ve vücuduma sardım. Kapı girişinden Enis'e seslendim. Bunu da düşünmüş olması gerekirdi. ''Iıı şey temiz kıyafetin var mı acaba?.'' Ses yok. Bir daha seslendim ama yine cevap vermedi. Etrafımı kontrol edip içeriye bakmaya karar verdim. Bir anda karşımda belirdi. Büyük bir utançla kızardım. Elinde bir tişört ve şort vardı. Baştan aşağı beni süzdü. Elindekileri verip, tek kelime etmeden gitti. Banyoya gittim ve tişörtü üstüme geçirdim. Şort biraz kısaydı ama başka şansımda yoktu. Üstünde etiketleri yoktu. Kız arkadaşının olabilir miydi?. Çok fazla kurcalamadan odaya geçtim. Beni tek parça havluyla gördüğünü hatırlayınca tekrar utandım. ''1 saat geçmeden diğerlerinin yanına gitmemiz lazım. Gidiyoruz.'' Bir of çektim ve dağ evinden ayrıldık.
Kapıda mini cooper vardı. Doktor olup bu arabayı satın alacaktım. Hayallerimden sıyrılıp arabaya bindim. Hiçbir yerde nerede olduğumuza dair bir işaret yoktu. Enis'e sorsam söyleyeceğini sanmıyordum. Sanki bir oyunun içindeydim. Hepsi yalandı ama bir o kadar gerçek. Ne hissettiğimi bilmiyordum. Araba durdu. ''Hemen geleceğim, burada bekle.'' Arabadan çıkıp gözden kaybolmuştu.
Yarım saat olmuştu ama gelmemişti. Endişelendim. Arabadan inip çevreye göz attım. Biraz yürüdükten sonra etrafı tellerle çevirili alanı gördüm. Küçük bir kulübe vardı. Orada olacağını düşündüğüm için tabeladaki yazıyı önemsemedim. Kulübeye yaklaşırken Enis ''5 dakika yalnız bırakmaya gelmiyor. Dur sakın hareket etme. İyi misin kızım sen ?. Mayın tarlasına girmekte ne canına kastın mı var senin.'' Aklını mı kaçırmıştı ?. Ona dönünce mayın tarlasının tam içinde olduğumu fark ettim. Tabelayı okumamak büyük bir aptallık olmuştu. Ölüm ve yaşam arasında kalmıştım. Böyle bir ölüm beklemiyordum. Tek bir mayına bassam vücudum kaç parçaya ayrılacağını aklımdan geçirdim. Korku, kızgınlık, sevinç, özlem artık hiçbirini hissedemiyordum. Hiçlik. Kendi nefesimde boğuluyordum. Koku. Enis'in kokusu. Ne zaman yanıma geldiğini ve ona hangi ara sığındığımı anlamamıştım. Artık ölümüm tek kişilik olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
Fantasyİnan bana acı çekecek ruhum yok benim... Hissizim. Hiçbir şekilde canımı yakamazsın.Öylesine vurdum duymaz,öylesine umursamazım ki... Ve tüm bunlar beni özgür, güçlü ve korkusuz kılıyor.Seni sınırlayan tüm bariyerlerin temelinde korku var.Düşü...