4.

453 13 0
                                    

~Sabah~

Güneşin odamı aydınlatan ışıklarıyla gözümü açtım. Kendimi çok iyi hissediyordum. Telefonumu alıp göz gezdirdim. Yamaç'tan bir mesaj vardı. Şaşkın bir şekilde üzerine tıkladım.

Yamaç: Dün gece üzerine çok fazla gittiysem özür dilerim♡

04:15

Gerçekte özür mü diliyordu? Yoksa birşeyler mi karıştırıyordu? Bunu şuan düşünmek istemiyordum. Yataktan kalkıp kısa bir duş aldım. Üzerime çizgili etekle siyah tişört giyip makyaj yaptım.

Geç kaldığımı farkettim. Koş Akça, koş. Evden çıkıp arabama bindim. Hızla sürmeye başladım. Şirkete vardığımde 15 dakika gecikmiştim. Hızla Yamaç'ın odasına kalktım. Nefes-nefese odaya girdim.

Akça: Gü-günaydın.

Yamaç: Sana pek gün aymamış sanırım. Al su iç.

Masasındaki suyu işaret etti. Masasının önündeki koltuğa oturdum ve suyu kafama diktim. Derin bir nefes alıp kendime geldim.

Yamaç: İyi misin?

Akça: Evet.

Yamaç: 15 dakika geciktin. İş prinsiplerimiz katıdır. Yeni olduğun için bu sefer birşey demiyorum ve tekrarlanmamasını umuyorum.

Akça: Özür dilerim, bir daha olmaz.

Yamaç: Dün davette olduğumuz için bir şey yapmadığını düşünüyorum.

Akça: Ne gibi?

Yamaç: Günlük raporlar, ajanda hazırlamak gibi şeyler.

Akça: Gece hepsini hallettim.

Konuşarak çantamdan tabletimi ve bazı kağıtlar çıkardım.

Akça: Günlük raporların çıktısını aldım. Ajandanızıda isterseniz hatırlata bilirim.

Yamaç: Dinliyorum.

Akça: 20 dakika sonra (şu an 08:20) Kılıç beylerle toplantınız var. Daha sonrasında öğle yemeğine kadar boşsunuz. Akşam 8de önemli bir randevunuz var. "Önemli" diye geçiyor. Tam olarak ne randevusu bu?

Yamaç: Turgut bey ve karısıyla bir toplantı.

Akça: Bende katılmalı mıyım?

Yamaç: Teknik olarak evet. Ama istemezsen sorun değil.

Akça: Katılmamam sizi zor durumda bırakır mı?

Yamaç: Hallede bilirim.

Akça: Katılırım. Benim açımdan bir sorun yok.

Yamaç: Tamam. Bu arada. Senin odan yok. Benim odam zaten büyük ve sessiz. Senin için masa getirecekler. Orda rahat rahat çalışırsın. Şimdilik benim masamı paylaşmak zorunda kalacağız.

Akça: Sorun değil. Benden istediğiniz başka birşey var mı?

Yamaç: Kahve. Sa...

Akça: Sade filtre kahve şekersiz.

Yamaç: Unutmamışsın.

Akça: Ben kahvenizi getireyim.

Odadan çıkıp aşağı kata indim. Kalbim hızla çarpıyordu. Ona uzun süre dayanmalıydım. Bu zor. Gerçekten zor. Her saniye yakınında olmak, onca şey yaşanmamış gibi davranmak. Bunu yapmaktan yoruldum. Ve daha 2 gün bile olmadı.
İsmimi duyunca düşüncelerden sıyrılıp arkamı döndüm.

Çalışan: Akça hanım.

Akça: Efendim?

Çalışan: Kaybolmuş gibisiniz. Nasıl yardımcı ola bilirim?

Akça: Kahve yapacaktım.

Çalışan: Tabi, buradan gelin.

Kadın yürümeye başladı. Arkasından gidip onu izliyordum. Beni kahve yapıcağım yere getirdi ve gitti. Yamaç'ın kahvesini yapıp yukarı kata çıktım.

Akça: Buyurun kahveniz.

Kahveyi masaya koyarken aniden başım döndü ve kahve Yamaç'ın üzerine döküldü.

Akça: Aman Tanrım çok özür dilerim. Aniden başım döndü. İyi misin? Çok yandın mı? Çıkar şu üzerindekileri.

Paniklemeye başladım. Yamaç gömleğini çıkardı. Yarı çıplak bir şekilde karşımda duruyordu.

Akça: Ö-özür dilerim. Canın yandı mı?

Yamaç: Değişmemiş.

Akça: Anlamadım?

Yamaç: Benim için endişelenmen ve paniklemen... Değişmemiş.

Gözlerimin içine baktı. Bende onunkilere. Koyu kahverengi gözlerinin içinde kayboluyordum. O kadar masum bakıyordu ki. Aniden gözüm kararmaya başladı. Sonrası karanlık...

AjanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin