.
Kalbim öyle hızlı çarpıyordu ki kendimi dahi ifade edemiyor, konuşsam kekeleyecek duruma geliyor, gözlerimi açmamak için bin bir türlü çaba sarf ediyordum.
İşte tam o anda gördüm, beyaz bir ışık gözlerimin önünü kapladı...
Tam anlattılanlar gibiydi, ellerim ve ayaklarım uyumuştu başta. Sonra kalp atışlarım hızlandı. Heyecan yapmamaya, kendimi sakin tutmaya gayret ettim.
Tam gözlerimi açacağım an kolumu tutan el beni şaşırtmıştı. Tedirgin oldum. Gözlerimi açmak istedim ancak göz kapaklarının üzerine kapanan el buna en gel oldu.
"Devam et civciv, az kaldı... Az kaldı."
"Maria?"
Sorumu bir yana bırakıp odaklanmaya çalıştım.
Çalıştım... Çalıştım. Ve en sonunda gözlerin önğnde beliren ışık fümeleri artıp her yeri kapladı.
Nefes nefeseydim.
Göz kapaklarım üzerinde hissettiğim elin yok olduğunu hissettim. Heyecanla gözlerimi araladım. Kuruyan dudaklarımı yaladım. Etrafıma baktım.
Scriptime yazdığım gibi... Aman tanrım.
"AMAN TANRIM!"
Ağzımdan kaçan sevinç çığlığına engel olamamıştım. Koridorda belirli aralıklarla yürüyen bazı öğrencilerin bakışlarını üzerime çektiğimde ise gereksiz gerilmeye başladığımı hissetmeye başlamıştım. Sağ elimle ağzımı kapatıp bir çığlık daha atmamaya çabaladım.
Tam scriptime yazdığım gibi, kütüphanenin önünde koridorda gözlerimi açmıştım.
İnanamıyorum... İNANAMIYORUM!
Mutluluktan havalara uçmak değimini yaşayabilecek durumda olduğum bile söylenebilirdi.
Ancak gördüğüm her şey sınırlarımı zorlamama neden oluyordu.
Bu koca kale, şuan koridorunun küçük bir kısmını görüyordum ve beni çıldırtmaya yetecek heyecanı veriyordu. Duvardaki tablolarla göz teması kuruyor, etrafımda yürüyüp geçen insanların üzerinde ki cüppelere hayranlıkla bakıyordum.
O sırada aklıma dank eden bir gerçekle üzerime baktım. Üzerimde hufflepuff cüppesi vardı.
ÜZERİMDE HUFFLEPUFF CÜPPESİ VARDI!
Derin nefes alıp vermekle uğraşırken ellerimi kaldırdım. Parmak uçlarım okul eteğimde ve cüppemde gezinmeye başladı. Gerçekti. Her şey gerçekti. Kravatımı işaret ve orta parmağımın arasına almış tutarken mutluluktan alt dudağımı ısırıyordum.
Sonunda başardım!
Siftlendiğime inanamıyorum. Kalbim öyle hızlı atıyor ki... Tanrım bayılacak gibiyim!
Aklıma takılan ve yeni yeni sorular üretmeye başladığım bir diğer konuysa Maria idi.
Neden yanıma gelip gözlerimi kapattı ki? Hemde tam-
"Çekil şuradan."
Kaşlarım çatıldı. Kulaklarıma dolan çokta aşinası olmadığım kız sesini o an pek umursamamıştım.
"Kime diyorum seni aptal?"
Tekrar aynı sesi duyduğumda kafamı kaldırdım. Pansy Parkinson. Bana mı sesleniyordu? Sakin ol Gwen... O da senin kadar gerçek.
Tek kaşım havaya kalkarken "Bana mı dedin?" diye sorma gereği duydum.
"Oh hayır tatlım." derken yüzüne yerleştirdiği gülümsemeye odaklıydım. Hemen sonra beni kenara itip, "Tabi ki sana dedim Black. Tüm koridoru kapatıyorsun. Bana yol vermen gerek anlıyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Beyond Time ||Tom Marvolo Riddle
FanfictionHogwarts'ı sadece kitap ve filmlerde görebileceğini sanan 10. Sınıf öğrencisi Gwen Wright umutsuzlukla hayatını sürdürmeye çalışıyordur. Ancak bu düşünceleri sifthing'i keşfettikten sonra tümüyle değişecekti. "Bu evrene ait değilim." "Ne bu evrene n...