Yeşil Tütsüler
2008
Ağır ağır arabamızda ilerlerken babamın, kendime orada iyi bakmam için verdiği öğütlerinden kaçınarak radyoya sığındım. Radyoda Green Day'in Wake Me Up When September Ends şarkısı çalıyordu. Bu şarkı bana bulutlu dağları ve sadece aklımın görebileceği güzel olan manzaraları hatırlatıyordu. Bazen o manzaralarda bu şarkıyı dinleyip her şeyi unutmak istiyordum. Silecekler, sağ sol yaparak cama vuran yağmur damlaları için çalıştığında başımı cama yaslayıp ormanı izlemeye koyuldum. Derin ve ürperticiydi.
Yeşil Tütsüler tabelasını gördüğüm an kasabaya giriş yaptığımızı anlayarak sevindim. Baba-oğul dört saatlik bir yoldan geliyorduk ve yoldayken sürekli midem bulandığı için babamın defalarca aracı durdurmasına sebep olmuştum. Tütsüler, babamın doğup büyüdüğü küçük bir kasabaydı. Ben de burada doğmuştum ama yedi yaşımdan sonra kasabadan taşınmıştık.
Yıllar geçmişti ve yolum yeşil tepelere yeniden düşmüştü. Fakat kasabada hiçbir gelişme yoktu. Dağın zirvesine kurulmuş ıssız, küçük bir yerleşkeydi. Yağmuru eksik olmayan, soğuk yürekli bir kasabaydı burası.
''Sonunda!'' diyerek işaret parmağıyla kızıl renkli evi gösterdi babam.
Arabayı evin önüne park ettikten sonra aşağı indik. Eve gölgesi düşen büyük çam ağacı yerlere kozalaklar saçarken ateş tuğlasından yapılma, iki katlı eski müstakil ev hâlâ hatırladığım gibiydi. Sadece kapıların ve pencere kenarlarının rengi eskimiş, soluk maviye dönmüştü. Eve karizma kattığını düşündüğüm tepedeki yuvarlak pencereyi her daim sevdiğimi anımsadım.
Üniversitede ilk senem olacaktı. Öğrenci yurdunda kalma şansım varken babam, halamın evinin çatı katını ayarlamıştı bana çünkü yaşlı Ayşe halamın gözetimi altında olmamı istiyordu. Kendisi alt katta kalır, her sene düzenli olarak üst katı da öğrencilere veya bir aileye kiralardı.
Babam, halamın ziline birkaç kez bastı ama açan olmadı. Kendisinden yirmi yaş büyük, yetmiş yaşındaki kız kardeşinin burada uzun zaman tek başına yaşadığını biliyordum. Zaten beni de ona güvenerek Tütsüler'e getirmişti. Yoksa asla böyle bir işe kalkışmazdı. Yakında 19 yaşına girecek bir erkek bile olsam, babamın gözünde asla büyümeyen, küçük bir çocuğum. Daima gözetim altında kalmış kafesteki kuşu! Hayatımla ilgili tüm kararları genelde hep babam verirdi. Hatta hayallerimi bile o belirlerdi. Ta ki üniversite tercihlerine kadar. Sınavdan yüksek bir puan alamamıştım. Ya onunla Antalya'da kalıp gözünün önünde durmaya devam edecektim ya da hiçbir güzelliği olmayan bu ıssız kasabayı tercih edecektim. Görüldüğü üzere ilk ve tek tercihimi zorluklar çekeceğimi bildiğim hâlde Tütsüler'den yana kullanmıştım. Babam, en başından beri beni bu kasabaya getirmek istemiyordu. Sebebi ise annemin bu yeşil kasabada beni doğururken ölmüş olmasıydı. Babam her ne kadar itiraf edemese de ben böyle olduğunu düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜTSÜLER (KİTAP OLDU)
FantasyVampirler, cadılar ve büyücülerin kol gezdiği, yağmuru eksik olmayan soğuk ve kasvetli kasaba. Yıllar geçmiş ve yolum bu yeşil tepelere yeniden düşmüştü. Çatı katındaki evimde normal bir öğrencilik hayatı yaşamayı planlıyordum. Oysa beni kamçılamak...