Nerden geldiğini anlamadığım bir kız sesi işittim.
''Sağ kalan çocuğa bakın.'' diyerek sessizce konuşmaya çalışsa da onu duymuştum ama ne demek istediğini anlamamıştım. Yine başka bir masadan yükselen ses ''Garip birine benziyor.'' dedi.
Üç kızın bulunduğu masada tek erkek olan mavi gömlekli, kirli sakallı çocuk, ben yürümekteyken uzunca yüzüme baktı ve ''O, Süha'lardan biri.'' diyerek masadaki kızlara karşı eliyle beni işaret etti.
Bu davranışına öfkeli bir ifade yolladım. Başım eğik bir şekilde hâlâ Velma'yı ararken birden sesini işittim.
''Samed, buradayım!''
Arkamı döndüm. En arka masada oturan Velma ve yanındaki arkadaşlarını gördüm.
Masada onunla beraber dört kişi vardı. Yeni insanlarla tanışırken gergin olduğumdan ne yapıp ne söyleyeceğim konusunda emin değildim. Kendime bir sandalye çekip oturdum ve herkese selam verdim.
İki yandan ayırmış olduğu uzun kumral saçlarını eliyle taradı.
''Gizemli değilim.'' diyerek başımı iki yana salladım. ''Ayrıca herkes beni tanıyor. Bütün gün insanların tuhaf bakışları altında gezindim.''
Kızıl, uzun dalgalı saçlara sahip olan kız sözlerim karşısında ürpermiş gibi titredi. ''Çünkü sen Sühalardan'sın!'' deyip dalga geçti.
Masaya doğru yaklaşıp ''Sende Daphne olmalısın?!'' dedikten sonra kızın yanına sokulmuş sessizce oturmakta olan açık kumral saçlı çocuğa baktım.
Üstünde bildiğim pahalı marka kolej ceketiyle diğer masadaki kızların dikkatini çeken ve Ömer'le benim özgüvenimi sarsan yapılı çocuğa karşı ''Sende Fred olmalısın?'' diyerek sertçe çıkıştım.
Masada garip bir sessizlik oluştu. ''Scooby Doo ekibi değil misiniz??'' dedim sonunda sırıtmaya başlayıp.
Velma dirseğiyle koluma dokundu. ''Bu oyunu bir tek ben oynuyorum.'' dediğinde karnını tutarak gülmeye başladı.
''Üzgünüm. Fiziksel olarak hepiniz onlara benziyorsunuz.'' deyip mahcup bir ifadeyle özür diledim. Yine kendimi rezil ederek aptal duruma düşmeyi başardım.
Velma ve Ömer'den sonra kızıl saçlı kızda ifadesizliğinden çıkıp kıkırdayarak gülmeye başladı. ''Seni anlıyorum... Sanırım yerinde olsam ben de öyle düşünürdüm.'' dedikten hemen sonra kendini tanıttı.
''Lisa Talkın... Fakat soyadımı diğerleri gibi yanlış okumanı istemem. Tolkın diye okunuyor.''
Ardından sevgilisi olduğunu düşündüğüm çocuk yüzüme uzun süre baktı.
''Sen bir daha espri yapma bence!'' dedi alaycı tavırla. Çocuğa cevap vermek için hazırlanıyordum ki bir anda garsona el işareti yapıp masaya çağırınca tek kelime etmedim.
Onu boş verip önümdeki menüye bakarken sıcak bir içecek söylemeyi düşündüm. Ama asıl dikkatimi çeken menüdeki her şeyin çok ucuz olmasıydı.
Sanırım bu yüzden öğrenciler burayı tıklım tıklım dolduruyor ya da gidecek başka bir yer olmadığından.
Velma, bana doğru yaklaşıp seçmemde yardımcı olmaya çalıştı. Filtre kahvede karar kıldığımı söyledim ona. Kendini beğenmiş olduğunu kanıtlayan havalı çocuğumuz ise latte söyledi. Lisa ''Murad gibi benimki de latte olsun ama yanında bir parça beyaz çikolata.'' diye rica etti. Herkes siparişini verdikten sonra ''Sizin istediğiniz bir şey var mı?'' diye sordu kadife sesiyle kız.
Sipariş aldığı andan itibaren hiç konuşmadığı için etkili sesini ilk kez duydum. Başımı menüden kaldırıp yüzümü garsona döndüm. Gümüş saçları beni afallatırken, simsiyah iri gözleriyle sanki beni karadeliğe çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜTSÜLER (KİTAP OLDU)
FantasíaVampirler, cadılar ve büyücülerin kol gezdiği, yağmuru eksik olmayan soğuk ve kasvetli kasaba. Yıllar geçmiş ve yolum bu yeşil tepelere yeniden düşmüştü. Çatı katındaki evimde normal bir öğrencilik hayatı yaşamayı planlıyordum. Oysa beni kamçılamak...