Vampirler, cadılar ve büyücülerin kol gezdiği, yağmuru eksik olmayan soğuk ve kasvetli kasaba.
Yıllar geçmiş ve yolum bu yeşil tepelere yeniden düşmüştü. Çatı katındaki evimde normal bir öğrencilik hayatı yaşamayı planlıyordum.
Oysa beni kamçılamak...
Pencere kenarına oturmuş sarı sokak lambasının ışığına gözlerimi dikerken düşünmeden edemiyordum. Cevapsız sorularımın gizemini çözmek oldukça zor.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
O geceye dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Sadece olay sonrasında polislerin beni sorguya çektiğini anımsıyorum o kadar. Peki babam, halam hatta ablam bile bu gerçeği benden neden saklamıştı? Aslına bakarsak olayı bana açıklamama gerekçelerini ve hislerini anlıyorum. Onların yerinde olsaydım ben de aynı şeyi yapıp yıllarca bu gerçeği anlatmaz hatta kasabaya geri dönmeme bile izin vermezdim. Tıpkı ailem gibi sahiplenici bir yanımın olduğunu dürüstlükle kabul ediyorum. Yeri geldiğinde baskıcı ve koruyucu tavırlarımı son bir yılda onlara karşı yeterince gösterebilmiştim.
Fakat şimdi onlara hesap sormam anlamsız. Hatta gerçeği öğrendim diye korku ve panik yaşayacağımı düşünüp beni Antalya'ya zorla geri götüreceklerinden eminim! Bu durumda halam dahil ailemden kimseye konuyu açmayıp bilmiyormuş gibi yapıp her şeyin yolunda gittiği konusunda onları ikna etmek en uygun olanıydı.
Gerçi... Her şey yolunda gidiyor zaten. Tabi şimdilik.
Ayşe halam akşam yemeğine birkaç sokak ötede oturan komşusuna gitmişti. Benim de gelmem için teklifte bulunmasına rağmen gitmek istememiştim. Bugün yemek yapmakta içimden gelmedi. Öğlen yediğim tost haricinde boğazımdan bir lokma geçmemişti. Saatin dokuza yaklaştığını fark ettiğim de karnımda zil çalmaktaydı. Ne yiyeceğimi düşünürken kalkıp yakındaki büfeye gitme fikri cazip geldi.
Cüzdanımı cebime koyup botlarımı giydim. Kapıyı açıp evden çıktığımda yüzüme vuran soğukla arkamı dönüp elimi askılığa attım. Montumu görememiştim. Yeniden içeri girip odalarda kayıp montumu aradım. Bulamayınca siyahın ve lacivertin eşlik ettiği kareli gömleğimi yine siyah renkli olan boğazlı kazağımın üstüne giydim. Hızla merdivenlerden aşağı inerken bir yandan da gömleğin düğmelerini yarıya kadar ilikledim.
Büfenin bacasından tüten dumanlar bahçeyi ve yolu sarmıştı. Kapıya yaklaştığımda ise duymayı beklediğim öğrenci seslerini işitemedim. Yavaşça kapıyı açıp içeri girdim. Velma'nın, akşamları bile kalabalık oluyor dediği mekânda in cin top oynuyordu.
''Merhaba? Kimse yok mu?''
Loş ışıkların aydınlattığı mekânda yalnız olduğumu düşünürken tezgahın ardında beliren silüeti gördüm. Karanlıkta parlayan gümüş saçlarıyla o kişinin Carmen Bristen olduğunu hemen anladım. Üstünde hâlâ bugün okulda giydiği kıyafet vardı.
''Üzgünüm, kapatmak üzereydim...''
''Kusura bakma.'' dedim önce kısık bir sesle. ''Vaktini almak istemem ama sabahtan beri bir şey yemedim. Acaba atıştırmalık yiyecekler hazırlayabilir misin diyecektim?''
Ona karşı kibar olmaya çalışıyordum.
''Üzgünüm. Acele bir işim var. Dükkânı kapatmam gerekiyor.'' dediğinde gözleri kapıya baktı. Açıkça gitmemi istiyordu.