Ölüme Saniye Kala

134 89 37
                                    

Hazırda bekleyen gözyaşlarım daha fazla tutamamıştı kendini. Sesini duymadan geçirdiğim 3 yıl. Acı KALBİME ilmek ilmek işleniyordu adeta. Bir ses uzağımda, elimi uzatsam dokunabilecek gibi hissettirmişti. Benim olduğumu biliyordu. Saatler öncesinde aramıştım kendi numaramdan ama geri dönmemişti. Özelden aradığımı anlamaması aptalca olurdu. O her nefes alışında ben telefonun diğer ucunda hıçkırıklara boğuluyordum. Onu özlemiştim. Öyle kelimelere sığan bir özlem değildi bu. Benimle konuşsun istemiyordum ki zaten konuşmuyordu. Ağladığımı anlıyordu. Ama Susuyordu. Konuşsun istiyordum. Sesine sarılmak istiyordum. Dudaklarımdan düşen tek kelime yetmişti her şeyin bitmesine;
'Özledim!'
Uzun bir sessizlik oldu. Sesimin ona ulaştığından bile bi haberdim! Sustu.. Sustum.. Konuşan kimse yoktu. Ne o kapatıyordu ne ben kapatıyordum telefonu . Öylece birbirimizin sessizliğini dinliyorduk. Ardından buna son veren o oldu. Canımı derinden sarsan da yine oydu. Duymak istemediğim son şeyi söylemişti bir seferde. Acımasızca ilişmişti kulağıma kelimeler .

"Bir daha görüşmeyelim."

Zaten görüşmüyorduk yıllardır. Özledim diyordum. O görüşmeyelim diyordu. O saf kalbine kandığım çocuk, bu kadar acımasız mıydın? Tenim soğuğun etkisiyle çarpıldı. Kaskatı kesilmiştim. Telefonu yan tarafıma kapatmadan usulca bıraktım. 10 saniyelik deli cesaretiyle çekmeceme ağır adımlarla ilerledim , peçeteye sarılı olan jileti avuçlayıp balkona çıktım. Gözümden tek damla yaş akmıyordu. Donuk bir ifadeyle avucumda ki jilete bakıyordum. Vazgeçmem için ihtiyacım olan tek şey oydu. Beni buraya kadar o savurmuşken.Seviyordum. Ama o benim ne varlığımı istiyordu hayatında ne de arda kalan anıları.Gitmeyi becerememiştim.Nasıl anlatabilirim ki sana bunun ne demek Olduğunu. Telefonu kapatıp kapatmadığından habersizce Mırıldandım

"Özür Dilerim" "seni çok sevdim. Ve seni son nefesime kadar seviyor olacağım."

Gözlerimi kapattım önce, aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmeden bekledim sadece. Neyi beklediğimden habersizce. Korku ve öfke aynı anda yürümüyordu benliğimde. Dişlerimi sıktım ve hep acımasız olduğumu söyleyenlere karşı aynı acımasızlıkla Jileti avucuma bastırdım . Kapalı gözlerimden akan yaşlar jiletin geçtiği ize tek tek düşüyordu. Avucumdan akan kanlara aldırmadan jileti diğer elime alıp bu defa bileğime bastırdım. Hayatıma kocaman bir çizik atıyordum. Acılar içinde gülümsedim. Seni son nefesime kadar seviyorum demiştim bu kadar kısa süreceğini bilemezdim. Bilincim kapanıyor kendimi kaybediyordum. Karanlığın içinden bir ses duyar gibi oldum. Tanıdık gelen o ses "Sakın" diye mırıldandı sesini duyurmaktan korkar hem de duymam için de ses tonu seviyesi yüksekti. Bilincim kapanırken yine aynı ses "Bahar" diyor gibiydi ürkekçe. Bilinç altımın yeni bir oyunu olmalıydı. Son zamanlarda gördüğüm kâbuslar sesler ve hayali silüetler o kadar fazlaydı ki. İnanmak istememiştim. Şuracıkta onun yanında ölsem acı içinde, nasıl ölüyorum diye izlerdi karşıma geçip. Gözlerim artık kapanıyor, nefesim daralıyordu. Ve ben şimdi gerçekten ölüyordum. Ona son kez karşılaşacağız demiştim. Karşılaşamadan gidiyordum. İstediğim kurtulmaktı, kurtuluyordum. Ama bir yanım ona giden kapılarımı açıyor, sevgini hâlâ yaşatıyorsan içinde sen niye ölüyorsun diyordu. Siyah kelebeklerim içimde can çekişiyordu. Kanatları bir bir tenime değiyor canımı yakıyordu. Şimdi değil diyordu iç sesim bana. Zorlukla gözlerimi aralayabilmiştim. Oturduğum yerden doğrulmaya çalıştım, acı içinde inleyerek tekrar yerime yığıldım. Kendimi tutamıyor tir tir titriyordum. Şimdi değil diyen iç sesime küfrettim. Vazgeçmek için çok geçti artık. Ve birden aklıma gelen şeyle inleyerek gülümsedim. Ölüyordum. Ve tek pişmanlığımın ona doya doya seni seviyorum lan diyememek olsun istemiyordum. Yan tarafta duran telefona uzandım. Kanlı ellerimle. Şimdi ben ikimizin mi katili olmuştum? Bu gece fazla gülümsediğimi farkettim. Acaba Ölüm benim yüzümde fazla mı güzel durmuştu. İyice kapanan gözlerime telefonun ışığı yansıyınca kamaşmıştım birden. Ve şok olmuş bir ifadeyle telefonun ekranına tekrar baktım, bir daha baktım hâlâ açıktı!. Telefon hâlâ aramadaydı. Ve taam 1 saat 27 dk. Beni dinliyordu. Beni merak ediyordu. Benim delice yapacağım şeyden korkmuştu. Beni önemsiyordu. Beni, beni, içimde kelebekler halaya tutuşmuştu! Yeniden mi yanıyordu küle dönüşen o aşk ateşi? Benimle konuşan da oydu o zaman diye geçirdim içimden? İşte şimdi ölmek için çok erkendi. Bağıramıyor sesimi duyuramıyordum. Bileğimden akan kanlar birikiyor küçük bir gölcük oluşturuyordu. Kanı durdurmam lazımdı. Ayağımdaki çorapları çıkarıp bileğime diğerini avucuma bastırdım. Midem bulanmıştı kendi görüntüme. Doğrulmaya çalıştım olduğum yerde. Çoraplar yeteri kadar iş görmüyordu. Acil takviye yapmam lazımdı. Gün doğmasına az bi zaman kalmıştı. Kendimi toparlamam ve kimseye bişey belli etmemem lazımdı. Her zaman olduğu gibi acıyla gülümsemem lazımdı. Ama zaten yorgunluğum , dermansızlığım üstüne kan kaybım beni tüketmiş kolumu ayağa kaldıramayacak hale getirmişti. Zorlanarak kalktım odama yürüdüm ve elime gelen ilk havluyu çorapların yerine bastırdım. Ardından bi kaç bez parçası bulup kendimce kanı önledim. Daha bi adım atmaya dermanım kalmamıştı. Ve yatağa yığıldım. Elimden başka gelen hiç bir şey yoktu. Buraya kadardı. Ölüm ancak senin kollarında güzel olurdu sevdiğim. Bunu bende kendime yakıştıramadım!

Ölmek istemiş sonra kendimi yaşatmak için debelenmiştim. Acı tüm bedenimi sarmıştı ama içimdeki umut daha da büyüyordu. Deliriyordum. İyi değilim farkındaydım. Kendimle savaşım acı bir bilinç kaybıyla sona ermişti..

LİMONLU ŞEKER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin