🍂Zemzeme

1.6K 387 753
                                    


《Adımlarımız yetişmiyorsa gök kubbelere,
Dikenler razı gelmiyorsa urgansız emellere,
Hacet yoktur limanı beklemeye.
Gemi de kürek de sen ol!
Git gidebildiğin yere!
Dök içini dalgalara, rıhtımlara...
Beşerin yutamadığını, dalgalar yutar nasılsa.》

Gönül fermandır maziye, kubbesi duman
Kefareti ödenen her an kalemdir yazgıya, mürekkebi yavan
Dem bu dem ki rıza buldu olan, olamayan..

Bir an ki,
Mumun dibindeki karanlık kadar kör
Okyanusun ortasındaki yangın kadar sağır.
Az biraz sabık, az biraz sabır!

Sabır ki kusurları örten bir perhiz.
Acının tacında bir haciz
Ve sabır, unutmaya mahal olmayan bir veciz.
Sabırdan sonra uyanan her dem adına...

...

"Taş, kağıt, makas!"

İkindi güneşinin örtü gibi salındığı Koçkar Bayırı, çiftliğin sırtını muhafaza edecek kadar engebeliydi. Köy çocuklarının yamacın yukarısıdan aşağıya doğru saldıkları tekerlekli kızağın şangırtıları taş duvarlarda yankılanıyordu. Genç kızın buğday çehresini ısıtan güneş kendisiyle Derman'ın arasına bir sınır çizmişti. Birbirlerini özümseyen evvel ve ahir gibiydiler. Hamlesini yaparken amcasının kızına silik bir bakış atan Esma, parmaklarını açıverdi.

İlk hamlede makas kağıdın hakkından gelmiş ikincisinde ise berabere kalınmıştı. Şimdi ikisi de ikinci bir hamle için yumruk yaptığı ellerini avuçlarına vurmaya başlamıştı. Karşılaşma sonucunda dudaklarının kenarı kıvrılan Esma, çömeldiği yerden ayaklandı.

"Taş, makası kırar. Kazanan aşikar olduğuna göre kaybedene sessiz kalmak düşer."

Serinliğin çökeceğini fısıldayan esinti otlara sataşıyor, yamaçtaki karahindibağların namını yerden yere savuruyordu. Adımlarını ilerleten genç kız Derman'ın yüksek sesiyle bakışlarını omzuna çevirdi. Öylece kapanıp gidecek bir mesele değildi elbette. Tohum salacaktı zehirli bir sarmaşık gibi.

"Söylentiler doğruymuş demek. Adını köy konaklarında dümbürdüdük* eden adamı haklayacağın yere saklıyorsun." (dedikodu)

Genç kız sol yanına düşüveren kıymık acısıyla yutkundu. Arkası çöplük kokan sözleri kulak ardı etmesi gerekirken dürtüleri eşelemekten yanaydı. Elaleme karşı gönlü dolu dolu şımaracak bir sebebi yok muydu sahi? Mimar olacağı günlerin önündeki kara perde bir nebze olsun aralanmıştı işte. Gözlerinin önündeki karaltı da neyin nesiydi?

Elin oğlu fışkı yesindi. Elin sözüne ney idi?

Şımarık poyraz gıdım gıdım gönlünün perdelerini aralamışken asıl fışkıyı kendi midesinde hissetti. Bozacının şahidi şıracı değil, boyun eğmem dediği gönül fermanıydı. Saklanacak bir sırrı yoktu, aklanacak sebeplerle doluydu. Derman, sazlı sözlü aşk gazelleri okumaya devam ederken dudaklarının vidaları gevşeyiverdi. Adımlarını geri götürüp ciddileşiveren bakışlarını kaldırdı. Üzerine atılan çamurdan değil miydi, insanoğlunun özü?

"Aklımla zorum yok, çok şükür."

Esma'nın dibine kadar yaklaşan Derman, genç kızın örtüsünün ucunu üst dudağını kaldırarak kavradı. Kışkırtıcı bakışları dilinin ucundakileri toparlamaya çalışıyor gibiydi. Esma'nın kaytarırcasına ahkam kesmesi nefsini galayana getirmişti bir kere.

RÜZGARI ARKANA ALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin