Salon büfesinin üzerinde eğreti duran biblonun önünde kalmış,
Çerçevesiz, yıpranmış,
Kenarları pamuklanmış,
İkiye katlanmaktan ortasında çizgi oluşmuş bir fotoğraf gibi bir şey yalnızlığım.
Sensizliğim.Sen şimdi bana unut diyorsunya;
Gel o fotoğraf enkazını kaldır önce;
Eğer gücün yeterse.
Gramdan hafif,
mürekkebi solmuş, sararmış
Kağıt parçasını kaldır at,
Dipsiz kuyuların en derinine.Sensizlik diyorum sana.
Sensizlik!
Öyle ağır işte!