Soğuk içindeki dinmek bilmeyen öfkenin ateşini bir gram olsun söndürmüyordu.
Ağaçtan kopardığı küçük dalı elindeki bıçak ile oynarken dişlerinin arasındaki kürdanı serbest bırakıp diliyle bir tur çevirdi. Bıçağı yan yatırıp odunu bir kez daha soydu.
Işıltılı iki katlı evin karanlık bahçesinde, en dipte oturuyordu. Önünde bir havuz vardı, beyaz ışıklar vurdukça havuzdaki suyun maviliği ortaya çıkıyordu.
Kendini kaptırmış vaziyette soymakta olduğu ağaç dalıyla ilgilenirken ayak seslerini yeni yeni fark etti. Başucunda duran bedene göz ucuyla baktı.
"Gitmedi mi hâlâ?" diye sordu dişlerini sıkarak yaptığı işe devam etti.
"Şimdi gider, üşüdün sen geç içeri artık." Asef sakince konuşurken kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Kavga çıkarmak istemiyorum." diye mırıldandı. Bu Asef'in derin bir nefes almasına sebep oldu.
Önünden geçip hemen yanına oturdu, bileğinden tutup bıçakla olan ilişkisini kesti. Bıçağı elinden çekip alırken ona hiçbir şey diyemedi, bedenini dikleştirip gözlerini iki katlı evin kapısına dikti.
Gözlerini çekmesine bile gerek kalmadan kapıdan çıkan iki beden ile öfkeyle kasıldı.
Arda'dan daha uzun boylu, kaşe montlu olan adam gülümseyerek bir şeyler söyledi ve atkısını omzundan geçirdi. Arda utangaç bir şekilde gülümseyip kafasını eğdi, küçük dudaklarının arasından bir şeyler mırıldandı.
Kenan adlı herif elini uzatıp tokalaştıktan sonra bahçenin kapısına ilerledi. Arda kapıya kadar uğurladıktan sonra bir süre arkasından baktı ve ardından yüzündeki büyük gülümseme ile kapıyı kapatıp yeniden boydan boya cam olan, salonun girişine bağlı yere ilerledi.
Arda'nın gözleri bir an karanlığın içinde kendisini bulunca yüzündeki gülümseme soldu, bakışlarını hızla çekti. Kendisine olan sinirini biliyordu. Hiç aldırmadan yeniden içeri yürüdü ve gözden kayboldu.
"Alış artık." dedi Asef, kürdanı bir kez daha çevirdi ve ona cevap vermedi.
Arda'nın yeni sevgilisinin eve gelip gitmesine alışamayacaktı.