Oğuz karşısındaki manzaraya garip garip bakarken diğerleri sanki bu çok normalmiş gibi yerlerinde oturmuş, normal sohbetlerine devam ediyorlardı.
"Geri zekalı!" diye bağırdı Asef elindeki küllüğü Kerem'in üzerine atarken.
Kerem son anda kendisini geri çekip küllüğün duvarla buluşmasını sağladı ve öfkeyle sevgilisine baktı. Tam tamına iki saattir kavga ediyorlardı, Asef eve geldiği ilk saniye ortalığı birbirine katmıştı.
"Asef sinirlerimi bozma benim." Kerem'in bağırışı herkesi birkaç saniye durdursada daha sonra normal sohbetlerine devam ettiler.
"Ne kadar korktum haberin var mı? Mafya mısın ulan sen? Niye peşime adam takıyorsun?" eline bu sefer masanın üzerinde duran bardağı aldı.
"Sakın atayım deme, gebertirim seni!" işaret parmağını tehdit eder gibi üzerine doğrultup öfkeyle konuştu. Asef tabi buna aldırmadan bardağıda fırlattı. Oğuz gözlerini kapattı korkuyla, Kerem'e geleceğini düşünmüştü ama yine duvara çarptı.
"Erhan," dedi gözlerini açıp, yanındaki beden kürdanını dilinde çevirirken kendisine döndü. "Müdahale mi etseniz acaba?"
"Birbirlerini öldürmedikleri sürece müdahale etmemek daha iyi." dedi Erhan sakince, daha doğrusu bunu bir saat önce aralarına girmeye çalışıp onun bağırtıları ile uğraşamadıktan sonra anlamıştı.
"Ama öldürecek gibi duruyorlar zaten." dedi atışan çifte bakıp.
"Birbirlerine kıyamazlar, eğer fark ettiysen Asef elindekini fırlatmadan önce yön veriyor. Kerem ona göre geri çekiliyor, sinirliyken bile birbirlerini düşünür onlar." Erhan'ın böyle sakince belgesel anlatır gibi onları yorumlaması iyice sinirlerini bozdu.
"Manyaklar." dedi sadece.
O sırada gözü Arda'ya takıldı, mutfak köşesinde Bulut'un yanında durmuş korkuyla onları izliyordu. Demek ki herkes bu duruma alışmamıştı.
Arda ile saniyelik olarak gözleri birleşti, ardından onun gözleri Erhan ve kendisinin birleşmiş eline kaydı. Bakışlarını hızla çekip arkasını döndü ve tezgaha ilerledi.
Oğuz derin bir nefes aldı, bu duruma düşmekten nefret ediyordu. Ama onun elini bıraktığı anda huzursuz oluyordu.
"O Samet'i de döveceğim." Asef'in bağırışı yükseldi.
Tam onlara dönüp bakacakken Erhan bedenini kendine çekip boynuna sıkı bir öpücük kondurdu. Boynuna art arda öpücükler kondururken istemsizce biraz daha yapıştı bedenine. Gözlerini kapatmak istedi yapmadı.
"Abarttın sen iyice." dedi Kerem, ardından Asef'in yanına ilerledi ve onun kaçmasına izin vermeden bacaklarından tutup bedenini omzuna attığında Asef baş aşağı durdu.
"Bırak lan beni!" dedi Asef çırpınırken. Kerem kalçasına sert bir şaplak attı.
"Sus." dedi sert sesiyle.
Merdivenleri çıkarken Asef küfürler ediyordu ama Kerem ona aldırmadan yukarı götürdü, gözden kaybolduktan sonra kapının sertçe kapanma sesi duyuldu. Onlar gittikleri an ortam aşırı derece sessizleşmişti.
"Sonunda." dedi Oğuz geriye yaslanıp. Arda'nın ters bir bakış attığını gördü.
"Ne bağırdı ya kafamız şişti amına koyayım." dedi Turgay ağzına bir ceviz atarken.
"Haklı çocuk, o kim ki takip ettiriyor?" dedi Bulut sert bakışları ile. Bu çocuk hiç mi gülmüyordu? Görmemişti.
"Neyse ki gömleğine meyvesuyu döktüğümü öğrenmedi hâlâ." dedi Arda önüne dönerken. Ardından kendisine baktı. "Umarım benden duyar." diye ekledi.
"Merak etme laf yetiştirmeyi sevmem." dedi Oğuz, Arda sırıttı.
"Bilirim, bilirim."
İkisinin arasındaki atışma diğerlerinin sessizleşmesine sebep oldu. Erhan sıkıntılı bir nefes aldı.
"Söyle, neyi bilirmişsin?" dedi Oğuz kaşlarını çatarak. Dudaklarını araladı ama geri kapattı.
"Lütfen benimle muhattap olma, konuşmak istemiyorum senin gibi biriyle." dedi ve mutfaktan çıktı.
"Arda," diye sert bir sesle uyardı Erhan. Arda merdivenlere doğru yürürken onun sesini duyunca durdu.
"Ne Arda lan?" dedi dönüp bakarken, aşırı sinirli görünüyordu. Ama onun sinirli yüzü sebepsizce Oğuz'u güldürüyordu. Oğuz istemsizce güler gibi bir ses çıkarıldığında Arda'nın bakışları kendisine döndü.
Bir şey söyleyecek gibi oldu ama ardından dudaklarını birbirine bastırdı. Sinirden ya da başka bir sebepten gözleri dolu dolu olmuş bir vaziyette arkasını döndü ve merdivenleri çıkmaya başladı.
Erhan yerinden rahatsızca kıpırdandı, o gözden kaybolana kadar arkasından baktı.
"Oğuz, niye dalga geçip gülüyorsun?" Turgay'ın sesi geldiğinde bakışlarını oraya çevirdi.
"Dalga geçmedim ki, sinirli olunca komik oluyor. Ona güldüm." sinirli hali küçük bir çocuğa benziyordu ve itiraf edemesede tatlı duruyordu.
Turgay kafasını iki yana salladı ve önüne döndü. Bulut kendisine ters bir bakış atıp Arda'nın peşinden çıktı.
"Sikeyim ya." diye mırıldandı Oğuz.
O sırada yukarıda Asef'in çığlıkları geldiğinde kaşları çatıldı. Saniyeler sonra bunun bir çığlık değil, inleme olduğunu duydu. Ağlar gibi yüksek sesle inliyordu. Kafasını sanki onları görüyormuş gibi hızla çevirip önüne döndü.
Yanındaki durgunlaşan beden ile dakikalarca, rahatsız bir vaziyette orada oturdu. Üzerine gereksiz bir üzüntü çöktü.
Belki de gereksiz ve sebepsiz değildi. Ama haksızdı.