Öldü...
Senin yüzünden öldü...
Asef'in beyninin içinde arkadaşının söylediği sözler yankılanırken gördüğü manzara vücudunu kaskatı etmişti. Hareket bile edemiyordu, tepki veremiyordu.
Birbirleri için canlarını verebilecek iki kardeşin böyle karşı karşıya gelmesi dehşet vericiydi.
Erhan'ın ruhu çekilmiş bakışları, titreyen elleri ve öfkesi. Ne olduğunu bilmiyordu ama içindeki o kötü his yüzünü buruşturmasına sebep oldu.
"Ne diyorsun Erhan?" dedi Kerem duraksayarak. Kendisine dönen namluya değil, direkt kardeşinin gözlerinin içine bakıyordu. Afalladığını ve korktuğunu çok net görebiliyordu.
"Ahsen'i anlattım ben sana, acımı anlattım. Sen nasıl kıyarsın?" Erhan'ın sesi odada bulunan herkesin tüylerini ürpertiyordu. "Hiç mi acıman yok?"
Turgay kendini kaybetmiş, gözü hiçbir şeyi görmeyen arkadaşının yanına yaklaştı, bakışları silahtaydı. Belki de ömürlerinde ilk defa silahla bu kadar yakınlaşmıştı hepsi.
"Erhan, ben bir şey yapmadım." dedi Kerem bakışları ve ses tonuyla kendinden emin bir şekilde konuşurken.
"Uyuşturucu satmıyor musun lan?" diye bağırdı Erhan, onun bağırışı Asef'in irkilmesine sebep oldu.
Öğrenmişti, onun uyuşturucu sattığını. Gözlerini kapatıp sakinleşmek için derin bir nefes aldı ama sevgilisine çevrilmiş bir silah varken sakin olamıyordu.
"Erhan..."
"Bu kadar mı kötüsün lan sen?" sesi titredi Erhan'ın, gözlerini açıp yüzüne baktı. Yıkılmıştı, sadece ayakta duracak gücü var gibiydi. Elindeki silah bile yere düşecek gibi duruyordu.
"İsteyerek olmadı-" dedi Kerem ona inanması için yalvarır gibi konuşurken.
"Kerem, kes sesini." diye bağırdı silahı daha güçlü bir şekilde tutarken. O sırada Asef ona doğru bir adım attı.
"Erhan ne olur dinle," dedi Kerem yeniden ama Erhan sanki onu duymuyordu.
Kapıda bir hareketlilik hissettiğinde aniden kafasını çevirip baktı Asef, kapının önünde gördüğü beden ikinci kez afallamasını sağladı.
Yasef, Erhan'dan farksız bir halde soluk soluğa kapının önüne gelmişti. Kızarmış gözleri endişe ile parlıyordu. Kendisine bakan kişileri umursamadan çamurlu ayakkabısı ile içeri girdi ve arkası dönük Erhan'a ilerledi.
Erhan onu fark etmemişti, titriyordu. Yasef adımlarını hiç durdurmadan üstüne gidip bir anda bileğini tuttu. Erhan irkilip sinirle direnmeye çalıştı ama Yasef silahı yukarı kaldırdı.
"Bırak lan!" diye bağırdı Erhan büyük bir sinirle.
Onun direnen vücuduna biraz güç kullanarak silahı elinden aldı. O sırada hafifçe geriye itti zorluk çıkarmasın diye, Turgay hızla Erhan'ı kendine çekip kollarını bedenine sardı.
"Oğlum bırakın lan." dedi Erhan ağlayarak, çabalıyordu ama ne için olduğunu bilmiyordu. Kerem'e zarar vermek için mi yoksa yüreğindeki acıdan dolayı mı çırpınıyordu bilmiyordu.
"Turgay, götürün onu." dedi Yasef bağırarak.
Turgay yaşadığı şokla onun sözünü dinlediğini belirtip kafasını salladı ve hâlâ çırpınan, kendinden biraz daha cüsseli çocuğu bodruma, odasına doğru sürükledi.
"Arda, buraya gel." diye bağırdı Turgay. Arda ilk başta Kerem'in yüzüne bakıp ardından titreyen elleri ile onları takip etti.
Sesler giderek azalırken salonda sadece Asef, Bulut, Kerem ve Yasef kalmıştı.